Hayatın doğal akışı içinde insanlar ve toplumlar; daha iyi, daha sağlıklı ve daha güçlü bir gelişme için imkânları ölçüsünde eğitim, sağlık, tarım, teknoloji, sanayi, savunma gibi birçok alanda yatırım yaparlar.
Her yatırım, sürdürülebilirliği ve denetlenebilirliği ölçüsünde daha çok istihdam, daha çok kazanç, daha çok refah ve mutluluk demektir.
Tabii ki insanın ve doğanın her şeyin hakları anayasal güvence ile korunması kaydıyla… Aksi halde bazılarına zenginlik ve güç getiren her yatırımın bazılarının felaketi olması her yerde her zaman mümkündür.
Felakete yatırım yapmak da neyin nesi? Felakete yatırım yapılır mı? Kim felakete yatırım yapar ki? Böyle bir şey olabilir mi?
Ülkemizde ve çevremizde yaşananlara veya olup bitenlere bakarak ilk etapta bunlar gibi daha birçok soru sorulabilir, sorulmalıdır.
Mesela zaman zaman gazete manşetlerinde güzel ülkemizin bir ırmağı, bir barajı, bir gölü hatta bir denizindeki aşırı kirliliğin sebep olduğu balık ölümlerinin ‘çevre felaketi’ diye duyurulduğu oluyor.
Yeni Şafak yazarlarından İbrahim Karagül 5 Ağustos 2021 tarihli yazısında terör örgütlerinin işbirliğiyle çıkarılan orman yangınlarından bahisle şu şekilde söz etmişti bu çirkin, bu alçaklık yatırımından:
“Çok büyük kötülük fırtınalarıyla karşı karşıyayız. Türkiye’nin felaketine yatırım yapanların çirkin istismarı ile bir kez daha karşı karşıyayız.”
Jeopolitik önemi sebebiyle içeriden ve dışarıdan ülkemizin felaketine yatırım yapanlar hep olmuştur, olacaktır.Adam hesabını ona göre yapıyor. Yatırımını ister Türkiye için yapar, ister dünya için… Bu, nihayet anlaşılabilir; lakin can yakıcı saldırılardan derin üzüntüler duyan büyük kitle ne yapıyor, onların hangi alanlarda ne gibi yatırımlarından söz edebilirizki?
Başımıza gelen herhangi bir sıkıntının nedenleri arasında fert fert kendi payımıza düşenbir şey olabilir mi demiyoruz, diyemiyoruz. Bu durumda dönüp kendimize bakmadığımız için, yapabileceğimiz bir şeyler varken yapmamamız sebebiyle suça ortak değil miyiz?
Maide suresi 105. Ayet bakın ne diyor: “Ey iman edenler! Siz kendinizi düzeltin. Siz doğru yolda olursanız, yoldan sapan kimse size zarar veremez. O zaman Allah, size yaptıklarınızı haber verecektir.”
Düşmanlarımızın felaketimize yatırım yaptıklarından söz ettiğimiz kadar kendimizin neye/nelere yatırım yaptığımızı da aynı masaya yatırabiliyor muyuz?
Evimizden, arabamızdan çıkardığımız çöpleri bizden ırak olsun da nereye, kime yakın olursa olsun mantığıyla atmadık mı şimdilik bizi rahatsız etmeyen yerlere?
İbadet kastıyla kurban kesenlerin kestikleri hayvanların her türlü atıklarını başkalarının yollarına damperli araçlarıyla hiç tereddüt etmeden döküp arkalarına bakmadan gidenler neye yatırım yapmış olabilirler?
Gezinti yaptığınız yollar boyunca iyi bir gözlem yapın: Bakalım, içki şişeleri, plastikler başta olmak üzere her türlü atıktan azade bir çeşme başı, bir seyir terası, bir ağaç gölgesi bulabilecek misiniz?
Su kaynaklarımızın kurumaya yüz tuttuğu zamanları yaşarken başkalarına lazım değilmiş gibi bulabildiklerimizi de hoyratça kullanarak neye yatırım yaptığımızı sanıyoruz ki?
Evlerimizi, dolaplarımızı kullanmadığımız ve belki de bizim için hiç kullanma ihtimali kalmayan ilaçlarla, eşyalarla, araç gereçlerle doldurarak yıllarcaneye yatırım yaptığımızı salim bir kafayla düşünebildik mi?
Felaketimize yatırım yapanlar var; ama hedefe koyduğumuz düşmanlarımızla birçok yönden ortaklıklar kurduğumuz da kabule yanaşmayacağımız acı gerçeklerimiz değil mi?
“İnandığımız dünya ile yaşadığımız dünya arasında tam bir zıtlık var.” diyor Gökhan Özcan 9 Ağustos Pazartesi günü yayımlanan ‘Bindik Bir Alamete’ başlıklı yazısında. Bu zıtlığa bakarak hakkımızdaki kanaatini de şöyle belirtiyor: “Yaşama pratiklerimizi sahiplenişimize bakılırsa, inandığımız değerleri yaşama fikrinden çoktan vazgeçmiş sayabiliriz kendimizi. Ama bu adını koymadığımız, buna yanaşmadığımız bir şey!”
Hakikatten söz edip ardından yalan rüzgârlarına kapılıp gitmek gibi...
Bütün yatırımlarımızı tak tek yeniden gözden geçirmemiz gerekiyor.
Velhasıl neye/nelere yatırım yapmışsak karşılık olarak onlar çıkıyor karşımıza, başkası değil!
Selamların en güzeliyle…
