Olmuyor işte!
Yıllarca araç sayısı kat be kat arttığı halde aynı yöntemle trafik keşmekeşini çözüp rahatlatmanın mümkün olmadığını siz de görüp duruyorsunuz çok sevdiğimizi söylediğimiz güzel şehrimizde.
Şehrimize Konya, Antalya, Beyşehir ve Bozkır yönlerinden gelenlerin trafik ışıklarıyla bir de dönerlerken karşılaşıp merkezde hiçbir kavşakta bir daha ilaç için olsun işlevini yitirmemiş lamba görememelerini nasıl bulduklarını doğrusu merak etmiyor değilim. Sevabına bir arkadaş çıkar da bu merakımı giderecek bir çalışma yaparsa doğrusu çok sevineceğim.
Merkezdeki kavşaklarımız 7/24 kontrolsüz. Bu durumun araç yoğunluğunun iyice arttığı sabah, öğle ve akşama doğru belli saatlerde büyük şehirlerdeki kadar olmasa da sıkıntılara neden olduğunu görüyor, biliyor, yaşıyoruz. Sonra alışıp gidiyoruz bu duruma.
Vakıa kendi adıma rahatsızlık duyduğum husus şudur: Herhangi bir yönden gelen araçlar neredeyse zengin düğünlerinde oluşturulan konvoy… Kavşağa geldiniz, çocuğunuzu veya torununuzu okuluna yetiştireceksiniz yahut artık randevusuz gidemediğimiz hastaneye veya bir yere vaktinde ulaşmaya çalışıyoruz. Kavşağa yaklaştınız, karşıya geçeceksiniz; lakin ne mümkün! Konvoy bir nebze seyrekleşmediği sürece bunun haksızlık olduğunu bile bile beklemeye mahkûmsunuz.
Yapabileceğiniz pek bir şey de maalesef yoktur. Lambalar çalışmıyor, gözünüz lambaların olmadığı dönemlerde bir taraftan gelenleri bekletip diğer yönlerden gelenlere el kol işaretleriyle yol verip akışı mümkün olan en adil biçimde sağladıklarını bildiğimiz fedakâr memurları arıyor; ama göremiyorsunuz, yok!
Merkezde sinyalizasyon denen sisteminin yeniden işletilmesine imkân yoksa bile Seyit Harun Bulvarı, Hükümet önü, Seydişehir Belediyesi karşısı, Adliye kavşağı, eski jandarma yanı gibi önemli kavşaklarda araç yoğunluğunun çok olduğu belli saatlerde, çok değil, en fazla yarım saat için görev yapacak memur bulundurulsa büyük bir rahatlama sağlanabileceğini düşünüyor, umutla bekliyorum.
Yoksa ilgililer kızmasın; ama ekip aracıyla caddelerde dolaşıp plaka okumakla yahut ceza yazmakla seyir halindeki araç sayısının caddelerdeki yaya sayısına yaklaştığı belki de geçtiği şehrimizde sıkıntılar bitmiyor.
Artık iyice durup oturması gereken tedbirler, kurallar ile huzur ve güvenin adresi olması gereken şehrimizde ne yazık ki hesaba kitaba gelmez boş vermişliklerimizle, kural ihlalleriyle her an hayatı çekilmez hale getirenler bizler değilmişiz gibi geçip gidiyoruz.
Bu bakımdan trafik karnemiz de ne acı ki pek iç açıcı değil!
Kimimizin eli ne şerit değiştirirken ne dönüşlerde aracın sinyal koluna değmiyor. Kimilerimiz var, iki şeritli yolu tam ortalayarak telefonla başladığı sohbetine devam ederek aheste aheste seyrediyor. Arkadan gelen ne geçebiliyor, ne hızlanabiliyor. Bir şekilde uyaracak olana dünyayı dar etmeye hazır. Kimi aracını kenara çekmeden durduğu yolun ortasında birisiyle konuşuyor. Kimi var, kendince birinin yanlışını görmüşse aracının motorunu devir saati en sona varıncaya kadar bağırtıyor veya bakıyorsunuz o desibeli yüksek gürültüye asfaltı ağlatan lastiklerin sesi de iştirak ediyor. Yani kızdığı kimseye mesajını beygir gücü ile iletiyor arkadaş, hayır sövüyor. Yeni moda bir sövme şekli bu!
Beygir gücü dedim de şair İlhan Demiraslan’ın son yıllarda yaşadığımız büyük değişimle birlikte kazandığımız yeni güce dikkat çeken bir dörtlüğünü hatırladım:
“Ne söylüyor bu adam?
Yaşama gücü mü diyor?
Yaşama gücü de ne?
Beygir gücü bizimki!”
Bu şehir bizim.
Adının Medine-i sani diye anılması hoşumuza gidiyor.
Lakin Medine kelimesinin hatırlattığı ilk isim Allah’ın insanlığa gönderdiği son elçi Hz. Muhammed (SAV) en önemli kavram da medeniyet… Hukukun, haklara saygının hâkim kılındığı yerdir orası.
Nitekim sevgili Peygamberimiz bir beldeyi mesela Yesrib’i Medine yapan evrensel ilkeyi şu veciz sözüyle ifade etmişti:
“Allah’a iman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız!”
Temennim o ki şu güzelim şehrimizde trafikte veya her yerde hak ihlalleri olmasın. Bunlara neden olabilecek sorunların en kısa sürede giderilmesi için çözüm iradesi belirsin.
Beygir gücümüzle değil, gönülden gelen gönül alıcı kelimelerimizle iletelim mesajlarımızı birbirimize.
Selamların en güzeliyle…
H. Halim Kartal/ 01 Kasım, 2021