banner202

banner203

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

banner176

ABD, 1. Dünya savaşı sonrasında FED (Amerika Merkez Bankası) üzerinden, dünya para dolaşım hakimiyetiniele geçirmişti. Bunun üzerine 2. Dünya savaşı sonrası dünya petrol hakimiyetini de ele geçirmiştir.

                Bu durum doların gözde para, yada favori para, dolayısıyla dünya parası olmasına neden olmuştur.

                1945 yılında Başkan Truman döneminde yürürlüğe konulan BrettonWoods anlaşması sonrası dünya dövizlerinin ABD dolarına, doların ise altın karşılığına endekslenmesi öngörülmüş ve dolayısıyla Amerikan İmparatorluğu ile sembolleşen Amerikan Yüzyılı başlamıştır.

                O halde BrettonWoods anlaşması nedir?

                1944 yılının Temmuz ayında ABD’nin New Hampshire eyaletinin küçük bir beldesi olan BrettonWoods’da Birleşmiş Milletler para ve finans konferansında Uluslararası Para Anlaşması imzalanmış ve adını anlaşmanın imzalandığı bu belde ismi olan BrettonWoods’dan almıştır.

                Bu sisteme göre ülkeler parasını ABD dolarına endeksleyecek, ABD ise doları sabit fiyattan altına endeksleyecekti.

                Bu gelişmeler ve anlaşmalar sonrası, dolar dünya ticaretinde kullanılan en yaygın para birimi olmuştur.

                Uluslararası ticaretin yaklaşık %60’ı dolar ile, yaklaşık %20’si Euro ile, kalanı ise diğer para birimleri ile yapılmaktadır. Uluslararası rezervlerinde büyük bölümü bu iki para biriminden ve altından oluşmaktadır.

                Bugün dünya da yaklaşık olarak 7 trilyon dolar değerinde döviz, 4 trilyon değerinde altın rezervi tutulmaktadır. Yalnız bu rakamlar görecelidir. Biz bu yazımızı yazarken ki rakamlar bile, yazımızın köşemizde yayınlandığı tarihte değişebilmektedir. Onun için bu rakamlar bir fikir vermesi açısından ifade edilmiştir.

                Bu sisteme göre, dolar altına sabitlendiği için elinde dolar bulunduran ülkelerin istedikleri zaman bunu altınla değiştirebileceklerdi. Bu durum doların popüleritesini artırdı ve ülkelerde dolar tutmaya devam etme gibi bir alışkanlık oluşturdu.

                Fakat bu durumun uzun vadede sürdürülebilir bir yönü ve şekli görünmüyordu.Nihayette öyle oldu.

                Vietnam savaşının yarattığı mali ve parasal sıkıntılarla bunalan ABD, 1971 yılı aralık ayında o dönemin başkanı Richard Nixon, BrettonWords anlaşmasını iptal etti. Böylece kaynak ihtiyacını karşılayacak ‘’karşılıksız dolar basmanın yolu açılmış’’ oldu.

                Amerikan ve dolar saltanatı, sallanıp tahtını başka para birimi ve değerlere bırakacak diye beklenirken, 1973’te ortaya çıkan petrol krizi sonrası Arap petrolünün dolara yönlendirilmesi sonucu, dolara olan talebi yeniden arttırdı. Böylece istikrar sağlanarak petrol-dolar kavramını ortaya çıkardı.

                ABD saltanatının çatırtı sesleri duyulacak beklentisi boşa çıktığı gibi, Amerikan Yüzyılı ‘’Yeni Dünya Düzeni’’ adı altında tekrar kendini yeniliyordu.

                Bizim Anadolu tabiriyle ‘’ABD yeniden dört ayak üzerine düşüyordu.’’

                Bir ülke parasının değerinin yüksek olmasının nedenleri şunlardır;

                1-Ülke ekonomisinin dünya ekonomisindeki büyüklüğü,

                2-Dünya ticaret hacmindeki yeri,

                3-Küresel finans sistemindeki önemi,

                4-Ülke ekonomisinin kalkınma ve gelişme trendinde ki sürdürülebilirliği,

                5-Ülkenin dünyada ki nüfuzu.

                Bu şartların şu ana kadar mevcudiyetinden dolayı, dünyada en yaygın olarak kullanılan döviz para birimi olması dolara ayrıca bir güç ve değer katmaktadır. Bunu da gören ve bilen ABD, dünyayı kontrol altında tutmanın en önemli araçlarından birisi olarak görmekte ve de dünyanın kabadayı jandarmalığına soyunmasına neden olmaktadır.

                Neden soyunmasın ki, piyasalara karşılıksız sürülen ve kağıt maliyeti 6 centolan doların dünya piyasalarında ki kümülatifmiktarı ne yazık ki tam olarak bilinmemektedir. Oh ne ala memleket ve dünya… ‘’ Bir evlek bostan, yan gel oğlum Osman.’’ Ancak vampir bedava ve karşılıksız kan emmeye alışmıştır. Artık doymamaktadır.

                ABD, doları, dünya ekonomisin damarlarındadolaşan kanı olarak görmekte ve dolara kastetmeyi cana kasıt olarak algılamakta, savaş nedeni bile saymaktadır.

                Karşılıksız olsa da, dolar basma yetkisi FED’deolup, bu bankanın mülkiyetinin de kimde olduğu tam bilinmemekle birlikte, devlet mülkiyetinde olmadığı varsayımını kabul edersek, ABD’nin en büyük iki borsasının olduğu Wall-Street’teki en çok ABD zengini sermaye şişmanlarına gelir akışı sağladığı aşikardır.

                Doların mevcut statüsünün değiştirilmesine karşı girişimler 1865’te ABD başkanı Abraham Lincon ve çok sonraları John Fitzgerald Kennedy dönemlerine rastlar. 1.si eşi ve iki konuğuyla birlikte film seyrederken silahla vuruldu. 2.si ABD’nin en genç ve 35. Başkanı, 22 Kasım1963’te Dallas’ta öldürüldü. Her iki başkanın muğlak ölümleri, bugüne kadar aydınlatılmamış ve/veya aydınlatılamamış, gizemlerini hala korumaktadırlar.

                Dolar sanki kendi başkanlarına bile ‘’Oynama benimle, oynarım seninle.’’ Harakirisi yapmaktadır.

                Bugün teorik olarak dünya da bitcoin furyasını da bünyesinde barındıran 900 Trilyon Sanal Ekonominin 70 trilyon dolarlık Reel Karşılığı vardır ve bilanço 830 trilyon dolarlık ‘’Sanal Açık’’ vermektedir. Yine teorik olarak 900 trilyon dolarlık Online işlem hacmini kapsayan ‘’Sanal Paranın’’ %1’i dahi nakte çevrilmek istense ortaya 9 trilyon dolarlık devasa likit para ihtiyacı çıkmaktadır. Buzdağının görünmeyen yüzünü temsil eden, yasal ve akademik olarak henüz formatlanamayan bu sanal piyasalar ya kontrol altına alınamamış yada alınmak istenmemiş görünmektedir. Ama sonuçta tüm dünya tabiri caiz ise ‘’Kumarhaneye’’ dönmüş bulunmaktadır.

                Dünya parası konumuna gelmiş olan ABD doları Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin dış ticaretinde kullanmakta oldukları para birimidir. Türkiye iç piyasasında TL bazında üretmiş olduğu değeri dış ticaretinde cari açığı dahil dolar olarak karşılamak zorunda olup, USD/TL paritesi yani kuru enflasyonundan faiz oranlarına kadar ülkenin ekonomik hayatını tam anlamıyla belirleyici bir konumdadır.

                Türkiye açısından hayati öneme sahip dolar (döviz) girişlerini 4 ana kalemde özetlemek mümkündür:

                1-Yabancı mal / hizmet karşılığı elde edilen dövizler: İhracat, turizm, sigorta, taşımacılık.

                2-Cari transferler yoluyla gelen dövizler: Hibeler, işçi havaleleri.

                3-Yabancıların doğrudan yatırım yolu ile gelen dövizler.

                4-Sıcak Para – Yabancıların TR’ye finansal kısa yatırım amacıyla getirdikleri dövizler.

                5-Net hata Noksan (kaynağı belli olmayan döviz girişleri).

                Türkiye’de dolar ile her yıl karşılanması gereken zorunlu ödemeler:

                1-Kısa vadeli borçlar,

                2-Cari açıklar,

                3-İthal girdiler (Buna ihraç yapmak için alınan ham maddeler, yarı mamuller, yakıt ve enerji gibi ithal girdiler dahil)

                Bu 3 kalemin yıllık toplam ödemesi600 milyar doları bulmaktadır.

                Bunu karşılayacak ana döviz girdi kalemi Turizm olarak kabul edilirse, turizm gelirlerisubjektiftir ve çok kırılgandır.

                Yok turizm bölgesine teröristlerce bomba atıldı, Türkiye güvenli turizm alanı değil, yok Rus uçağı düşürüldü, yok AB ve Almanya ile ilişkiler bozuldu, yok turizm bölgelerinde orman yangınları var, yok şu yok bu sürekli sorunlu olmaktadır.

                Batılı turistler, Antalya ve Bodrum bölgesi gibi güneşi ve denizi seven turistler olup, turizm tesisleri bu bölgelerde bu tip turist tipine göre şekillenmiştir.

                Batılı turistlere alternatif olarak gösterilen Çin veya Japon turistler ise, güneş-deniz değil, Kapadokya bölgesi gibi, kültür tabiat seven turist tipi olup, batı turistlerini telafi edemez durum ve konumdadır.

                Doğrudan yatırım yapacak AB ve Avrupalı yatırımcılar ile sık sık güven sorunu yaşadığımızı da göz önünde bulundurursak, olumsuz bir gidişat görünmektedir.

                Döviz girdi kalemlerinden Net hata noksan kalemi ise, ülkemizin başına zaman zaman ciddi sorunlar çıkarmaktadır.

Bu alternatiflerin dışında, doların kontrolü için TCMB elinde, politika faizi dışında daha etkili başka bir silah bulunmamaktadır.

                Doların yükselişini önleyecek en etkili silah ülkemizin üretim ekonomisinde, ihracata dayalı üretim modeli ile döviz girişi ve akışını arttırarak, istikrarlı bir şekilde dövizin ateşini düşürerek kurunu aşağıya çekmekten ve dövizli ödemeleri yenileme yapmadan (tahkim) ve zamanında ödemeden geçmektedir.

                Rusya Ukrayna gibi savaşlarıda dikkate alırsak, gıda arz ve güvenliği açısından tarım ihracat döviz gelirlerini yok saymamız gerekir.

                Katma değeri yüksek, inovasyonun yaygınca kullanıldığı, teknoloji ağırlıklı üretim-ihracat modeli ile döviz, dolayısıyla dolar savaşından galip çıkabiliriz.

                Az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerin en büyük problemi, yatırım yapacak sermaye birikiminin olmaması veya yetersiz olması ile teknolojinin bulunmamasıdır. Sermaye birikimini ya ülke içerisindeki tasarruflarla sağlayacaksınız,  yada yurt dışından transfer edeceksiniz. Ülke içerisinde gayrisafi milli hasılanız düşükse, tasarruflarınız doğal olarak düşük olacaktır. Hele birde halkınız tasarrufa alıştırılmamış, vahşi kapitalizmin savurgan doyumsuz tüketim isteklisi yetiştirilmişse, başarı şansı hepten düşüktür ve sermaye biriktirme olasılığı sıfıra yakındır. O zaman yurtdışından sermaye transferini ya borçla, yada yatırım olarak gerçekleştireceksiniz.

                Teknolojiye de ihtiyacınız varsa, mutlaka var, o zaman en ideali, teknoloji ve yatırımı birlikte transfer etmek en makul olanıdır. Sermaye yatırımlarına dünyanın birçok ülkesinden teklif ve alternatifler olacağı için, siyasi istikrar, ucuz ve vasıflı- eğitimli iş gücü, sağlanan istisna ve vergi muafiyetleri, altyapı avantajları,  mevzuat, hammadde temini kolaylığı, ihracata dönük liman ve ulaşım gibi birçok etkenler rol oynar.

                Kaldı ki sermaye, yapısı gereği nazlı ve aynı zamanda ürkektir. Birde yatırım yapacak sermayedarın ülkesi ile yatırım yapacağı ülkenin siyasi ve askeri ilişkileri de yatırım kararında rol oynar. Bu etkenler topluca düşünüldüğünde, Rahmetli Barış Manço’nun dediği gibi bu iş,  uzun ince bir yoldur. Tasarruf yaptırmak,teknoloji transfer etmek, yatırımı sağlamak, istihdam oluşturmak, işsizliği önlemek, üretimi gerçekleştirmek, gelir elde etmek, sermaye borç bulunmuşsa ihracat yapıp döviz elde edip, faiziyle birlikte geri ödemesini sağlamak için dikenli taşlı yollarda sürekli kararlar alıp, uygulama başarısını göstermek gerekir.

                Ekonomi ve sosyal bilimlerde ki işleyiş, teknik ve matematik bilimlerindeki gibi değildir. Bir mühendise X malını üretmek için ne gerekir diye sorsanız, şu kadar hammadde, şu şu makinalar ve bunların kurulacağı kapalı alan ile şu kadar vasıflı veya vasıfsız elaman ve enerji gereklidir der.

Ekonomi biliminde üretim için ise, yukarıdaki faktörleri bir araya getireceksiniz, üretimi gerçekleştireceksiniz, maliyeti ile dünya piyasalarında rekabet edip iç ve dış pazara satacaksınız, kar edeceksiniz, yaptığınız kârdan vergilerinizi ödeyip, uzun vadede ayakta kalabilmek için yaptığınız kârdan AR-GE’ye pay ayırıp, inovasyon sağlayıp, sürdürülebilir bir üretim gerçekleştirmiş olacaksınız.

                Ayrıca doğruya da yanlışa da yanlış diyen bir muhalefetiniz varsa, onunla da mücadele edeceksiniz. Bu şartlar altında üretim yapıp para kazanırken, işçinin haklarını koruyup ezdirmeyeceksiniz, halkınızın bilinç ve eğitim düzeyi düşük ise, işveren bizim sırtımızdan para kazanıp Mercedes’e biniyor, bizi eziyor, sömürüyor, biz niye şu standartlarda yaşamıyoruz feryatlarının cevabını sandıkta vermeye çalışacaksınız.

                Ben bu malı 3’e üretip 8’e satıyordum diyen, kar marjım yüksekti, batma riskim yoktu, sömürüyordum, bu nereden çıktı diyen firma ve dünya ülkeleriyle, cedelleşeceksiniz, ülkenizi savunmak ve menfaatlerini korumak için bulunduğunuz coğrafya, üye olduğunuz askeri ve sivil bloklar içerisinde onların çıkarlarına ters düşmeden ayakta kalmaya çalışacaksınız.

                Bunun üzerine, kendi gayretleriniz ile uzun zamandır oluşturduğunuz refah artırımındaki orta sınıfın beklentilerini az yada eksik karşıladığınız ve/veya karşılayabildiğiniz homo-ekonomik görüşlü yetişmiş materyalist-maddeci insanlarınızın olur-olmaz zaman ve olur olmaz şekildeki afarozlarına karşı durup bertaraf edeceksiniz. Siyasi ve ekonomik olarak ayakta kalmayı başaracaksınız. Koltuk ve kaltak savaşlarındaki ayak ve her türlü düzenbazlığa karşı erdemlice mücadele edeceksiniz ve/veya dünya ve ülke gerçekleri karşısında bu mücadeleden başarılı çıkacaksınız.

En güvendiğiniz Hipokrat yemini yapan insanlarınızdan bazılarından tutunda din adına ahkam kesen durumdaki bazılarına kadar katsayı olmazsa biz yokuz kitlelerini tatmin etmeye çalışacaksınız. Tsunamiye yakalanmadan yolunuza devam edeceksiniz. Rantiyeci dinozorlarının homurtularını hiç yazmayı kayda değer bulmuyorum. Bilgisayar veya ekran başında borsa veya ter dökmeden kazanarak bir eli yağda, bir eli balda yaşayacağız beklentileri karşılanmadığı için psikolojileri bozulmuş kitleler ayrı bir sorun olarak bunlarla mücadele edeceksiniz. Bu arada ülke ekonomisindeki olumsuzluklar veya vahşi kapitalizmin dişlileri arasına sıkışıp kalmış önce ülkem ve vatanımdiyen Yiğit Anadolu’nun yiğit insanlarını, devlet bu dişlilerin arasından kurtulması için,  acilen gerekli tedbirleri alma görevini,  devlet adına siyasetçiler ve ekonomistleryerine getirip vatanseverleri cezalandırmamalıdır.  Bunların tümünü de kısa zamanda başarabilene aşk olsun.

Barış Manço’nun dediği gibi, ‘’Zor dostum zor.’’ Bunlar başarılıp, kendi teknoloji ve sermayeni oluşturamadığın sürece, dünyada hakimiyetini oluşturmuş dolar veya diğer para birimlerinin hükümranlığı bizim ülkemizde de sürmeye devam edecektir.

                Dolar veya Euro ile mücadele yolu, dikenli ve riskli bir yoldur. Kenan Evren’in dediği gibi ‘’Nitekim, ABD gibi ülkenin kendi başkanlarını suikastlere kurban verdikleri dolar ve vampirleri dünyasında, bu savaşa giren bizim başkan veya başkanlarımızı Allah korusun suikastlere kurban vermeden bu savaştan galip çıkmalıyız…

                Ancak bütün bu olumsuzluklara rağmen başarılamayacak işlerde değildir.

                Yazımız çok uzun olup etkinliği azalmasın diye, yapılabilecekleri başka bir yazımızda ele alacağız.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.