banner202

banner203

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

banner176

‘Dirileri uyarmak’ kavramının kerim kitabımız Kur’an’a ait olduğunu daha çok mezarlıklarda yakınlarımızın kabirleri başında okuduğumuz veya katıldığımız bir cenazede defin işleminden sonra topluca dua edilmeden önce dinlediğimizYasin suresinin 70. Ayetinden öğreniyoruz.

        Kur’an Mealleri adlı bir sitede meal sahibi birçok kişinin bu ayete verdiği meallere baktım. Hepsinin de bu kavramı atlamadığını gördüm. Örnek olması bakımından bunlardan bazılarını karşılaştırmaya vesile olur diye aldım:

        Diyanet Meali: “(Aklen ve fikren) diri olanları uyarması ve kâfirler hakkındaki o sözün (azabın) gerçekleşmesi için Kur’an’ı indirdik.”

        Süleyman Ateş Meali: “(Bu Kur’an Muhammed’e vahyedilmiştir) ki diri olanları uyarsın ve inkâr edenlere de (azap) söz(ü) hak olsun.”  

        Ahmet Tekin Meali öncekilere göre daha kapsamlı: “Bu, hakikati gören, hakkı duyan, söyleneni anlayacak uyanıklığa, düşünebilen bir akla sahip olanı uyarmak; hür iradeye, özgür seçme hakkına sahipken, sana ve Kur’an’a itibar etmeyerek ölü gibi davranan, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirler üzerinde de ceza ile ilgili gerekçeli kararımızın, hükmümüzün gerçekleşmesi içindir.”

        Ayetteki apaçık uyarıyı gör-e-memedeki körlüğümüz nasıl oluştu?

        Bana göre sadece bahse konu ayetteki temel uyarıyı değil, insana ve hayata dair birçokgerçeği görmeme veya görememe sorunumuzun sosyolojik izahı,çocuklarımız ve torunlarımızın ilahi kitabımız dediğimiz Kur’an’ı niçin öğrenmeleri konusunda toplumumuzda geleneksel olarak var olan niyetle ilgilidir.

        İş ve eylemlerimizi belirlemede kalkış noktamızın niyetlerimiz olduğunu biliriz. “Ameller niyetlere göredir” hadisini bu gerçeğin çağlardan çağlara değişmeyen evrensel ifadesidir.

        Niyetlerimiz önemlidir; zira yaptığımız işin karla veya zararla neticelenmesi buna bağlıdır. Bu nedenle yeri geldikçe dost ve yakınlarımızın dilinden düşmez ‘Niyet hayır, akıbet hayır’ sözü.

        Bu noktada halkımızın çocuklarının ve torunlarının Kur’an’ı öğrenmelerini isterken öncelikle hangi amacı gözettikleri konusunda bildiklerimizin, duyduklarımızın yahut içinde bulunduğumuz muhitlerde yaşayarak öğrendiklerimizin neler olduğunu hatırlamakla işe başlayabiliriz.

        Bugün sokağa çıkarak ortalama elli yaş ve yukarı yaşlardaki halkımıza ‘Çocukların Kur’an’ı niçin öğrenmeli?’ sorusunu sorsak cevabı ‘Arkamdan bir Fatiha okuyan bulunsun diye’ olanların oranı yüzde kaç olur acaba?‘Dinini diyanetini öğrensin, namazını kılsın, iyi bir insan ve hayırlı bir evlat olsun!’ gibi hatırı sayılır cevapları da olacaktır elbet bu sorunun; lakin ilahi kelamın rahmetle anılıp hiç olmazsa bir Fatiha gönderilmesi umuduyla öğrenilmesini isteyenlerin oranının bunlardan biraz daha yüksek çıkacağını tahmin etmek ahvale bakarak zor olmasa gerek.

        İşte altıncı yıldönümünde 15 Temmuz’u bir kez daha andık. O ihanet gecesinde millete darbe, hiç ummağı yerden hiç ummadıklarından gelmişti. Bunlar yıllarca okul, eğitim, din, iman meydanlarını gönül huzuruyla kendilerine bıraktığımız ve her şeyimizi verdiğimiz insanlardı. İyilik elbisesiyle içimizde dolaşan ve bu sayede her yere kolaylıkla sızan kötülüğün böyle bir güruh tarafından yapıldığını görmenin bir an şaşkınlığıyla fakat felaketin daha büyük olduğunu hissetmenin verdiği inanılmaz bir refleksle meydanlara döküldük. Onlar okyanus ötesinden aldıkları emirle halkın üstüne bombalar yağdıran mankurtlardı artık. Millete de bu korkunç ihaneti durdurmak için göğsünü kurşunlara siper etmekten başka çare kalmamıştı. O gece evlerinden çıkan 250 vatan evladı bir daha dönemedi yuvalarına. Altı yıl geçti yaralar hala taze. Artık 15 Temmuz geceleri şehitlerimiziunutmamak için meydanlar çıkıyoruz.

        Unutmayacağız, unutturmamak için elimizden geleni yapacağız; fakat anma programlarının büyük kısmını özeleştiriye ayırmamız gerektiğini düşünüyorum.

        İnsanları Allah ile aldatanlar bitti mi?

        Kur’an’ın hayat kitabı olduğu bu nedenle de öncelikle dirileri uyarmak için gönderildiği bilinci her yerde her zaman diri tutulmalı; çünkü Rabbimizin ilahi mesajları ölenlerimize değil bize lazım.

        Pis amaçlarına ulaşmak için her yolu mubah gören insanlar, halkın gönlünde onların yumuşak karnı diyebileceğimiz hurafelere bulanmış, özünden esasından koparılmış, dirilticiliğini yitirmiş gelenekselleşmiş değerleriyle onları en iyi yaşıyorlarmış görünümü vererek yer edinebilmişlerdir. İstismar her zaman olmuştur, tevessül edenler olacaktır.

        Bu nedenle bize Kur’an kavramlarını doğru anlamamıza, hurafelerden kurtulmamıza, istismarcıları da gözünden tanımamıza yarayacak yeni bir din dili ve bu dille dirileri uyaracak rehberler lazım.

        Yeni 15 Temmuzlar yaşamamak için…

        Selamların en güzeliyle…

        Hacı Halim Kartal/ 19 Temmuz 2022

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.