“Eskişehir Sarıcakaya İmam Hatip Lisesinde meslek hayatıma başladım. Heyecan ve korku dolu bir yürekle okula gittim. Nasıl yapacağım, başarabilecek miyim? Onlarca soru kafamda.
Mesleki bilgimin yeterli olmadığını biliyordum ama bir idealim vardı, hedefim büyüktü, iyi gençler yetiştirmekiçin her şeyi göze alacaktım.
Bana diğer öğretmenlerin gözden çıkardığı sınıflar verilmişti. Problemli öğrencilere ders anlatacaktım.11. D’nin sınıf öğretmeniydim. Vur patlasın çal oynasın, laf anlamaz söz dinlemez bir sınıf. Birkaç kişi hariç hiçbirinin dersler umurunda değil.Sınıfla nasıl başa çıkacaktım? Hayta sınıfın öğretmeni olduğumu duyan öğretmenler, acıyan gözlerle bakıyor, Allah yardımcın olsun, diyorlardı.
Sınıfla başa çıkmayı kafama koydum, öğrencilerle yakından ilgilenecek ve onları adam edecektim. Öğretmendim, görevim öğrencileri eğitmek, onları bilgili, kültürlü ve insani duygularla bezenmiş, iyi birer insan olarak yetiştirmekti.“Bunu yapmalıyım çünkü ben bir öğretmenim.” dedim defalarca. Yeni başladığım için diğer öğretmenlere fikir sormak inceliğini beceremedim.
Sınıfa gittim, sessizce masaya oturdum ve bekledim. Hiç kimseye bağırıp çağırmadım, susun bile demedim, susmalarını bekledim. Birkaç dakika gürültü devam etti. Baktılar ki ben konuşmuyorum, masamda düşünceli bir şekilde oturuyorum.
Birbirlerini uyardılar. Sınıfta derin bir sessizlik oluştu, beni dinlemeye hazırdılar. Yerimden kalktım ve konuşmaya başladım:
“Sevgili gençler, hepinizi seviyorum! Sizleri tanımıyorum ama sizi düşünüyorum. Siz benim için olduğu kadar aileniz ve ülkemiz için çok değerlisiniz. Şu anda farkında değilsiniz ama yarın bu ülkeyi yönetecek, ülkenin kaderinde söz sahibi olacaklar sizin aranızdan çıkacak. Bugün öğretmen olarak ben buradayım, yarın sizler sınıflarda olacak, öğrencilere yol gösterecek, onları geleceğe hazırlayacaksınız ve bundan mutluluk duyacaksınız…”
Konuştukça hırçın yüzler gevşedi, sert bakışlar yumuşadı ve gözlerinde insani ışıltılar parlamaya başladı. Belki de ilk defa onurlarını okşayan bir konuşma dinliyorlardı.
Devam ettim:
“Sizin diğer sınıflardan farkınız ne? Aslında hiçbir farkınız yok. İsterseniz onların yaptığını siz de yapabilirsiniz. Allah herkese aynı akıl vermiş. Sizdeki akıl diğer sınıftaki arkadaşlarınızdan farklı değil. Yapmanız gereken; geleceğinizi düşünmek ve aklınızı kullanmaktır. Akıllı öğrenci neler yapar, bunu düşünmelisiniz. Akıllı insan işlerini önem sırasına göre yapar. Sizin en önemli işiniz dersler. Çalışırsanız başarı kendiliğinden gelir. Allah çalışana verir. Kur’an, insan için sadece çalıştığının karşılığı vardır, buyurur.
Öğretmenler sizden şikâyetçi. Neden? Neden bu sınıftan bahsederken herkes olumsuz cümleler kuruyorlar? Sebebi davranışlarınız, kendi kendinizi mahvediyorsunuz. Tuttuğunuz yol size hiçbir fayda sağlamaz, sizi iyi bir yere götürmez.
Gelin hep birlikte geleceğinizi kurtaralım. Bunu yapabilirsiniz. Yaparız diyorsanız, ben varım. Sonuna kadar sizinle birlikte bu yolda yürürüm. Her zaman, her yerde sizinle birlikte olurum. Dersleri iyi dinler, verilen ödevleri yapar, ders çalışırsanız okulun en seçkin sınıfı olursunuz. Herkessizi takdir eder. Bunu yapabilirsiniz. Ben inanıyorum, siz de inanın.”
Öğrencilerim samimiyetimi ve onlara faydalı olmak için çırpındığımın fark ettiler.
-Var mısınız diye sordum. Onları heyecanlandırmak istiyordum.
İlk önce, birkaç cılız ses “varız” dedi. Tekrar bağırdım:
-Var mısınız?
Hep bir ağızdan yüksek bir sesle “Varız! Varız!” diye bağrıştılar.
-O zaman hemen başlıyoruz.
Sınıf değişme kararı aldı. Hırçın, vurdumduymaz, sorumsuz tavırlar kayboluverdi.
Tebeşiri elime aldım ve sizin için iyi bir yol haritası çiziyorum diyerek yazmaya başladım:
“Ders iyi dinleyeceksiniz! Dersi iyi olana öğretmen kötü söz söylemez, dersini anlatmak zorunda kalır. Derse ne kadar ilgi duyarsanız o kadar güzel öğrenirsiniz. İyi öğrendiğiniz için de diğer öğrencilerin önüne geçer, başarı yoluna girmiş olursunuz.”
Sınıf kendini geliştirdi, okulun en iyi sınıflarından biri oldu. Başarmanın mutluluğuyla motivasyonları arttı. Öğretmenlerin şikâyetleri kesildi. Bazı öğretmenler onlarıkendi sınıflarına örnek göstermeye başladı.”
Duran Çetin, Kalbe Dokunan Öğretmen isimli kitabında idealist, fedakâr, girişken, samimi, çalışkan, özgüven sahibi, bilgili ve bilge bir öğretmenin tecrübelerini ve öğrencileri değiştirme gücünü anlatıyor. Öğretim yılı başında meslektaşlarıma tavsiye ederim.
Beyin Vitamini: Beka yayınları arasında çıkan ve kısa sürede ikinci baskısın yapanKalbe Dokunan Öğretmen çok önemli tecrübeler paylaşıyor. (www.bekakitap.com; 0212-5124543) Bendeniz de Öğretmeni Başarıya Götüren Yol kitabımda tecrübelerimi paylaştım, başarı hikâyeleri ve başarı prensipleri anlattım.Tecrübe yolu kısaltır, yanlışların önüne geçer, başarıyı kolaylaştırır. (sipariş@ensarnesriyat.com.tr ; 0212- 4911903-04)