banner202

banner203

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

banner176

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO): Ülkelerdeki çalışma kanunları ve bu alana ilişkin uygulamalarda standartları geliştirmek ve ileriye götürmek gibi bir amaçla kurulan kuruluştur.

                Bu örgüt, 29 Ekim 1919 tarihinde Paris Versay Anlaşması uyarınca kurulmuştur. Örgütün Kurulması Milletler Cemiyetinin Kurulmasıyla aynı tarihtedir. 1934 yılında da Milletler Cemiyeti’ne bağlanmıştır. 2. Dünya savaşından sonra da Milletler Cemiyeti dağılınca yerine Birleşmiş Milletler kurulmuştur. Bu örgütte Birleşmiş Milletler Teşkilatının bünyesinde 1946 yılında BM’nin ilk uzman kuruluşu olma özelliğini taşıyarak görev yapmaya başlamıştır. Kuruluş tarihi itibariyle en eski ve dünyanın en uzman kuruluşlarından bir tanesidir.

                Merkezi İsviçre’nin Cenevre kentindedir. Şu anki Başkanı İngiliz Guy Ryder’dir. Türkiye’de bu kuruluşa 1932 yılında üye olmuştur. Türkiye’de ilk ofisi 1952 yılında İstanbul’da, daha sonra 1976 yılında Ankara’da açılmıştır. Ofisin amacı, Çalışma standartlarını Türkiye’de yerleştirmek, her insana yakışır iş fırsatlarını yaygınlaştırmaya yönelik teknik işbirliği programları ve projeleri geliştirmek, uygulamak ve izlemektir.

Hükümet, İşveren ve İşçi temsilcilerinin yer aldıkları üç taraflı tek BM kuruluşudur. Tam olarak yönetim kurulu 28 hükümet yetkilisi, 14 işveren, 14 tanede işçi temsilcisinden oluşur. Her yıl Haziran ayında Cenevre kentinde toplanırlar. Her ülkenin 4 tane delegesi yer alır. Bu toplantı da yönetim kurullarını da seçerler, konferans bir örgüt bütçesini de belirlerler. Yılda 3 kez ILO yönetim kurulu toplanır. Uluslararası Çalışma Konferansı, her bir üye ülkenin 2 hükümet, 1 işçi ve 1 işveren temsilcisinden oluşur. Gündemdeki konulara göre teknik danışmanlarda refakat ederler.

                Amacı, hükümetleri, işverenleri ve işçileri çalışma standartlarını artırmak, politikalar ve programlar geliştirmek üzere bir araya getirerek, çalışan kadınların ve erkeklerin ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlamak için sözleşme kurmak amacını gütmektedir.

                 BM’ye üye olan ülkeler ILO Anayasası’ndan doğan yükümlülükleri kabul ettiklerini bildirmeleri halinde kuruluşa üye olabilmektedirler. BM’ye üye olmayan bir ülke ise ancak ILO Genel Konferansı kararıyla üyeliğe alınmaktadır. Halen 187 üye ülkesi bulunmaktadır.  

Örgütün bir Anayasa’sı vardır. Ayrıca ‘’Ulusal’’ temelli Üçlü’lük ilkesi vardır. Bu ilkenin özelliği, sosyal kanatlar arasında özgür ve bağımsız sendika özgürlüğü ilkesine dayanmaktadır. Üye ülkelerin imzalamış olduğu sözleşmeler, temel hak ve özgürlüklere ilişkin Uluslararası sözleşmeler arasında yer aldığı için Anayasanın 90. maddesi gereğince kanunların üstünde yer alır.

Buna rağmen, ILO sözleşmelerinin tavsiye kararlarının ise bağlayıcılık özelliği yoktur. Ulusal sosyal politikaları yönlendirip ışık tutma özelliği vardır.

İş sağlarken, çalışma şartlarının düzenlenmesinde ırk, renk, cinsiyet, din, siyasal görüş, ulusal kimlik ve sosyal köken temelinde ayırım yapılmasının önlenmesi, uygulama ve fırsat alanında eşitliği geliştirme çağrısında bulunur.

İşin yürütülmesi sırasında ortaya çıkan kaza ve yaralanmaları, çalışma ortamında bulunan tehlikeleri mümkün olduğu ölçüde asgariye indirmek için 155 sayılı sözleşme düzenlenmiştir. ILO’nun tavsiye kararları, işçi,-işveren-hükümet tarafından üçlü yapı ile kabul edilmesi durumunda onaylanmış olmaktadır. Bu üçlü yapıya TRİPARTİZM denir. 1930’lardaki popüler olan neo-corporatizm terimidir. Avrupa da ki Hristiyan demokrat partilerin ekonomi politikalarının da temelini oluşturmaktadır.

İngiltere’de, beyaz fosforlu kibrit üretiminde kadın ve çocuk işçiler düşük ücretle 14 saate varan çalışma süreleriyle çalıştırılmaktaydı. Beyaz fosfor kullanımı, 1872’de Danimarka’da ve 1906’da İsviçre’de toplanan ‘’Bern Konferansı’’ ile birçok ülkede yasaklanmıştır.

1937 yılında, Türkiye’nin de imzalayıp onayladığı Maden Ocaklarında ve Yer Altı işlerinde kadınların çalıştırılmaması 45 sayılı ILO sözleşmesidir.  Bu iki konuda da belli bir uygulama mesafesi alınmıştır.

ILO Anayasası’na göre ‘’Herhangi bir ülkenin, emeğin insani koşullarını benimsememesi, kendi ülkelerindeki durumu iyileştirme isteğinde olan diğer ülkeler için bir engel teşkil edecektir.’’ denilmektedir. Bu Anayasa maddesi hükmüne göre uygun görülen ve tavsiye edilen kararları üye tüm ülkeler uygulayacaktır.

ILO’nun 4 stratejik hedefi bulunmaktadır.

  1. Çalışma yaşamında standartların,  temel ilke ve hakların yaygınlaştırılması ve hayata geçirilmesi
  2. Kadınların ve erkeklerin insana yakışır işlerde çalışıp, bununla mütenasip kazanç sağlayabilmeleri için gerekli fırsatların artırılması
  3. Herkes için sosyal korumanın kapsamının genişletilmesi ve etkinliğinin artırılması
  4. Üç taraflılığın ve sosyal diyaloğun güçlendirilmesi

ILO bu hedefler için toplumlara şu yolla hizmet etmektedir.

  1.  Temel insan hakları gözetilerek, çalışma ve yaşam şartlarının iyileştirilmesi ve istihdam fırsatlarının kuvvetlendirilmesine yönelik uluslararası politika ve program geliştirilmesi
  2. Uygulamaların denetlenmesi için, kendine has yöntemlerle uluslararası çalışma standartları belirlemek.
  3. Belirlenen politikaların ülkelerde uygulanması için teknik işbirliği programı yapmak
  4. Bu çabaların verimli olması ve ileriye taşınmasına destek için eğitim ve araştırma çalışmaları yapmak.

Buraya kadar teşkilatın kuruluş çalışmaları, gayesi, hedefleri, bu hedeflere ulaşmak için hangi yollarla hizmet edeceğini yazdık.

Günümüz dünyasında ki uygulamalar ve pratikte yapılanlara bir bakalım.

Kanada dünyanın en gelişmiş ve fert başına düşen milli geliri 50-60 bin dolarlarda olan bir ülke. Bu ülkeye kurulacak ve istihdam oluşturacak yeni bir fabrikaya, buraya değil de istihdam ve milli gelire katkısı olacak (A) ülkesine yatırım yapın tavsiye ve önerisinde bulunmuş mu?

Dünyanın süper gücü durumundaki ABD’de, bir kısım insanlar refah içerisinde yüzerken, diğer taraftan sokakta yatıp kalkan insanların istihdamına, ILO hangi çözümleri üretip hayata geçirilmesi için teknik çalışma yapıp öneride bulundular.

AB başta olmak üzere tüm Avrupa ülkeleri, başta Fransa, Afrika’da ki ülkelerin doğal kaynak ve madenlerini, yine aynı ülkelerin insanlarına sosyal güvencesiz boğaz tokluğuna çıkartıp, getirerek kendi ülkelerinde işleyip sömürürken, sembolik bile olsa bir fabrikada o ülkeye kurulup 2-3 bin kişi çalışsın diye teselli ikramiyesi gibi olmayacak kadar insafsız davranırken ILO, demokrasi, çağdaşlık, insan hakları, Anayasasında yazılı kadın erkeklerin şartlarına uygun işlerde ve uygun ücretlerle çalıştırılma sağlanması konusunda hangi teknik çalışmalarda bulundu. Kabul görmese bile önerileri neler oldu.

 Hadi onlar sarı saçlı mavi gözlü değildi,1990’lı yılların başında Sovyet Rusya’nın dağılması ve Berlin duvarının yıkılarak iki Almanya’nın birleşmesinden sonra, işçilik maliyetleri ucuz diye, Almanya’daki birçok fabrikanın sökülerek işçiliği ucuz olan Yugoslavya, Bulgaristan, Polonya’ya taşınırken, buradaki insanlar işsiz kalmasın, istihdamları çözülsün diye ILO, ne tür çalışmalar yapıp, çözüm önerilerinde bulunup çare olmaya çalıştı.

Örneklerde de görünen o ki, ILO’nun danışmanlık hizmeti vermenin ötesinde bir fonksiyon ve etkisi bulunmamaktadır.

Gelişmiş ülkeler açısından durum çokta önemli değil. Ancak bu örgüte üye olan ve 187 ülkeden listenin gerilerinde olup,  ekonomik olarak geri kalmış ülkeler arasında yer alan birçok ülke yıllık üyelik aidatlarını bile öderken zorlanmaktadırlar.

Böyle bir dünya düzeninde, geri kalmış ülkeler için ekonomik anlamda sosyal faydası sosyal maliyetinin çok altında kalmaktadır. Anadolu tabiriyle, götürüsü getirisinden fazladır.

Ancak, uyanıp sorgulamasınlar diye, bu ülkeleri o kadar fazla sömürmektedirler ki, insanları yorgunluktan dinlenmeye, düşünmeye fırsatları kalmamaktadır.

IQ’sü yüksek (Zeki) insanlarından bu durumu sorgulayanları ya beyin göçü olarak almaktalar, bunu kabul etmeyenlerin başına, kendi elinde olmadan Allah’ın verdiği akıl ve zeka standartlarının yüksekliğini, ya hayatlarıyla bedel ödettirilip, genç yaşta ölüm tattırılmakta, ya da tabiri caizse enselerinde boza pişirilerek, dünyaya geldiklerine pişman edilmektedirler.

Bu sömürü düzeni böyle gitmez. Bitmesine bitecek de, hangi olaylar ivme kazandırıp çöküşü hızlandırır, bekleyip göreceğiz.

Benim tahminlerim ve öngörüme göre, çok fazla sürmeyecek gibi…

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.