Cumhurbaşkanımız, İbn Haldun Üniversitesi Külliyesi açış konuşmasında “fikren iktidar olma” kavramını ortaya attı. Eğitim ve kültür alanında Ak Parti iktidarının başarılı olmadığını vurguladı, bu konuda ilim, sanat ve hikmet adamlarına görev düştüğünü ifade etti.
Cumhurbaşkanımızın tespitleri oldukça önemli. Batı taklitçiliğinin kültürel anlamda en büyük kayıp olduğunu ve yeni bir eğitim seferberliğinin başlatılması gerektiğini ifade etti:
“Siyasi bağımsızlığın da ekonomik bağımsızlığın da temelinde fikri bağımsızlık yatar. Ülkemizin bu süreçteki tartışmalarının merkezinde hep geleceğimizi nerede arayacağımız sorusu yatmıştır. Rönensans ile atak yapan Batı dünyasının hak tanımadan yükselen gücü, bu sorunun sağlıklı olarak tartışılmamasına neden olmuştur. En bayağısından Batı taklitçiliği cumhuriyetimizin en büyük kaybıdır. Türkiye'nin siyasi, ekonomik, askeri olarak yeniden kendine güvenini kazandığı şu son dönem bu tür tartışmaların daha âdil şartlarda yürümesine de imkân sağlamıştır.
Medyanın etkisi ile aile dâhil, geleneksel eğitim öğretim yapılarının gücü azalırken yerine daha iyisi konulamamıştır. Batı merkezli popüler kültür ürünleri ile veya sapkın akım hezeyanları ile doldurulmuştur. Önümüzdeki dönemi aileden başlayarak evlatlarımızı hakkıyla yetiştirmek adına değiştirmek şarttır. Bu değişim topyekün bir eğitim öğretim reformunu gerektiriyor.”
Geçtiğimiz hafta Kütahya Dumlupınar Üniversitesi “Bilimler Işığında Yaratılış Kongresi” gerçekleştirdi. Bilim adamları özellikle fen bilimleri, fizik, kimya, biyoloji, psikoloji, coğrafya alanında birbirinden güzel tebliğler sundular. Ele aldıkları bilimsel konuları, Kur’an âyetleri ile süsleyerek açıkladılar.
Kâinatın da Kur’an gibi Allah’ın kitabıdır. Evrendeki her varlık Allah’ın âyetidir. Bilimin konusu Allah’ın evrendeki âyetlerini okumaktır.
Kâinat da Kur’an da Allah’ın iki kitabıdır. Bu sebeple İslam dini, ilim ile çatışmaz. Ateistlerin iddiasının aksine ilim ile din birbirini tamamlar. Din hayatın manasını anlatır, insanın vicdan sahibi olmasını sağlar. Kâinat kitabını doğru okumalı, evrendeki, dünyadaki, hücredeki, atomdaki düzen bir düzenleyiciyi gösterir. Kendi kendine düzen olmaz.
Ne yazık ki okullarda okutulan fen bilgisi kitapları, evrendeki düzeni sebeplere, doğaya bağlıyor. Doğada hücre yaratabilecek, cansız varlıklara hayat verecek bilgili, akıllı, güçlü bir varlık yoktur. Tıp ilmi bir hücre yapmaktan acizdir.
Varlıkların kendiliğinden olduğu, canlıların zaman içinde evrimleşerek meydana geldiği iddiası ispatlanamamıştır. Dünyanın hiçbir yerinde kendiliğinden bir hücrenin meydana geldiği gözlemlenememiştir.
Bir bilginin bilimsel olması için gözlemlenmesi, laboratuvarda denenmesi, deneyin tekrarlanması gerekir.
Evrimcilerin iddiaları hiçbir gözleme, laboratuvar deneyine dayanmaz. Bu sebeple yaklaşık iki yüz yıldır tekrarlanan evrim teorisi ispatlanamamıştır. Evrim iddiası hiçbir bulguya, deneye, ispata dayanmamaktadır.
Öyle ki Yaratılış Kongresi’ne tebliğ sunan Doç. Dr. Cihat Yaşaroğlu, uluslararası bir araştırmaya dayanarak evrim teorisini biyoloji öğretmenlerinin ve öğrencilerin büyük çoğunluğunun kabul etmediğini ortaya koydu. Doç. Yaşaroğlu’nun tebliğinde ortaya koyduğu gerçek şu:
“Türkiye’de ortaöğretim öğretmenleri ve öğrencileri ile yapmış bir çalışmada öğretmenlerin 78.9’u, öğrencilerin ise 73.2’si evrimsel görüşü reddetmektedirler. Bunun en önemli sebeplerinden birisi olarak da dini inanışın evrimsel görüşü kabul etmemesi olarak gösteren öğretmenlerin oranı 70, öğrencileri ise 72.1 olarak bulunmuştur (Özay Köse, 2010). Bu oran daha önceki çalışmalarda elde edilen sonuçlara göre yüksek oranda kalmaktadır. Öğretmenlerin görüşleri üzerine yapılan araştırmalar, dini inançlarının gücünün, evrimin kabulü ile negatif korelasyon gösterdiğini ve evrim konusundaki bilimsel bilgilerin dinsel inançları ile uyumlu hale getirilmesinin hepsi için olmasa da çoğu öğretmen için zor olduğunu göstermektedir.
Virginia Commonwealth Universitesi tarafından yapılan bir ankette gençler ve yetişkinler, fen derslerinde sadece evrim görüşünün yer almasını yanlış olarak algılamaktadırlar.
32 Avrupa ülkesi ve Japonya'dan gelen uluslararası verileri karşılaştırdıkları araştırmalarında evrimi kabulde en düşük ikinci sırada Amerika’nın olduğu, Türkiye’nin ise hemen bir alt seviyede olduğu bulgusuna ulaşmışlardır. ” (Levesque, P. J. & Guillaume, A. M. (2010). Teachers , evolution , and religion: no resolution in sight. Review of Religious Research, 51(4), 349–365.)
Kongreye katılan bilim insanları, ders kitaplarındaki ateist, materyalist, pozitivist yaklaşımı eleştirdiler; bilimin dinsizliğe âlet edildiğini ortaya koydular.
Fen bilimlerinin ateizme alet edilmesi, İslam inancı ile çelişiyor. Din dersinde Allah inancı anlatılırken fen derslerinde doğa yaratıcı kabul ediliyor. Bu çelişki gençlerimizi ateizme ve deizme sürüklüyor.
Cumhurbaşkanımız, hem fen bilimlerini hem de dinimizi bilen kıymetli ilim adamlarımıza görev vermeli; fen ve din ilimleri arasındaki çelişkili anlatım giderilmeli, gençlerimizin inanç bunalımı yaşamasının önü alınmalı.
İlim, Allah’ın evrendeki âyetlerini inceleme sanatıdır; dinsizliğe âlet edilmesine son verilmeli.
Eğitimde yapılacak en köklü reform, onu çelişkilerden kurtarmaktır.