Müslüman şahsiyet, mübarek Ramazan ayında büyük bir çaba ve gayretle biriktirdiği salih amelleri, bayram günlerinde sorumsuzca davranarak zayi etmez. Şeytanların Ramazan’dan çıkan mümini kin ve öfkeyle günaha sürüklemek için beklediğini bilir. Efendimizin (S.A.S.), “Ümmetimin müflisi, kıyamet gününe; namaz, oruç ve zekât görevlerini yerine getirdiği halde, ona buna sövmüş, iftira etmiş, şunun bunun (haksız yere) malını yemiş, kanını dökmüş, onu bunu dövmüş olarak gelen kimsedir. Bu kişinin iyiliklerinin sevabından hak sahiplerine verilir. Borcu ödenmeden sevabı biterse diğerlerinin günahları ona yüklenir, sonra da cehenneme atılır” (Müslim) uyarısı gereği Ramazan’da biriktirdiği amellere rağmen iflas etmemek için bayram günlerinde de sürekli teyakkuz halindedir.
Müslüman şahsiyet, bayram ziyaretlerini gıybet ve dedikodu seanslarına çevirmez. Efendimizin (S.A.S.), “Ey diliyle iman edip kalbiyle iman etmeyenler! Müslümanların gıybetini yapmayın, kusurlarını araştırmayın. Her kim kardeşinin kusurlarını araştırırsa, Allah da onun kusurlarını araştırır. Allah kimin kusurlarını araştırırsa, onu evinin içinde bile rezil eder” (Ebu Davud) uyarısı gereği akraba ziyaretlerinde gündemi kendisi belirleyerek gıybet ve dedikoduya fırsat vermez.
Müslüman şahsiyet, bayram ziyaretlerinde haremlik-selamlık ve mahremiyet kurallarına dikkat eder. Rabbimizin, “Mümin erkeklere söyle, bakışlarını indirsinler (haramdan sakınsınlar), ırzlarını korusunlar. Bu, onlar için daha temizdir. Muhakkak ki Allah, yaptıkları şeylerden haberdardır. Ve mümin kadınlara söyle, bakışlarını indirsinler (haramdan sakınsınlar) ve ırzlarını korusunlar. Zahir olan kısımlar hariç, ziynetlerini açmasınlar. Ve başörtülerini yakalarının üzerine örtsünler” (Nur 30-31) emri gereği bayram gezmelerinde gözlerini koruyamayacağı, tesettürüne dikkat edemeyeceği ve fitneye düşeceği ortamlardan şiddetle kaçınır.
Müslüman şahsiyet, küskünlük ve dargınlıktan kurtulmak için bayram günlerini büyük bir fırsat olarak görerek, barışmak için ilk adımı atan taraf olmaya çalışır. Efendimizin (S.A.S.), “Birbirinize kin tutmayın, birbirinizle hasetleşmeyin, birbirinize sırt çevirmeyin. Ey Allah’ın kulları! Kardeş olunuz. Bir Müslüman’ın din kardeşine küsüp, üç günden fazla ayrı durması helal değildir” (Müslim) hadisi gereği bayram günlerini helalleşmek ve barışmak için değerlendirir.
Müslüman şahsiyet, bayram programı listesinin birinci sırasına başta anne ve babası olmak üzere akraba ziyaretlerini koyar. Efendimizin (S.A.S.), “Kim rızkının bol olmasını, ömrünün uzun olmasını istiyorsa sıla-i rahime devam etsin” (Müslim) hadisi gereği bayram günlerinde sıla-i rahmi büyük bir ibadet iştiyakıyla yapar.
Müslüman şahsiyet, Ramazan’da günahlarını tamamen affettirdiğine inanarak günahsız ve haramsız bir bayram tatili planlar. Efendimizin (S.A.S.), “Mümin, günahlarını üzerine düşecek bir dağ gibi görür, münafık ise onları burnun üzerine konan ve kovalayınca kaçacak bir sinek gibi görür” (Tirmizi) hadisi gereği bayram tatilinde günahlara karşı asla gevşeklik göstermez.
Müslüman şahsiyet, rahmet kapılarının açıldığı, af ve mağfiretin yağmur gibi yağdığı bayram günlerinde ve gecelerinde de ibadetlerini ihmal etmez. Efendimizin (S.A.S.), “Beş gece vardır ki onlarda yapılan dualar geri çevrilmez, kabul olunur. Bu geceler, Recep ayının ilk gecesi, Şaban ayının on beşinci gecesi, Cuma gecesi, Ramazan ve Kurban Bayramı geceleridir” hadisi gereği bayram günleri ve gecelerindeki muhteşem dua fırsatlarını kaçırmaz.