Nefse karşı direnişten maksat, önce nefsini temizlemek, onu şirk, günah, nifak, cehalet, kötü duygular ve her türlü pislikten temizlemek, sonra da onu Allah’ın emirlerine itaat edecek bir programa alıştırıp terbiye etmektir. Onu takvalı olmaya sevk etmektir. Onu kontrol altına almak, onu ibadete, salih amele ve İslam’ı yaşamaya boyun eğen bir hale getirmektir. Yani İslami iradeyi onun üzerinde hâkim kılmaktır.
Hevasının kontrolüne girmiş ve iradesinin kontrolünü kaybetmiş bir genç, tahmin bile edemeyeceği üzüntü, keder, nedamet ve her türlü utanç veren durumlarla karşı karşıya kalabilir. Bu anlamda imanı ve ibadeti olan ve hatta İslami hedef ve idealler için çaba sarf eden bir insana normalde yapmayacağı işleri, günahları ve hataları yaptıran şey, onu kontrol altına halan hevasıdır. Nefis kandırma, erteletme ve gaflete düşürme konusunda uzmandır.
Zaten hata ve yanlışlarımızı hatırladığımızda göreceğiz ki birçok günahımız normalde asla yapmayacağımız işlerden ibarettir. Ancak nefis her defasında bu kötü amelleri “bu son olsun bir daha yapmazsın” diyerek insanı günaha sürüklemektedir. Nefsin “bu son olsun” telkini, iradeyi kilitleyen en önemli stratejisidir. Diğer bir stratejisi ise insanı gaflete düşürmektir. Gaflet, Müslüman’ı diri ve uyanık tutan duygu ve düşüncelerin felç olmasıdır.
Müslüman genç, nefsin gaflet prangasına yakalandığı andan itibaren kim olduğunu, ne için mücadele ettiğini unutarak büyük bir uyuşukluk ve tembellik girdabına yuvarlanır. Bu tembellik onun bütün bedeninde ve azalarında meydana geldiği gibi aynı zamanda onu iyi bir Müslüman, iyi bir davetçi ve iyi bir dava adamı yapan hislerini, şuurunu ve duygularını da kilitler. Bu kilitlenme başladığı andan itibaren, bir yandan yapılması gereken İslami vazifeler ihmal edilmeye başlanır, ibadetler aksar nihayetinde büyük ve tehlikeli bir günah sarmalı Müslüman genci kuşatır.
Her seferinde pişman olup ben nasıl böyle günahlar işledim diye kendisine şaşıran Müslüman genç, eğer gerekli nefis terbiyesi yöntemlerine başvurup hevasını kontrol altına alamazsa uzun yıllar sonra dönüp geriye baktığında bir daha yapmayacağım dediği ne varsa halen büyük bir istikrarla yapmaya devam ettiğini görecektir. Çünkü nefsini kontrol altına alamayanı nefis muhakkak kontrol altına alacaktır. Nefsini terbiye edemeyeni nefis terbiye edecektir. Nefsine söz geçiremeyene nefis söz geçirip, esaret yularını takacaktır. Tüm bunların sonunda da İslami irade devreden çıkıp şeytani istekler duygu, düşünce ve davranışlara yön verecektir.
Nefsin en önemli özelliklerinden birisi büyük bir ikna kabiliyetine sahip olmasıdır. Çünkü nefis sahibini çok iyi tanır. Onun zaaflarını, eksiklerini, yönelimlerini çok iyi bilir. Her seferinde onu ikna edebilecek bir fırsat bulup bir mazeret sunabilir. Tahmin bile edemeyeceğimiz stratejilerle sahibini çaresiz bırakabilir.
Müslüman genç, geçmişte bir daha yapmayacağım diye söz verdiği işleri kaç defa daha tekrarladığına bakar ve neden halen yapmaya devam ettiğini tefekkür ederse, nefsin ne denli tehlikeli bir düşman olduğunu daha iyi anlayacaktır. Çünkü nefis, ona tüm bu işleri hep son bir kez diye ikna ederek yaptırmıştır.
Müslüman gencin ibadet gevşekliğinin, sabah namazına kalkamamasının, yatsı namazını geçirmesinin, gözünü haramdan, dilini gıybetten koruyamamasının, her seferinde büyük bir utanç duyup pişman olacağı günahlara sürüklenmesinin, davette, ilimde, ailede ve ahlâkta hedeflediği noktalara ulaşamamasının en önemli sebebi, nefis terbiyesine önem vermemesi ve bu terbiyeyi ciddi bir program dâhilinde irade kontrolüne çevirememesidir.
İşte bu nedenle Müslüman genç, günahların pençesinden kurtulmak, planlarına riayet edip dünyevi ve uhrevi başarıya koşmak için bir an önce nefis terbiyesi ve irade kontrolü için mücadeleye başlamak zorundadır.