“Viliguzum, ıslanmışsın hoynu sen
Dumağıya yakalanın, gorkarım;
Ölün müydü habanı da geyinsen
Değiş hemen, hasdalanın, gorkarım”
Birkaç gün önce (12 Ekim Çarşamba) günü Alaylar’dan Akyol’a yolcu ettiğimiz Bahattin Paslı Abi’nin Şiir Şiir Seydişehir ve Seydişehirliler adlı kitabında yer alan ‘Korkarım’ başlıklı şiirindeki bu dörtlüğünü yıllarca Bahattin Abi’nin Seydişehir hassasiyetinin özeti gibi okudum. O kitapta sınıflamada ‘Kendimize Has Dilimiz’ başlığı altında yer alan bu şiirindeki annenin biricik evladının üzerine titremesi gibiydi ondaki Seydişehir aşkı.
Seydişehir’in;dilinin, kültürünün köşe bucak her yerinin, her şeyinin kara sevdalısı olarak güzel bir ömür sürmüş;nihayet on altıncı kitabını tamamlayarak bir fani için imrenilebilecek bir haslet olan ‘Ballar balını buldum/ Kovanım yağma olsun’ diyen Derviş Yunus gibi hasadının tamamını dağıtmayı başarmıştı Bahattin Abi. Ömür emanetini de son serece mütevekkil, gönlünün olanca hoşluğuyla teslim etmişti sahibine.
İşte bu güzel insanı uğurlamaya giderken düşüverdi dilime o şiirinin yukarıdaki mısraları. Baktım: Fahri Kubilay, Seydişehirhaber’de birkaç resmi ile birlikte duyurmuştu vefat haberini.Bir de şairin birkaç sene önce, bir ziyaretimiz esnasında çalıp söylediği sözleri ve bestesi kendisine ait ‘Ah şu gurbet’ adlı türküsünün videosunu paylaşmıştı.
O ziyaretimizle ilgili izlenimlerimi Seydişehir Sevdası Hiç Bitmeyen Şair başlıklı bir yazımda da anlattığım gibi sazının üzerine eğilişi, onunla kurduğu dostluk; son derece rahat hali ve sazın sözle oluşturduğu ahenk ne güzeldi! Sazını, onunla dertleşir gibi çaldığını ilk kez görmüş ve doğrusu çok duygulanmıştım o ziyaretimizde.
Şimdi, sahibinden hem de büyük kütüphanesinin bulunduğu evinin salonunda kendi sesinden dinlediğimizgurbet türküsü birkaç resmi eşliğinde vefat haberi ile birlikte sosyal medyada dolaşıma sokulmuştu.
Öylesine duygulanmıştım ki bu bir seldi adeta ve beni şairle sohbet imkânı bulabildiğimiz o güzel anlara götürüyordu an be an. Bu gidişte Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in ‘Şarkımız’ şiirini hatırlatan bir şey vardı. Allah rahmetine gark eylesin, Üstad o şiirinin sonunda diyordu ki:
“Gideriz nur yolu izde gideriz
Taş bağırda, sular dizde gideriz
Bir gün akşam olur, biz de gideriz
Kalır dudaklarda şarkımız bizim”
Görüyordum ki güzel bir gidişti bu; çünkü şiirleri onu uğurlamaya gelenlerin dudaklarında, her zaman yüzünden eksik etmediği mütebessim hali yüzlerindeydi. Bir uğurlama töreninde tabii olarak ortama hâkim olan hüzün dalgasından eser yoktu.
‘Seydişehir için, insanlık için ne yapabilirim, ne üretebilirim’ diyerek şiirlerine, kitaplarına odaklanmıştı sadece;güzel yaşamıştı, incinse de incitmemişti hiç kimseyi.
O gün Akyol’da Seydişehirliler bir ilke de şahit olmuştu Bahattin Abi’nin kabri başında: Yıllarca hiç israf etmeden sonuna kadar kullandığı kalemlerin artık elle tutulamayacak kadar ufalan uçlarını atmamış, bir kutuda biriktirmişti. Toprak atma işi tamamlanınca, Tarihçi Ercan Hoca’nın elinde bir paketle taze mezara doğru hareketlendiğini gördük. Uzaktan bakanlar Ercan Bey’in bir yerden getirdiği toprağı veya bitki tohumlarını filan serptiğini düşünmüştü. Anladık ki boylu boyunca mezar toprağına serpilen meğer bu kalemlermiş. Ercan Bey’e vasiyetiymiş rahmetlinin.
Törenden sonra Alaylar Camii yanındaki evinin önüne geldiğimizde oğulları ve yakınları taziye için gelenlere Bahattin Abi’nin dağıtıp bitiremediği kitaplarını veriyorlardı.
Kitapları ellerde, rahmetle anılmaktan başka bir gayesi olmadan gösterişsiz, mütevazı bir hayatı dünyanın bürün zenginliklerine tercih eden yüce gönüllü bir gönül eri gönüllerdeydi.
İki gündür yağmur yağıyor güzelim şehrimize. İki gündür memleket Amasra’da maden ocağındaki patlamada hayatını kaybeden madencilerinin yasını tutuyor; kırk bir evladının yarım kalmış hikâyeleriyle hüzünleniyor.
Kederli ailelere Rabbim sabırlar versin, başka acılar yaşatmasın.
Hüzünlüyüz, hüznümüze güz yağmurları iştirak ediyor sanki.
Bahattin Abi’nin ‘Seydişehir’de Yağmur’ şiiriyle bitiriyorum:
“Sende bir başkadır, yağan şu yağmur/ Çiler hazin hazin dallar ıslanır
Götürür her yanı diz boyu çamur/ Sokaklar ıslanır, yollar ıslanır…
Hasretim yıllardır, ben sana inan/ Güzelin huridir, yiğidin yaman
KÜPE’nin tepesi bak duman duman/ Toprak dam akanda çullar ıslanır.”
Mekânın cennet olsun Bahattin Abi! Seni, sesini, mütebessim çehreni çok özleyeceğiz.
Selamların en güzeliyle…
Hacı Halim Kartal/ 17 Ekim, 2022