Allah’ın selamı, rahmeti, bereketi hepimizin üzerine olsun kıymetli erenler ve dahi erenlere gönül verenlerim.
Kureyş’in en asil ailesine mensup, Emevi soyundan olup, annesi Ervâ bint-i Küreyz, Allah Resulü (s.a.v.)’in halası Beyza’nın kızıdır.Hayâ örneğiHz.Osman (r.a.), Fil Vak’asından altı sene sonra veya 574 senesinde Mekke’de dünyaya gelmiştir. Soyu Abdi Menaf’ta Resulullah (s.a.v.) Efendimize dayanmaktadır.Hz. Osman (r.a.) müslüman olunca, Allah Resulü (s.a.v.) Efendimiz kızı Rukiye ile evlenmiş, bu evlilikten ilk çocuğu Abdullah dünyaya gelmiştir. Ebu Amr künyesiyle çağrılan Hz. Osman (r.a.), artık bundan sonra Ebu Abdullah künyesini aldı. Sonra kızı Leylâ doğunca da bu sefer de Ebu Leylâ künyesiyle anılmaya başlandı.İlk eşi Hz.Rukiye (r.a.) annemiz vefat edince, Allah Resulü (s.a.v.) onu diğer kızı Hz. Ümmü Gülsüm (r.a.) annemizle evlendirdi.Allah resulü (s.a.v.)’min ayrı ayrı zamanlarda iki kerimesiyle, kızıyla evlenmiş bulunan büyük sahabe olan ve kendisine “Zinnureyn” (İKİ NUR SAHİBİ) lakabı verilmiş olup, maalesef Hz. Osman (r.a)’hı asiler tarafından evi 22 gün muhasara edildikten sonra 17 Haziran 656 Cuma günü Medine’de şehit edildi.
Hz. Osman (r.a.) yaşarken yani daha dünyada iken cennetle müjdelenmiş bir yiğit,Habeşistan’a yapılan ilk hicrete iştirak etmiş, İslam’ın üçüncü halifesi olmuş, vahiy kâtipliği yaptığı gibi rivayete göre de 146 hadisrivayet etmiş olan ve Kur’an-ı Kerimi okurken şehit edilen kendisinden meleklerin dahi hayâ ettiği bu büyük sahabi Hz. Osman bin Affan (r.a.)’dır.
İşte o büyük sahabe Hz. Osmani zinnüreyn (r.a.)’hın ibret alınacak olan şu halini sizlerle paylaşmak isterim.
Hz. Osman (r.a.) edebiyle hayâsıyla, ticaret ahlakıyla, Kur’an ahlakıyla büyük bir sahabeyi birazcık da günümüz mülümanları, dini İslam, Kitabı Kur’an, Peygamberi Hz. Muhammet (s.a.v.) Efendimiz olan nice gözlerini para bürümüş tüccarlarla, mallarını piyasaya sürmeyerek suni bir pahalılık yapmaya çalışanlar, mallarını depolayarak ileride karaborsa olarak daha fazla kârla satmayı planlıyorlar (Dürüst tüccarlarımızı, esnafımızı tenzih ederiz.)kıyaslayacak olursako üstün sahabi (r.a.) aynı zamanda Medine’nin en tanınmış tüccarlarından biriydi. Develerle kervanlarla tüccarlık yaparlardı. Hz. Ebu Bekir hilafeti döneminde Medine’yi Münevvere’de çok büyük kuraklık ve kıtlık baş gösterir ki ekmek bulunmaz, buğday bulunmaz bir hal olur ilahi kanunlar, ilahi hikmetler çerçevesinde. İnsanlar ekmek yapabilmek için buğday bulamıyorlarken bu durumu gören bir kısım kalplerini para hırsı bürümüş tüccarlar ellerindeki bütün paralarını buğdaya yatırarak ileride karaborsa fiyatla daha pahalı satabilmek için hemen hemen tüm sermayelerini buğdaya yatırıyorlar.
İşte böylesi bir dönemde. Hz. Osman (r.a.)’da 100 deveden oluşan Şam’a bir ticaret kervanı (kafilesi) gönderir. Nihayet buğdaylarını alıp Medine-i Münevvere’ye döndükleri haberi gelince Kafileyi duyan Medine’deki o açgözlü tüccarlar, karaborsacılar hemen Hz. Osman (r.a.) Efendimizin kervanını karşılayıp Şam’dan getirdiği buğdaya talip olduklarını ve satın almak istediklerini söylediler. Hz. Osman (r.a.) onlara sizler ne kadar kâr veriyorsunuz. Dediler ki bir misli kar verelim. Hz. Osman (r.a.) hayır olmaz der. Tüccarlar iki misli verelim. Hz. Osman (r.a.) hayır olmaz der. Üç misli, dört misli, yedimisli verelim deseler de Hz. Osman (r.a.) hayır olmaz sizin verdiğiniz kârı az buluyorum “Sizden daha fazla veren var.” Ona vereceğim der. Bunları duyan tüccarlar şaşırıp kalırlar ve ya Osman sen nasıl böyle bir satış yaparsın. Diyerek Halife Ebu Bekir (r.a.)’ha giderek durumdan şikâyetçi olurlar. Ebu Bekir (r.a.)Bu işte bir gariplik var. Hz. Osman’ın (r.a.) Allah Resulünün damadı ve cennetteki arkadaşıdır. Halkın ihtiyacını fırsat bilip ondan kâr ve menfaat, çıkar elde edecek birisi değildir.
Nihayet hep birlikte Hz. Osman (r.a.)’ın yanına varırlar. Hz. Ebu Bekir (r.a.)Ya Osman tüccarların ve bir kısım Medinelilerin anlattıkları doğrumu buğdaylarına talip olmuşlar fakat siz vermemişsiniz. Hz. Osman (r.a.) bu soruya hayranlık veren bir cevapla karşılık verir. Ya Ebu Bekir (r.a.)bunlar benim bir ölçek buğdayımı yedi dirheme satın almak istiyorlar. Yani bire karşı yedi veriyorlar. Hâlbuki ben buğdayımı bire karşı yedi yüz veren birine sattım. Çünkü yüce Allah (c.c.) her bir iyiliğe karşılık yedi yüze kadar ecir ve mükâfat vereceğinin vaat etmiyor mu? Böyle kârlı bir ticaret varken ben ne diye malımı onlara satayım? Dedikten sonra 100 devesinin buğday yükünü Medine-i Münevvere’deki fakir ve fukaraya dağıtıp onların yüzünü güldürür. Hz. Osman (r.a.) bununla da yetinmeyip yüz deveyi de Allah rızası için keserek etini Medinelilere dağıtır. Ya ya.
Dostlarım; ey günümüz tüccarları, zincir marketleri sizler müslüman olarak Hz. Osman (r.a.)’a ne kadar yakınsınız? O ahlaka ne kadar sahipsiniz.“Bütün dünya senin olsa ne fayda.” Sonunda ölüm var. Sonunda cepsiz kefen elbisesini giymek var. Aynen öyle.
Bir gün Hz. Osman (r.a.)’ı Hz. Ebu Bekir (r.a.) Resulullah (s.a.v.) Efendimizi rüyasında görür. Güzel elbiseler giymiş, mübarek başına sarık sarmış ve elinde bir demet menekşe ile tebessüm buyurarak bağdan geliyor. Hz. Ebu Bekir (r.a.) ya Resulullah nereden teşrif buyuruyorsunuz diye sorunca Allah Resulü (s.a.v.) Serveri âlem, Efendimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.) şöyle buyuruyor. Ben Hz. Osman (r.a.) bin Affan’ın ziyaretinden geliyorum. O çok iyi sadaka verdi. Hz. Allah (c.c.) da ona mukabil dört yüz yük misk ve amber verdi buyurdular. Ya ya. Rabbim bizlere şefaatçi eylesin. Edep, hayâ, güzel ticaret ahlakından ayırmasın. Âmin.
Yusuf ÇAKICI Seydişehir / KONYA