أى برادر تو همان انديشه أى
ما بقى تو استخوان وريشه أى
Bak kardeşim! Sen ancak düşünceden(tefekkür eden bir canlıdan) ibaret bir varlıksın, geri kalan şeyler ise, kemik tüy ve deriden ibarettir.
İşte sen busun.
Alem'in zübdesi ve hülâsası insandır,bu insanı yüce Allah Melek ile hayvan arasında bir durumda yaratmıştır,zira insanda hem akıl hem de,nefis ve buna bağlı olarak şehvet vardır, Meleklerde sadece akıl var şehvet yoktur, hayvanlarda da sadece şehvet var akıl yoktur.
Bu insan yüce Allah'ın kendisine verdiği ve en büyük nimet olan aklını kullanır inen vah'ye, gönderilen Peygambere uyarsa,aklı haram ve yasak olan şehvetlere ve şübhelere gâlib gelir işte o zama melek gibi olur,hatta ondan da üstün olabilir, yok eğer insan, yüce Allah'ın indirdigi vah'ye, gönderdiği elçiye uymaz, verdiği aklı kullanmazsa cahilce davranır ve nakli yani vahiy ve peygamberi görmez de emmâre nefsi ve buna bağlı olan şehveti aklına gâlib gelirse, o zaman hayvanların derekesine iner,hatta daha da aşağı inebilir.
İnsanın aklı ve nefsi çatışma içindedir,nefsâni yönü onu kötülüklere, aklâni ruhani ve semâvi yönü onu iyiliklere ve kaliteli olana çeker,Ruh yükselere kanat açarken,beden tembelliği ve toprağı tercih eder.
Bu hususu şu misal ile izah ederek bu kısa yazıyı bitirelim :
Mecnun'un asıl gayesi ve maksadı Leylâ'dır, Leyla'ya gitmek ve Kavuşmak için bir deveye biner ,Mecnun'un maksadı bu ama, devenin maksadı ve gayesi de geride bıraktığı yavrusuna geri dönüp kavuşmaktır.
Eğer Mecnun bir an boş bulunursa, veya bir an gaflete dalarsa devenin de yularını gevşetirse deve fırsat bulur bulmaz yavrusuna dönmek için geri dönmeye çalışır ve mecnun'un arzu ettiği yolun aksine, ve zıddına bir yol takip eder.
Mecnun gafletten uyanmazsa zaten deve hızla yavrusuna kavuşmak için döner, gafletten uyansa bile,kendine gelinceye kadar epey geri gittiğini
görecektir.
Mecnûn ikinci kez deveyi Leyla'ya doğru sürmek ister fakat deve fırsat bulunca ve Mecnun gaflete dalınca tekrar kendi yavrusuna dönmeyi deneyecek ve Mecnun'u zorlayacaktır, iki kez, üç kez bu tekrar ederse Mecnun bilecektir ki benim bu deveye gücüm yetmiyor,deveyi terk ediyor ve yaya olarak Leyla'ya gitmeye çalışıyor.
Bu misalimizde deve, cismi ve cismani yönü,haram olan arzu ve istekleri ve bunları şiddetle savunan nefs-i emmâreyi temsil ediyor, Mecnun da ruhu ve manevi cebheyi,ruhu ve aklı temsil ediyor,devenin yavrusu nefsin hevâ ve arzularını temsil ediyor,Leylâ ise hedefi ve gayeyi temsil ediyor, Mecnun'un deveyi bırakıp yaya yürümesi ise,her hal ü kâr'da hedefe yürümeyi,maglûb olmamayı ve durmamayı anlatıyor.
İşte ahiret yolcusu olan insan da bu hayatta böyle çok ciddi bir mücadelenin içidedir.
İnsanların bir kısmı bu yolculuğun,bu zor imtihanın farkında ve devenin(emnmâre nefsin) yularını sağlam tutarken, bir kısmı ise bu işin farkında değildirler, devenin(emmâre nefsin) yularını salmış gidiyor,nereye gittiği de onun için önemli olmuyor.
Ortalığı kasıp kavuran, sağa sola savrulan, mal biriktirmek,makam ve mevki sahibi olmaktan başka hiç bir davası olmayan,bunun için her harama, yalana, hatta zahmete girmeyi göze alan insanların sırtını yere getiren, onları tuş eden,sersem hale getiren şey, kötülüğü çokça emreden nefisten başka bir şey midir?
Yüce Allah bizlerin ve bütün mümin kardeşlerimizin nefsini ıslah eylesin, aklımızı kullanmayı ve haram olan her türlü şehvetlere ve şübhelere karşı uyanık ve âgâh kılsın,denî dünyaya değil, yükseklere ,yüksek himmetlere, dünyada iyiliğe, âhirette iyiliğe, cennete gözünü diken ve ona layık salih amel işleyerek hazırlık yapan kullarından eylesin Âmîn.
Ahmet ÖZKAN
13 Eğlül 2021 Pazartesi