Günlerin, ayların hatta ömürlerin inanılmaz bir hızla geçip gidişini vakur bir tavırla anlattığı bir sözünü hatırların rahmetli babaannemin: “Oğlum, sağ olana sayılı gün tez biter.”
Gerçekten de durumun böyle olduğunu çok şükür yaşayarak öğrendik. İlkokula devam ettiğim yıllarda peş peşe askere giden abilerimin o sıralar yirmi dört ay olan ve hepimize hiç bitmeyecekmiş gibi gelen vatani hizmetleri bu okuldan mezun olurken bitmişti. Asker ocağından, bir yüzünde daima ‘Er mektubu görülmüştür’ kaşesi bulunan mektuplar gelirdi Erzincan’dan, Kars’tan… Hemen hepsi ‘Deruni dilden, can-ı gönülden…’ şeklinde bir klişe ile başlayıp aile efradının yanı sıra akraba ve komşuların çoğuna ayrı gönderilen ‘mahsus’ selamlardan sonra ‘kestane kebap, acele cevap’ şeklinde bir tekerlemeyle biten mektuplara köyde olup biten her bir şeyi atlamadan cevaplar yetiştirdiğimiz havadislerle dolu mektupları hiç unutmam.
İlkokul sonrası günlerin, ayların, mevsimlerin geçişi sanki daha bir hızlandı. Bir bahar ayında yukarıdaki sözün sahibi babaannemin vefatını öğrendiğimde bir dönem daha bitmiş, bir yaz tatili daha başlıyordu. İlerleyen yılların tıpkı Cahit Sıtkı Tarancı’nın ‘Otuz Beş Yaş’ şiirinde anlattığına benzemesi ne hazindir!
“Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız,
Hatırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız,
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir…
Gittikçe artıyor yalnızlığımız!”
Demek istediğim, günlerin geçip gidişi bir seyahatte otobüs pencerelerinden seyredilen manzaralar gibi…
Bakıyoruz oldukça sert geçen bir kışın ardından buzlar çözülmüş, insanlığın üzerine kâbus gibi çöküp iki yıl nerdeyse nefessiz bıraktığı için hiç bitmeyecek sandığımız Korona salgını bitmiş; bir bahar ayında yaşadığımız Ramazan’ın ardından Rabbimizin lütfuyla eriştiğimiz bayram seyran derken şehrimizde baharla, bayramla gelen güzellikler iklimine Seydişehir Belediyesi’nin organize ettiği 3. Kitap Günleri’nin başlamasıyla yeni güzellikler dâhil olmaktadır.
Geçtiğimiz Cuma gününden beri (06 Mayıs) Şehrimizim Milli İrade Meydanı cıvıl cıvıl… Yerel ve ulusal çapta onlarca yazarın katılıp, kitaplarını imzalayacağı, okullarımızda söyleşilere katılacakları, bazılarının Şaban Cengiz Kültür Merkezi’nde verecekleri konferanslarla sürüp gidecek etkinliklere doğrusu şehrimizde uzun bir süre hasret kalmıştık. Umarım bu etkinliklerin, bu coşkunun şehrimizin kültürel hayatına etkileri katkıları büyük olur.
Fuarın ilk günü açılış töreninin ardından meydana kurulan çadırlardaki standların her yaştan insanla dolup taştığını görmek çok güzeldi. Dini, felsefi, edebi, tarihi, ahlaki, siyasi birçok türde binlerce kitabı bir arada gören insanlar neredeyse hasretle bekledikleri sevdikleriyle buluşmanın heyecanını yaşıyorlardı. Sevdiklerini doya doya öpüp kokmak istiyorlar, kolayca ayrılamıyorlardı birçoğuna dokunmadan.
İlk turda biri deneme, biri şiir iki kitapla girdiğim kuyrukta dakikalarca sıra bekledim. Bu arada kimisi önümde kimisi arkamda sevdiklerini kucaklamış heyecanlı kitapseverle tanıştım. Bir tarafta kendisine uzatılan mikrofona mülakat veren geçen yıl Seydişehir Hatırası kitabı yayımlanan Hakkı Balcı’yı, girişte dostlarıyla fotoğraf çektiren ‘Gönül Sazımın Bam Telleri/Şiirlerim’ adlı eseri yeni çıkan şair Tayyar Yıldırım’ı gördüm. Kendisiyle Bahattin Paslı Kültür ve Sanat Evi’nde görüşmüştük. Konya Aydınlar Ocağı Başkanı Doç. Dr. Mustafa Güçlü, Necmettin Erbakan Üniversitesi sağlık Bilimleri Fakültesi’nden Prof. Abdullah Öksüz ile birlikte ‘Seydişehir Sevdası Hiç Bitmeyen Şair’ sevgili Bahaattin Paslı Abi’yi ziyarete ve sohbete gelmişlerdi. Sağ olsun Bahattin Abi ki ‘Tekne Senit Kazıntısı’ adlı yanılmıyorsam 15. Kitabı yeni çıkmıştı, bu sohbeti haber verince ben de katılmıştım.
Sohbette Hakkı Balcı, Ali Saylam gibi, Matbaacı Zeki Erman gibi Seydişehir sevdalısı güzel insanlar vardı. Bir ara söz 1913 İncesu doğumlu şair Fazlıoğlu Cemal Oğuz Öcal’dan açılınca Tarih öğretmeni Ercan Aslan şair hakkında bildiklerini anlattı. Şair, Moskof zulmünden çok çekmiş göçmen bir ailenin çocuğudur ve babası imamlık yapmıştır. Rüştiyeyi Seydişehir’de, Liseyi Konya’da okumuştur. Yurdumuzun güzelliklerini milli bir sevgiye dönüştürdüğü şiirleriyle meşhur olmuştur. ‘Doğduğum Yer Başka Yere Benzemez’ adlı şiirinde şehrimizin emsalsiz güzelliklerine yer vermiştir.
Günler, haftalar değil ömürler geçip giderken ‘Hacı, ya sen ne yapıyorsun?’ diyenlere Tayyar Bey’in sohbet sırasında beni başkana tanıtırken söylediği ve esasen çok hoşuma giden sözüyle iktifa ediyorum. ‘Karalama yapıyoruz.’
Bayramın ardından Seydişehir havası şimdilik böyle…
Selamların en güzeliyle…
Hacı Halim Kartal 09 Mayıs/2022