اذا أبقت الدنيا على المرء دينه
فما فاته منها فليس بضاءر
İze ebkatiddünyê alalmar'i dîynehû, femê fêtehû minhê feleyse bidâirin
Eğer dünya kişinin dinine zarar vermiyorsa, dinine dokunmuyorsa, dünya'dan gelmesi beklenen fakat gelmeyenin bir zararı yoktur, gelmedi diye üzülmeye deymez.
Niye dünya dine zarar veriyor mu? Dünyanın ne manaya geldiğini bir bilebilsek dine ne kadar zarar verdiğini daha iyi anlamış oluruz.
Dünya dediğimiz şey elbette herkese aynı şekilde zarar vermez,
kimine az,kimine de çok
zarar verir,kimini de batırır ve kişi farkına da varmayabilir.
Hz Ömer Ahnef Bin kays
isimli birisine soruyor : İnsanların en aşağılık olanı kimdir? Ahnef diyor ki: Dinini dünyasına satan kimsedir,Hz Ömer buyuruyor ki: Sana daha aşağılık olan kimseyi söyleyeyim mi,dinini başkasının dünyasına satandır.
Ahirete inanmayanlar, ahiretlerini ve inançlarını dünyaya satmalarını anlayabiliyoruz, fakat müslüman olduğunu iddia eden birilerinin, inancını ve ahiretini menfaat'a, makama,fâni bir şeye değiştirmelerini anlamak mümkün değildir.
Şu gerçeği kimse inkar edemez,Dünya sevgisi, kişiyi o hale getirebiliyor ki sahibi imanın zevkini alamaz, ibadetin lezzetini tadamaz,ağzın tadını bozan hastalıklar gibi, dünya sevgisinin hastalığı da, kalbin tadını bozar huzurunu kaçırır.
Bu hususta bir kıssa arzederek kısa yazımızı bitirelim.
Bir kaç kişi bir sefere berabar çıktılar biri bir işi için biraz geride kalıyor,işini bitirince arkadaşlarına yetişmeye çalışıyorsa da yetişemiyor, onlardan kopuyor ve önündeki bir dağdan duman tüttüğünü görüyor herhalde orada insan var diyerek oraya gittiğinde yaşlı bir kadını görüyor, kadın gecekondusunda yalnız başına yaşıyor,adam derdini anlattıktan sonra geceyi burada geçirmek zorunda olduğunu söylüyor ve musaade istiyor, kadın da ona müsaade ediyor. Bir müddet sonra acıktığını ifade ediyor,kadın diyor ki: Bende yemek yok, bizim buralarda yılanlar var istiyorsan sana bir yılan getireyim yersin, kadın bir yılan getiriyor ,adam mecbur kalıyor ve yaşlı kadının az sonra öldürüp getirdiği ve zehirini alıp pişirdiği yılanı yiyor, yemekten sonra biraz su verir misin diyor, çamurla karışık bir su veriyor adam içmek zorunda kalıyor ve içiyor, adam yaşlı kadına soruyor: Sizin yemeğiniz ve suyunuz bu mu? kadın: Evet diyor,peki sizin yemekleriniz ve sularınız nasıl diye misafire soruyor?Adam: bizde balık etleri kuzu etleri berrak sular tatlı sular var diyor, kadın yine soruyor : Peki sizde gam var mı,keder var mı, stres var mı,hırs var mı,dünya yarışı var mı diyor,adam: Evet bunların hepsi var diyor, kadın diyor ki : Sizin suyunuz ve yemeğiniz güzel ama bu saydığın hastalıklar onları zehir ediyor, bizim de yemeğimiz suyumuz bu ama kalbimizde huzur var, çünkü bizde huzuru bozan gam keder stres dünya sevgisi ve yarışı yok diye cevap veriyor.
İşte dünya sevgisi, dünyada yarış, dünyayı ön planda tutma, makam mevki ve menfaat zebunu olmak, bütün bunlar dünyanın da zevkini bırakmıyor, ahirete hazırlık yapmayı da önemli derecede aksatıyor.
Dünya kıt ve sade iken huzur vardı, dünya rengârenk olunca herşey bulununca dertler de elvân elvân oldu ve özlenen huzur bir türlü kıvamında olmuyor, bulunamıyor.
Not: Maliki mezhebine göre bir insan tiksinmiyorsa,ve zararından emin olursa yılan ve benzeri haşerâtı yiyebiliyor.
Rabbimiz! Bizleri ve bütün mümin kardeşlerimizi dünyaya yakasını kaptırmayan rağbeti sana olan, verdiğine kanaat eden, seninle doyan, sana kavuşmaya inanan kullarından eyle. Âmîn.
Ahmet ÖZKAN
5 Haziran 2022 Pazar.