Harika bir yemek yapmak için mutfağa girersiniz ya hani. Malzemeleri öncesinde özenle hazırlarsınız.
Düzgün bir şekilde doğrayıp, tencereye koyarsınız ve adım adım pişirmeye başlarsınız.
En güzel şekilde olsun diye adeta başından ayrılmazsınız.
Bittikten sonra tabağa yerleştirmeden önce tadına bakmak için kaşığı ağzınıza götürdüğünüz an da eyvah dersiniz tuzunu atmayı unutmuşum.
Lezzeti verecek en mühim şeyi görmezden gelmişim.
Bütün emeğim boşa gitti. İşte buradaki yemek sizi siz yapan özellikleriniz.
Eksik olan tuz ise özgüvensizliğiniz.
Harika özelliklere de sahip olsanız mükemmel insan yoktur ama mükemmele en yakın kişi siz de olsanız özgüvenli biri değilseniz tadı olmayan bir yemeksiniz.
Damakta tad bırakmaktan uzak bir lezzetsiniz.
Bunun bir sebebi var elbette. Çünkü kendinizin farkında değilsiniz.
Var olan özelliklerinizi görmekten acizsiniz.
Üstelik size söylenen iltifatları bile yalandan sayan inanmayan yine sizsiniz.
Hatta sizdeki güzellikleri göremesinler diye halının üstüne örtü seren ve o örtüyü oradan hiç kaldırmak istemeyen yine sizsiniz.
Beden diliniz ve duruşunuzla gölge olmayı tercih eden de sanırım sizdiniz.
Herkese koşulsuz, şartsız güvenen ama kendi özüne bir türlü güvenemeyen hep sizdiniz.
Farkında olmak istemediğiniz kişi kendinizsiniz.
Ne kadar üzücü değil mi? İnsanın yanı başındaki kendini fark edememesi ona güvenememesi.
Fazlasıyla soru sorduğuma göre durma zamanı.
Artık gidebilirim.
Tabi şimdilik. En kısa sürede görüşmek üzere. Ha tabi bir de onca duygunun arasından mutluluğu bulup mutluca kalmanız istemiyle.