banner176

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

Yer sofrasında verilen iftar yemeklerinde sadece domates, peynir, karpuz ve ekmek bulunuyor. Bu sofrada; makam, mevki ve iş dünyasının bütün statüleri kaldırıyor, herkes eşitleniyor.

Kendisini arayıp bilgi aldığım Kemal Yarcı Abim; "iftarımıza valimiz, rektörümüz ve dahi diğer il yöneticilerimiz de katılacaklar inşallah. Ama oraya gelenler, soframıza iyilik hareketimizin birer bireyi olarak yani sıfatsız, makamsız olmayı da kabul etmiş olacaklar. Herkes gibi ortada serilen sofra bezlerinin etrafına bağdaş kurup çökecekler. Ama ne çökmek... Çökmeden kimseye ulaşılamayacak şekilde bir çökmek " dedi ve şu anekdotu da anlatmadan edemedi.

"Yemeğimizin birinde, çocuğumuz domatesi ısırınca rektörümüzün gömleğine domatesin suyu fışkırmıştı. Rektörümüz tebessümle karşılık vererek, "olsun güneş doğmazsa günâşığı (ayçiceği) açmaz ki" diyerek çocuğumuzu güneşe benzetmişti. İşte bizim hareketin özeti budur" dedi.

Bir önceki iftar yemeğinde bir de 'En İyi Yemek Duası Yapan Kişi' ödülü vermişler. Onu da anlattı Kemal Yarcı Abim.

Bu ödülü geçen ramazanda Alaaddin Ulusoy Abimiz almış. Ödül verme jürisinde Dumlupınar üniversitesi rektörü Remzi Gören Hoca da varmış. Ödülün sahibi Alaaddin Abimiz; "Bu iyilik hareketinin ismine 'Dahiler ve Deliler' eklemesi beni benden aldı götürdü. Bir deli olarak orada yerimi almış olmak hem de kabul görmek, oldukça önemli bir hadiseydi benim için. Eyvallah. Ehehe... Çalışın siz de kazanırsınız, ehhehhhe!" diyerek duygularını anlatmış.

O yemekten sonra yemeğe katılanlar, "yağ satarım, bal satarım" gibi unutulmaya yüz tutmuş oyunlar da oynuyorlar.

Bu açıklamalardan sonra Deliler, Dahiler, Kapılar, Köprüler iyilik hareketinin adeta manifestosu niteliğindeki "İhtimam Ahlâkı" isimli yazıyı sizinle paylaşmak istiyorum. Esasen, bu yazı ile iyilik hareketinin yapmakta olduğu şey hakkında daha kapsamlı bir şekilde bilgi sahibi olmuş olacağız.

Buyurun.

SEVGİLİ GÖNÜL DOSTLARI;

Dayanışma konularında dikkat ettiğimiz noktaları sizlerle paylaşmak istedik.

*Yaptığımız dayanışmalarda İHTİMAM AHLAKINA önem veriyoruz.

*Mesala erzak veya alış-veriş kartı yerine nakit vermeyi tercih ediyoruz.

Neden bu yolu tercih ediyoruz?

*Dayanışma için gidilen eve erzak taşınırken kollar açılıyor ya "ben götürüyorum bu erzakları" diyerek... İşte o zaman işin içine 'nefis' giriyor.

*Erzak götürülen evin çocukları senin boynuna sarılıyor yani seni severken evin büyüğünün boynu bükük kalıyor.

*Senin boynuna sarılan çocuklar hemen akabinde getirdiğin poşetlere dalıyorlar fakat ne yazık ki onların aradığı çikolata o paketlerde yok. Hayal kırıklığı başlıyor.

*Kişi evine çocuğunun sevmediği kayısı reçelini almazken erzak poşeti veya kolisinin içine koyulan kayısı reçelini o evdeki çocuğun sevip sevmemesi konu etmiyor. "Ne aldıysam onu yiyeceksin" demenin farklı bir yolu değil mi bu dostlar?

*Erzak kolileri taşınırken, komşuyu komşuya ifşa etmiş olmuyor muyuz?

*Aynı sokakta oturan insanların ekonomik yapısı birbirine benzer. O sokakta ihtiyaç sahibi bir kapı dahi ihmal edilirse o ihmal edilen kapı bu dayanışmayı senin benim değil de 'devletin yaptığını' düşünerek hem komşularına hem de devletine düşman olabilir.

*Nakit olarak dayanışmaya giriyoruz ki evin büyüğü akşam eve eli poşetlerle gitme keyfini yaşasın. Bizlerin değil onun boynuna sarılsın çikolata bekleyen yavrular.

Kart konusuna gelince;

O kartla;

*Pamuk şeker, simit alınamıyor.

*Evin musluklarının contası bozulsa conta değiştirilemiyor.

*Doğalgaz, elektrik, su gibi faturaları ödenemiyor.

Kart veya erzak veren hayırsever dostlarımız, kart veya erzak verilme sebebini şöyle açıklıyorlar. "Evin annesi babasına nakit verirsek bu nakit ile sigara alır."

Sevgili dostlar, kişi bu düşüncede birisi ise zaten eve gelen erzak ve alış veriş kartını da yok pahasına satıp yine sigara alabilir.

*Erzak olayı sadece evden çıkamayacak kadar yaşlı veya mazereti olan ailelerimizin ihtiyaçları, onların istedikleri liste haline getirilerek ve evine teslim edilerek gerçekleşebilir.

*Öğrencilerimiz var bir de... Onlara verdiğimiz nakdin ismi bizde 'HARÇLIK' olarak adlandırılıyor. 'Burs' kelimesini kullanmıyoruz.

Kelimelerin de ruhu vardır.

İnsan kendi evladına, yeğenine burs vermez, harçlık verir değil mi ama?

Bu çocukları da bizim evladımız, yeğenimiz olarak görüyoruz ve bundan dolayı da ismine HARÇLIK diyoruz.

Böylece aramızda bir amca yeğen birlikteliği doğuyor.

Dayanışma yapılan insanların fotoğraflarını çekmiyor sosyal medya hesaplarından paylaşmıyor, ifşa etmiyoruz.

En başta söylediğimiz gibi dostlar; İHTİMAM AHLÂKI'na önem veriyoruz..."

 

Allah yolunuzu açık eylesin, tüm İslâm Âleminin ramazanı mübarek olsun.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.