Yıllardır hayalini kurduğum bir gezi nihayet gerçekleşecekti. Konya TEMAD Başkanımız İsmail Sezer'in haberdar etmesiyle bu organizasyondan haberdar oldum.
Aslında bu organizasyon, İzmir menşeili Kare-Tur firması tarafından her hafta düzenleniyor.
2 Ekim 2021 tarihli “GAP Turu” organizasyona dâhil olduk ve aynı günün ilk saatlerinde İzmir'den gelen otobüsümüze, eşimle birlikte Zafer Meydanı’nda binip yola koyulduk.
İlk varış yerimiz Adana oldu. Elbette güzergâh üzerinde farklı duygular yaşayarak yol aldık. Merhum, Üstat Faruk Nafiz Çamlıbel'in Ulukışla-Kayseri yolu güzergâhında yazdığı Han Duvarları isimli şiirindeki şu dörtlük geliverdi aklıma Ulukışla’dan geçerken:
"Gidiyorum, gurbeti gönlümde duya duya,
Ulukışla yolundan (Güney) Anadolu'ya."
Bu duygularla vardım Adana’ya. Önce Taş Köprü'nün muhteşem güzelliğine şahit olduk, Sabancı Caminin ihtişamını seyrettim uzaktan da olsa. Camiyi dönüş yolunda gezme fırsatı bulduk.
Adana turunu dönüşe bırakarak Hatay’a doğru yola çıktık. Oldukça uykusuz olmama rağmen güzergâhtaki en ufak bir ayrıntıyı kaçırmamak için gözlerimi yummadan öylece seyrediyordum etrafımı. İskenderun'daki sanayi ağırlıklı yapılar elbette ülkemiz ekonomisine birinci derecede katkı sunuyordu. Ancak havasının kirli görüntüsü dikkatimi çeken ve buradaki yaşam standardını sağlık açısından da aşağılara düşüren bir husustu.
Bu düşüncelerle; medeniyetlerin, inançların tarihin başlangıcından bugüne ortak yaşam alanı bulabildiği Hatay'ımıza ulaştık. İlk uğrak yerimiz Saint Pierre Kilisesi oldu. Bu kilisenin Hz. İsa'nın 12 havarisinden biri olan Aziz Petrus'un ilk vaaz verdiği kilise olarak bilindiğini ve Hristiyanlığın ilk kilisesi olduğunu öğrendik.
Oradan, Anadolu’da yapılan ilk cami olan ve içerisinde Hz. İsa’nın havarilerinden; Yahya, Yunus, Şemun-i Sefa ve Yasin Suresi’nde adı geçen Habib-i Neccar’ın da kabrinin bulunduğu Habib-i Neccar Camii’ni ziyaret ettik.
Daha sonra, Harbiye Şelalelerini ve Mozaik Müzesini gezdik. Orada Hitit Krali I. Şuppiluliuma ile müşerref olduk. Bu ziyaretin ardından da Gaziantep'e doğru yola çıktık.
Akşam saatlerinde kalacağımız otele ulaştık. Otelimiz gerçekten de nefis bir güzellikle karşıladı bizi. Ülkemizin önde gelen marka otellerinden birisinde konakladık Gaziantep’te. Bir gün önceki uykusuzluğumuzu ve yorgunluğumuzu burada gidermiş olduk. Nefis bir kahvaltının ardından, 1919’daki düşman işgali sırasında şanlı bir direniş gösterdiği ve 25 Aralık 1921’de kurtuluşa erdirdiği için 1927 yılında “Gazi” unvanı almış olan Gaziantep’imizi gezmeye çıktık.
Son 15 yılda bulunan zengin mozaik koleksiyonunun bulunduğu Zeugma Mozaik Müzesinin gezilmesinin ardından daha sonra serbest zamanla Gaziantep Çarşılarını dolaştık ve kendine özgü yemeklerinin tadına bakma fırsatı bulduk. Buradan ayrılıp Fırat Barajı üzerinde kurulan Birecik Barajı’nda tekne turuna katıldık. Sular altında kalan Eski Halfeti ve Savaşan yerleşim bölgelerini gezdik. Çok güzel vakitler geçirdiğimiz tekne turundan hafızamda yer eden en önemli görüntüler; Rum Kalesi ve sular altında kalan yerleşim yerlerinin damları ve camilerin minareleri oldu.
Halfeti’de Kelaynak Kuşlarının koruma ve üretme merkezi ayrıca dikkatimizi çeken bir konuydu.
İkinci konaklama şehrimiz Peygamberler Şehri diye bilinen Şanlıurfa’mız oldu. Yine nezih bir otelde konakladık. Akşam, şehrin en meşhur hadiselerinden olan ‘sıra gecesi’nde çok güzel vakitler geçirdik. Sabah kahvaltısının ardından; Halil-ür Rahman, Mevlid-i Halil, ve Rızaniye Camileri ile Balıklı Göl, Ayn Zeliha Gölü, Hz. İbrahim Makamı bizlerin,manevi bir havayı teneffüs etmemizi sağladı. Yine saatlerce Şanlıurfa çarşıların gezme fırsatı bulduk.
Çarşı gezimizden sona ülkemizin bu bölgesinin makûs talihini yenen ve GAP Projesiyle suya kavuşan Harran Ovası’nın yemyeşil tarlalarını seyrederek ilk İslam Üniversitesi’ni ve tarihi Harran Evlerini gezme fırsatı bulduk. Buradan dünya tarihinin en eski yerleşik düzendeki tapınağı olarak kabul edilen Göbekli Tepe’yi görme fırsatı bulduk. Orada 12.000 (onikibin) yıl önce yani Cilalı Taş Devrinde yaşayan insanların ayak bastığı topraklara biz de 2021 yılı insanları olarak ayak bastık.Çok duygusal anlar yaşadım şahsen.
Göbeklitepe gezimizden sonra istikametimiz Mardin oldu. Yeni Mardin denilen bölgeye ulaştığımızda, Mardin’e değil de sanki Avrupa’da bir şehre geldiğimi hissettim doğrusu.
Sabah kahvaltısını da otelimizde yaptıktan sonra Yukarı Mezopotamya olarak adlandırılan Eski Mardin’i gezdik. Ulu Cami, Kasımıye Medresesi, Latifiye Camii, Kırklar Kilisesinin önemli merkezi olan Deyrulzafaran Kilisesini gezdik. Oradan Midyat’a doğru yola çıktık. Midyat, tarihi evlerin ve televizyon dizilerinin meşhur mekanlarının bulunduğu bir yerleşim yeri. Taş evler insanın gözlerini kamaştırıyor adeta.
Midyat’tan sonra Ilısu Barajı’nın yapımıyla birlikte sular altında kalan Hasankeyf’in beş bin yıllık tarihinin sular altında kalmasıyla birlikte, meydana getirilen Modern Hasankeyf’in çelişkili görüntüleriyle şaşkına döndük.
Oradan da o gece konaklayacağımız ve Osmanlı döneminden beri bölgenin önemli şehirlerinden olan Diyarbakır’a vardık. Otellerimiz çok güzel. Diyarbakır’da misafir olduğumuz otelimizin de diğerlerinden kalır yanı yoktu doğrusu.
Sabah kahvaltımızın ardından Dört Ayaklı Minare, Ulu Cami, Sülüklü Han, On Gözlü Köprü UNESCO Dünya Mirasları Listesine dahil olan Hevsel Bahçelerini gezdik.
Gezimizin Diyarbakır bölümünden sonra Kahta’dan dolmuşlara binip, Cendere Köprüsü, Kommagene Krallığına ait Karakuş Tümülüsü’nü gördükten sonra nihayet Nemrut Dağı’nın 2150 m.lik zirvesine ulaştık. Doğrusu orada adeta dondurucu bir soğukla karşılaştık desem yeridir. Televizyonlardan ve kitaplardan resimlerini gördüğümüz sıra sıra dizilmiş; Antiochos, Zeus, Apolon, Herakles, Kommagene Aslan, Kartal ‘ın heykelleri ile yan yanaydık artık. 2000 bin yıl önce yapılan ve tonlarca ağırlığında kırma taşlarla üzeri kapatılan Kommagene’in mezarının yanı başındaydık.
Tümülüsün batı kısmındaki heykellerle birlikte Nemrut’tan Gün Batımını izlemek beni çok farklı duygulara sevk etti. 2000 yıl önce baktıkları o,“güneşin batışı” görüntülerine aynı yerden bu defa ben bakıyordum. Gezimizde beşinci konaklama yerimiz Adıyaman’dı.
Yorgunluğu otelimizde attıktan ve kahvaltıdan sonra, Kahramanmaraş’a doğru yola çıktık. Kahramanmaraş çarşı gezilerimizin ardından Adana’ya oradan da 7 Ekim 2021 Perşembe günü, Saat 21.30’da Konya’ya ulaştık.
Çok memnun kaldığım bir gezi oldu. Gezdiğimiz 8 ilimizi de çok sevdim. Hepsi birbirinden güzeldiler. Ben bu geziden önce o bölge ile ilgili birçok olumsuzlukları barındırıyordum bünyemde. Hiç birisinin de gerçek durumlar olmadığını gördüm. Benim Konya’mda hangi sıkıntılar varsa mutlaka Mardin’de de o sıkıntılar vardır. Buradaki güzelliklerin çok daha fazlasını gördüm oralarda. Ovaları Konya Ovasından daha yeşildi. Binaları Konya binalarından geri kalır değildi. Çarşıları, caddeleri, yolları batı şehirlerimizden inanın çok daha güzeldi. O kadar mutlu oldum o kadar mutlu oldum ki Vatanımın her köşesinden, tarih, kültür, tarım ürünleri fışkırıyordu.
Çukurova’da pamuk bahçeleri azalmış yerini narenciyeye bırakmış, pamuk Şanlıurfa Mardin Ovalarının süsü olmuş adeta. Antep Fıstığı namıyla fıstık bahçeleri Şanlıurfa’yı, Diyarbakır’ı, Adıyaman’ı, Mardin’i sarmalamış. Nar Bahçeleri bitiyor, Zeytin bahçeleri başlıyor. Zeytin bahçeleri bitiyor, tütün tarlaları çıkıyor karşımıza.
,
Turizmi, batı şehirlerimizden daha fazla benimsemişler. Kapitalist dünyanın sisteminin bu bölgemizde daha da fazla ilgi gördüğünü, atılan her adımın kapital ile değerlendirildiğini gördüm gözlerimle.
Bizatihi gördüm ki o bölge şehirlerimiz batıdaki birçok şehrimizden daha güzel, daha modern.
Dedim ki bundan böyle, bana her kim; “Güneydoğu ve Doğu bölgelerimiz geri kalmış bölgelerdir” derse eğer, ağzının üstüne Harran Küreğiyle vururum.”
“Haran Küreği” diye bir deyim var mı bilmiyorum ama bundan bir müddet önce “Harran ovasında ikinci el kürek satışları” diye bir haber okumuştum. Yoksa da ona sayıverin lütfen...
Ben bu geziye, Konya TEMAD (Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği) Başkanımız Sayın İsmail Sezer’in İzmir Kare-Tur firması ile birlikte yaptığı organizasyon dolayısıyla haberdar oldum ve katıldım. Kendilerine teşekkür ediyorum.
Rehberimiz Erdal Tekin Bey’in, üslubu, hitabeti ve bilgisi ile gezdiğimiz bölgemiz hakkında çok şey öğrendim. Kendisine ve bu tura katılan İzmir ve Yalova’dan gelen tüm arkadaşlarıma, sevgi, selam ve saygılarımı sunuyorum.