banner202

banner203

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

banner176

Kelimeler…        

        Doğduğumuz andan öldüğümüz ana kadar hece hece öğrenip cümle cümle kuşandığımız, kimini bangır bangır söylerken kimi boğazımıza düğümlenmiş, yığın yığın hayatımızı çepeçevre kuşatan kelimeler…

        Kelimelerle kurulur dünyamız; çünkü onlarla düşünür, onlarla anlatırız içimizde biriken acıları, sevinçleri; onlarla güler onlarla ağlarız artık. Kulaklarımıza dolan ezan sesinden sonra ilk duyduğumuz kelime ismimizdir. Artık bizimle bütünleşen, bizden hiç ayrılmayacak olan…

        “Dilin menşei dolayısıyla Kur’an-ı Kerim’in bize öğrettiğine dikkatimizi çevirdiğimiz zaman anlarız ki Âdem’e ilk öğretilen şeyler isimler, kelimeler… Sadece bu değil, aynı zamanda meleklere dönülerek, ona secde etmeleri emrediliyor. Kelimeler insanın sadece mevcudiyetine işaret etmiyor, aynı zamanda insanın faik (üstün) olduğunu da gösteriyor. Kelimeleri olmadığı zaman insan dun (aşağı, değersiz) bir şey…” İsmet Özel ile 16 Ekim 2011 tarihinde Türkün Dili Kur’an Sözü ismi verilen inceleme eser için yapılan mülakattan.

        Çocuk-genç milyonlarca insanımız yeni bir eğitim- öğretim dönemine başlamanın heyecanı içinde. Velileri, göz ve gönül aydınlığı olan evlatlarını daha iyi imkânlarla okutma telaşı sarmış. Üniversitelere kayıt hakkı kazananların bugünlerde dillerinden düşmeyen kelimeler yurt –yuva. Bakanlık öğrencilere ders kitaplarının yanı sıra yardımcı kitap da vereceği için kırtasiyecilerdeki hareketlilik eskisi gibi değil.

        Bugün, 2022-2023 Eğitim-Öğretim yılının başlaması nedeniyle yirmi milyona yaklaşan öğrenci ve öğretmen için ziller çalacak; okul bahçeleri uzun yaz tatilinin ardından özlediğimiz cıvıltısına kavuşacak. Açılış törenleri yapılacak, İstiklal Marşımız dalgalanacak vatan semalarında gönderlere çekilen al bayraklar eşliğinde. Bilginin, eğitimin, öğretmenin değeri anlatılacak. Öğrenciler girdikleri sınıflarda yeni yüzlerle karşılaşacaklar, yeni kelimeler duyacaklar. Bir milletin bugünlerini yarınlara, yarınlarını yüz yıllar ötesine taşıma sorumluluğu yüklenecek milyonlarca insanın içinde hep beraber döndüğü çarklar böylece dönmeye başlayacak.

        İlk dersler çok önemli. Binanın temeline konulan ilk harç kadar, ilk tuğla kadar mühim; zira nasıl başlanırsa öyle devam eder.

        Yeniden başlamak mümkün olsaydı ilk dersimde sadece dilin öneminden bahsederdim. Zira hiçbir şey dil kadar önemli değildir. İsmet Özel, andığımmülakatındakelimelerimizle yani lisanımızla var oluşumuz arasında, vatanla lisan arasında sıkı bir münasebet olduğundan bahseder ve der ki: “İnsan lisan sahibi ise mevcut olduğunu hem kendine hem başkalarına gösterir; hem de bir vatanın içinde olduğu anlaşılmış olur. Yani lisanı olmayanın vatanı olması ihtimali yoktur. Lisansız vatan olmaz.”

        Rahmetli Nihat Sami Banarlı Hoca’nın Türkçenin Sırları adlı meşhur eserinin başında ‘Bir Dil Konferansı’ yer almaktadır. Bana göre bu konferans, varsa kendi sesinden, her ders yılı başında özellikle de liselere ve üniversitelere yeni başlayan öğrencilerimize ilk ders olarakverilmelidir.

        Konferansına bir nükte ile başlar bu titiz Türkçe aşığı:

        “Bu nükte, Rus Çarı Nikola’nın Türkiye’ye (dünya ölçüsünde uğursuz bir propaganda zaferi kazanarak fırlattığı) Hasta adam iftirası yıllarında söylenmiştir.

        Nükteyi bilirsiniz:

        Sultan Aziz devrinin Sadrazam ve Hariciye Nazırı Keçecizade Fuad Paşa, Avrupa’da bir diplomatlar toplantısında bulunuyordu. Söz sırasında ortaya latife yollu bir sual atıldı:

        -Zamanımızın en kuvvetli devleti hangisidir? Denildi. Keçecizade Fuad Paşa, bu suale, tereddütsüz şu cevabı verdi:

        -Osmanlı İmparatorluğu!..

        -Nasıl olur? Dediler. O, ispat etti:

        -Çünkü dedi, siz dışarıdan, biz içeriden, var kuvvetimizle yıkmaya çalıştığımız halde, o hala ayakta duruyor.”

        Bir devleti parçalamaya ve nihayet yıkmaya giden en kestirme yolun dilleri yıkmaktan geçtiğini bilen Nihat Sami Hoca, bir İngiliz edibi olan George Orwell’ın 1984 adlı romanında ‘milletleri dil yıkımıyla çökertip birtakım sürüler haline koymak isteyenlerin hedeflerini ve hikâyesini yazdığını’ söyler. Yeryüzünde romandaki tehlikeye her dilden çok Türk dilin sürüklendiğine de şu sözlerle dikkat çeker:

        “Diller yıkmak… Mesela bizde yalnız Türkçeleşmiş sözleri değil, bizzat Türkçe sözleri de değiştirip, kelime diye zevksiz, ahenksiz ve mazisiz birtakım sevilmez, anlaşılmaz sözcükler icat etmek…”

        Mesela şu artık çoktan seçmeli sınavlara (imtihan) hazırlanırken iyice benimsediğimiz ‘sözcük’ kelimeyi yerinden etmekle kalmamış ‘kelime’nin kökten bağlı olduğu ‘kelam’, ‘mükâleme’, ‘kelim’, ‘tekellüm’, ‘edeb-i kelam gibi hatırası, mazisi olansayamadığım birçok akrabasını silip geçmiştir. Akıbeti bunun gibi olan yüzlercesini bulabilirsiniz küçük bir araştırmayla.

Her cümlesi, her misali ile oldukça iyi hazırlanılmış bu güzel konferansının bir yerinde dilimizle ilgili hassasiyetini şu sözlerle vurgulama ihtiyacı duyar Banarlı Hoca:

        “Şimdi asıl mevzuuma geliyorum:

        Şu fani dünya saadetleri içinde hiçbir şey, aziz Türk çocuklarına Türk Dili’ni öğretmek kadar güzel hizmet değildir.

        Vatan çocuklarına bir milletin yarattığı ve yaşattığı dili; bütün güzellikleri, incelikleri, yücelikleri ve güzel sesleriyle öğretmek…

        Onları, böyle bir dilin sihirli ifadelerine yükselterek; her an, daha çok duyan, düşünen, anlayan ve yaratan insanlar olarak yetiştirmek…

        Dilin böylesine tılsımlı vasıta olduğunu bilmek ve bütün bunları, bilerek, severek yapmak…

        Burada cesaretle söyleyebilirim ki yeryüzünde nice insan böyle büyük bir sanatın, böyle şerefli bir hizmetin vazifelisi olduğunu düşünmemiştir. Çünkü bilindiği ve zannedildiği gibi, bu güzel hizmet, yalnız dil ve edebiyat hocalarının değildir. Muallimler, hangi dersin hocası olurlarsa olsunlar, Türk çocuklarına her şeyden çok Türkçeyi öğretecek, onlara ana dillerinin ses ve söz güzelliklerinden güfteler ve besteler vereceklerdir. Öğretmen değil de anne ve baba iseniz, abla ve ağabey iseniz daha sevgili vazifenizdir. Yavrularınıza, sözlerini halk dehasının yarattığı ve bestesi yine halk sanatından yükselen ninniler söylemekten başlayarak, öğreteceğiniz en güzel şey, Türkçedir.”

        Bir Mülakat, Bir Dil Konferansı…

        Birinde dilimizdeki Kur’an kelimelerine dikkat çekilerek, iman-itikat dünyamızda, diğeri kelimelere milletin kendi ruhunu verdiği bu nedenle mazisi, hatıraları olduğundan bahisle kültür dünyamızda nefis bir yolculuğa çağırıyor okuyucuyu.

        “Türkçem benim ses bayrağım” diyen Fazıl Hüsnü Dağlarca’yı da bu bayrağı şerefle dalgalandıran tüm ediplerimizi de bu vesileyle rahmetle şükranla anıyor, yeni eğitim-öğretim yılının her kademedeki tüm öğrencilerimiz, öğretmenlerimiz hülasa milletimiz için hayırlı olmasını ve başarılarla dolu geçmesini diliyorum.

        Selamların en güzeliyle…

        Hacı Halim Kartal/12 Eylül 2022

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.