Doğduğumuz günden itibaren şu ömür törpüsü hayatımızı tüketen kronometre gibi habire işliyor, çalışıyor, hiç ama hiç durmuyor durdurulamıyor . Bu güne kadar buna muktedir olana da ne yazık ki rastlanmış değil .
Demek ki bu değiştirilemez, değiştirilmesi mümkün olmayan bir kural ve ilahi bir kanun .Bizlerin buna riayet etmekten başka da bir seçeneği yoktur. Şimdi mesele şu ki madem süremiz meçhul, belli ve sınırlı o zaman üstüne koymaya gücümüz yetmez ise bize ömrümüzün içini doldurmak, onu dolu dolu yaşamalı seçeneği kalıyor.
Peki bu nasıl olacak, hiç şüphesiz bu da kendi kulvarında olacak yaratılışımıza uygun ve kendimize yakışır ve yakışacak ölçülerde olacaktır. Günümüzü vaktimizi boş yere ve boş şeylere adayarak geçirmek yerine kendimize , ailemize , çoluk çocuğumuza , akrabalarımıza ve çevremize faydalı bir birey olarak olacaktır. Mutluluğu evinde arayan bir dakikasını bile çocukları ile geçirme gayretinde olan olarak olacaktır.
Yorgun argın akşam evinin yolunu tutan birinin, evinin lambalarının yanması ve kapısının birileri tarafından açılıyor olması ile kendini karşılayacaklarının bulunmasından daha mutluluk veren ne olabilir. Belki şimdi bu değerlere sahip iken bunların ne anlama geldiğinin pekte farkında olmaz isek de eşi ölmüş yalnız yaşayan birisinin bunun ne olduğunu çok iyi bildiğinde hiç şüphe yoktur.
Ömrümüzü bir taraftan sevdiklerimizle yaşamak ve yaşatmak çabası içinde geçirirken diğer taraftan kimselere muhtaç olmadan kendi ayakları üzerende durabilen bir birey olmalıyız ve buna da mecburuz. Elbetteki bütün bunların içerisinde kendimize de zaman ayırmayı ihmal etmemeliyiz. Özel ve özenli günlerimiz olmalıdır. Hobi şeklinde uğraşlarımız, bazı aktivitelerimiz, sosyal hayatımızın içinde aktif ve sosyal bir birey olmanında yolunu bulmalıyız. Spor ile kısmen de uğraşmalı, aktif bir konumunda hiç olmazsa yürüyüş gibi, sağlığımız açısından son derece önemli uğraşlarımız olmalıdır hayatımızda. Bunlar sağlıklı yaşamamız için tıbbi olarak hekimlerimizin önerdiği aktivitelerdir.
Zararlı alışkanlıklardan ve özellikle de hem sağlığımızın ve hem de kesemizin düşmanı olan sigaradan da mutlaka uzak durmalıyız. Alkol ve diğerlerine de asla yaklaşmamalıyız. Kendimiz, ailemiz ve çevremiz ile insanlık için yaşayıp Mevlanın çizdiği sınırlar içinde iyi bir insan, mutlu bir birey olup, çevremizdekileri de mutlu edelim. İşte o zaman kısa olan ömrümüzün içini belki bu güzelliklerle doldurup geldiğimiz gibi sessiz sedasız göçüp giderken şairin dediği gibi ‘’ Baki kalan kubbede hoş bir seda imiş ‘’ misali hoş bir sedayı bırakıp gideriz. Ya da, bu kısa olan hayatımızı önce kendimize sonrada sevdiklerimize zehir ederek hesabını ahirette vermek üzere bu dünyada göçeriz.