Bu yazımızın başlığındaki mısralar, erbabının malumu olduğu üzere, Divan Edebiyatı Şairlerimizden Fuzuli’ye ait.
Bu yazımızda bu başlığı neden seçtim.
Günümüzde öyle olaylar oluyor, öyle hadiseler gelişiyor, bu olayların öyle yankı ve yansımaları ile sonuçları meydana geliyor ki, bunları değerlendirirken bir şeyler söylesem mi söylemesem mi diye tereddüt etmiyor değilim.
Aslında yazılıp hakkında söz söylenecek o kadar çok konu var ki.
Dünyada bir yandan Rusya-Ukrayna savaşı, bir yandan da on yıllardır komşumuz Suriye’de vekaletler yoluyla devam eden dünya güçler ve rantlar savaşı.
Dünyanın diğer bölgelerinde devam eden gerginlikler ve gerilimler.
Diğer taraftan, sömürenler ve sömürülenler. Bir yandan yüzyıllardır insan kaynağı ve değerli madenleri sömürülen Afrika ve diğer dünya ülke ve kıtalarında yaşayan insanların yavaş yavaş da olsa, uyanmaları ve sömüren ülke ve insanların bu uyanıştan son derece rahatsız olmaları.
Süper güçlerin varlığını ve mevcut refah düzeyini idame ettirebilmeleri için, silah ve diğer savaş malzemelerinin pazarlarını ellerinde tutabilmek ve artırmak için yaptıkları, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde sürekli huzursuzluk ve gerginlik oluşturma çabaları.
Ülkemiz dahil, dünyanın bir çok ülkesinde baş gösteren fiyat istikrarsızlığı ve hayat pahalılığının getirdiği menfi sorunlar ve ekonomiye etkileri.
Dünyada ki alternatif enerji kaynaklarının bulunmasıyla baş gösteren sorunların getirdiği olumsuzlukların dünya ekonomisine yansımaları.
Ülkemizde çözülememiş sosyal ve ekonomik yüzlerce sorun karşısında, ülke insanımızın bu olaylara ikircikli yaklaşımı.
Daha sıralanabilecek yüzlerce konu başlığı bulunurken, çağımızın getirdiği kitle iletişim araçlarının sağladığı kolaylık ve avantajlarıyla birlikte sosyal medyada oluşan bilgi kirliliği ve dezenformasyonlar.
Bütün bunlara ilaveten birde insanlarımızın milli ve ülke çıkarları karşısında birlik ve beraberlik içerisinde olunamamasının getirdiği problemler.
Bu konular üzerinde, konusunda uzman veya ilgili bilim adamları tarafından bilimsel olanları istisna tutarsak, yazılıp-çizilenler, konuşulup-tartışılanlar ve/veya anlatılmak istenenlere bakıyorum da, ekonomi eğitimi almış birisi olarak bir şeyler söylemek veya yazmak istiyorum, fakat 1996 yılında S.Ü. Eğitim Fakültesinde eğitim alırken Doç. Dr. Hasan YILMAZ hocamın söylediği bir söz vardı; ‘’ 40 günlük seyisliği yok, 40 yıllık at pisliği karıştırır.’’ diye.
Günümüz Türkiye’sinde, günlük yaşam ve özellikle sosyal medyada bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan o kadar çok insan var ki, her konuda ama istisnasız her konuda Allameyi Cihan kesiliyorlar. Konuşan konuşana, yazan yazana. Birde bugün doğru dediğine yarın yanlış diyenler var.
Ondan dolayı da, branşım dahil, Dünya ve Türkiye gündemini oluşturan konularda doğru olanı veya olması gerekeni söylesek, Rahmetli Fuzuli’nin de dediği gibi ‘’ Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil.’’
Realite böyle olmasına rağmen, her türlü şartlar da, doğru olanları söylemeye ve yazmaya devam edeceğiz.
Zülfiyare de dokunsa bile…