“Ey Müslüman gençler!
Yeryüzünde Müslümanlar boğazlanırken buna ses çıkarmayıp, sadece ‘la havle’ ve ‘innâlillah’ demek, bizi aldatan nefsimizin ve uzayıp giden duyguların bizleri gıdıklamasından başka bir şey değildir.
Ölüm tutkunu olunuz ki size hayat bağışlansın. Sakın emeller sizleri aldatmasın, aldatıcılar Allah ile sizleri aldatmasın. Okuduğunuz kitaplar, devam ettiğiniz nafileler, sakın sizi aldatmasın, büyük işlerden yana sizleri rahatlatan basit işlerle uğraşmaya kalkışmayın. Ve bilin ki, Müslümanlar asla düşmanlarına mağlup olmazlar. Biz Müslümanlar ancak ihtilaflarımıza mağlup oluruz. Unutmayınız! Eğer bu erken yaşınızda Allah’a zamanınızın birazını veremeyecek kadar cimriyseniz, gelecek size daha da cimri olacağınızı kanıtlayacaktır.
Allah yolunda mücadele ve cihat için gerekli hazırlıkları yapmaksızın geleceğe dair umutları gerekçe göstermek, zirvelere ulaşmayı ve oralara yükselmeyi arzulayan küçük nefislerin yapacağı işlerdendir.
Dünyanın rahat ve huzuru içerisinde yaşayan, lüks ve konfor içinde hayat süren ve mideleri şişkin kimselerin sözleri, nağmeleri ve yatakları sizin büyüyüp gelişeceğiniz yerler olmamalıdır.
Bilin ki: Şimdi hayatınızın en iyi zamanındasınız! Bu çaba zamanıdır, bu ibadet zamanıdır, bu dava zamanıdır, bu harekete geçme zamanıdır! Öyleyse, İslam’a dönmek sizin elinizde, onu öğrenin, uygulayın, ona davet edin. İlim, eylem ve propaganda! Bu şansı kaçırırsanız, bir daha elinize geçmeyecek altın bir fırsatı kaçırmış olursunuz. Üniversite günlerindeki boş zamanlar ne kadar da fazladır, üniversite zamanı Allah’a dönmek ve O’na ibadet etmek için ne kadar da harikadır ve üniversite zamanı davanızı arkadaşlarınıza ve ortaklarınıza, tanıdıklarınıza ve tanımadıklarınıza anlatmak için ne kadar mükemmeldir!
Ey Müslüman hanımlar!
Sakın rahat ve lüks düşkünü olmayınız. Çünkü rahat ve lüks cihadın düşmanıdır. Çünkü o rahat ve lüks beşerin ruhunu telef eder. Temel ihtiyaçlarınızdan fazla şeylerden uzak durunuz. Zaruri şeylerle yetininiz. Çocuklarınızı ağır şartlara, yiğitliğe, kahramanlığa ve cihada alıştırınız. Bu esaslar üzere eğitiniz. Evleriniz arslan yuvalarını andırsın. Zalimler tarafından boğazlansın diye, yiyip semiren tavukların kümesi olmasın.
Çocuklarımızın kalbine cihat sevgisini, cihat tohumlarını ekiniz. Yiğitlerin meydanlarında at koşturmak, savaş alanlarında at koşturmak arzularını, aşkını yerleştiriniz. Müslümanların problemlerini yaşayınız. Haftada en az bir gün muhacirlerin, mücahitlerin hayatlarına benzeyen bir gününüz olsun. O gün kuru bir ekmek ve buna bir kaç damlayı geçmeyen azıcık çayı katık yapınız.
Ey Müslüman âlimler!
Uykunuz ne kadar da uzun sürdü. Azgınlar sizin topraklarınızın her tarafına üşüştüler. Artık Rabbine dönen şu nesle komutan olmak için öne geçiniz. Bundan geri dönmeyiniz. Dünyaya meyletmeyiniz. Zalimlerin sofralarından uzak durunuz. Çünkü bu sofralar kalpleri karartır. Kalpleri öldürür. Sizleri bu hayırlı nesilden uzak tutar. Onların kalpleriyle aranızda engel teşkil eder.
Sizler bir lokma pilavı, bir yudum Pepsi olmadan yutamayacak kadar dünyaya bağlısınız. Sonra masanız kenarında sütlü kahve, deri koltuğa yaslanmış kitap yazıyorsunuz ve diyorsunuz ki ben büyük bir mücahidim. Vallahi bu yalandır!
Bugün Müslümanların büyük bir kısmı dillerinden Amerika ve Rusya’yı düşürmüyorlar. Amerika ve Rusya razı olmadan hiçbir işin gerçekleşeceğine inanmıyorlar. Hâlbuki güç ve kudret sahibi Cenab-ı Allah’tır. Maalesef bu bilinç ve şuur, süper güçlere yardakçılık yapan Müslümanların zihinlerinden kaybolmuştur. Hâlbuki Allah, bir şahıs, bir grup ya da bir ümmet ne kadar az ve ne kadar zayıf olursa olsun kendi yolunda mücadele ettikleri takdirde onları zafere ulaştıracağını vaat etmiştir.
Unutmayınız! Davetler; hakkı gizlemeyle, kıvırmalarla ve aldatmacalarla yücelmez. Davetler, ancak cahiliye karşısında yılmaksızın net ve açık tavırlarla yücelir.”
Şehit Dr. Abdullah Azzam