banner202

banner203

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

banner176

Ekonomik, siyasi, sosyal, askeri, milli manevi hangi sorunumuz üzerinde kafa yorsak döne dolaşa gelip dayandığımız sarp yokuş burasıdır bana göre: Kendimiz olmak, yerli ve milli olmak…

        Ahval ve şeraite göre her şey oluyoruz belki; lakin kendimiz olarak ayaklarımızın bu topraklara sağlam basması konusunda gerekli ve yeterli güçlendirme yapılmadığı için olsa gerek, önce yerli ve milli bir kimlik ve kişilik kazanarak yetiştiğimizi söyleyemiyor,sonra nereye gidersek gidelim, ne yaparsak yapalım, hayatımızı bu hassasiyetle dolduramıyoruz.

        Yerli ve milli olmanın,bırakalım adımlarını atmayı, sözü bile milletimizin kadim düşmanlarının ve daha fenası içimizde büyüttüğümüz maşalarının uykularını kaçırmaya, tansiyonlarını fırlatmaya yetmektedir. İyi okunursa, tarih boyu Türk milletinin ülkesiyle ve milletiyle her bakımdan güçlü olması için gecesini gündüzüne katarak çok çalışmış vatanperverlerin, kimlerin hedefi oldukları ve bu uğurda ne gibi bedeller ödemek zorunda kaldıklarına dair yığınla örnek bulunabilir.

        İyi okumak, ibret nazarlarıyla okumaktır elbette vatan, bayrak ve bağımsızlığımız söz konusu olunca adını en önce hatırladığımız İstiklal şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un pek güzel ifade ettiği gibi:

        “Tarihitekerrürden ibarettir diyorlar

Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi”

        Bu itibarla Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal, bu konuda olayları doğru okumuş, hedefi iyi görmüştür.

        “Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri öğrenimin hududu ne olursa olsun, ilk önce ve her şeyden önce Türkiye’nin bağımsızlığına, kendi benliğine, milli geleneklerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele lüzumu öğretilmelidir. Dünyada milletlerarası duruma göre böyle bir mücadelenin gerektirdiği manevi unsurlara sahip olmayan kişilere ve bu nitelikte kişilerden oluşan toplumlara hayat ve bağımsızlık hakkı yoktur.”

         Eğitimize milli karakterini kazandıracak formül, çerçevesi en kapsamlı şekilde çizilmiş bu tablodadır.

        Fransız milli eğitiminden geçmiş bir Fransız’ın adı geçen ülkenin bağımsızlığına ve milli menfaatlerine düşman olabileceğini düşünemiyorum. Bu durumun bir İngiliz, bir Alman veya bir Amerikalı için de pek ala geçerli olduğu konusunda hiçbirimizi tereddüde sevk edecek bir örneğe rastlamıyoruz.

        Bizde durum ne yazık ki çok farklıdır. Bizim tarih boyu savaştığımız düşmanlarımız olmuştur; fakat bunların en zorlu ve en acımasızları kendi içimizden çıkıp, kendi ellerimizle büyüttüklerimiz olmuştur. Hain suratlarını ancak 15 Temmuz’da millete darbe yapmaya kalkışmalarıyla gördüğümüz Fetö belası başımıza gelen en yakın, en can yakıcı örnektir.

Abdülaziz’e darbe yapıp hunharca öldürenler, Abdülhamid Han’ı tahtından indirip Selanik’e sürenler; Adnan Menderes’e tutuklu kaldığı süre boyunca her türlü işkenceyi yapıp idamından sonra ailesinden idam esnasında kullandıkları urganın parasını tahsil edenler; 12 Eylül’de, 28 Şubat’ta veya ellerine geçirebildikleri her fırsatta kendi milletine her türlü zulmü yapabilenler gökten zembille inmiş kimseler değildi.

“Ne zaman gücümüzü toplayıp koşmaya kalksak kendimize takılıp düşüyoruz hep!” demiş Gökhan Özcan. Çok acı ama bir o kadar da değiştiremediğimiz gerçeğimiz bu, ne yazık ki!

Milli Eğitim Bakanımız Mahmut Özer, geçen cuma bir kütüphane açılışında ‘ilk kez açıklıyorum’ diyerek orta öğretim müfredatında ‘Kültür Tarihi’ dersinin konulması için çalışma yaptıklarını duyurmuş.

Eğitimimizin millileşmesi adına, milli kültürümüzün en güzel ve en doğru şekilde öğretilip çocuklarımıza ve gençlerimize sevdirilmesi adına, bu milletin milli eğitim tezgâhlarında dokunup, milli libaslarını giyen kimlik ve kişilik sahibi, milletini yüceltmeyi en aziz gaye bilen nesillerin yetişmesi adına bu çabaları değerli buluyorum.

Eğitimimiz millileşsin artık. Öyle millileşsin ki eğitim kurumlarımız (Boğaziçi gibi) milli varlığımıza dinamit yerleştirmekten başka gayeleri olmadığını bildiğimiz etki ajanlarının kontrol ettikleri ‘dâhili ve harici bedhah’larımızın ajan üretme merkezleri olmasın.

Ve eğer bu memleketimizin eğitim kurumlarında Tevfik Fikret’in dediği gibi ‘Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür’ nesiller yetişecekse Bilge Kral Aliyaİzzetbegoviç’in özlemini duyduğu bir ders daha konulmalı derim. Bu konuda özlemini şöyle ifade etmişti rahmetli. Mekânı cennet olsun.

“Elimde olsa Müslüman Doğudaki tüm mekteplere ‘Eleştirel Düşünme’ dersleri koyardım. Batı’nın aksine Doğu bu acımasız mektepten geçmemiştir ve birçok zaafın kaynağı budur.”

Selamların en güzeliyle…

Hacı Halim Kartal/08 Ağustos 2022

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.