Allah’ın bize sunduğu fırsatlara karşı saygısızlık, umursamazlık ve nankörlük etmeyeceğiz:
Efendimiz’in (S.A.S.) :“Ayların efendisi Ramazan, saygıya en lâyık olanı da Zilhicce'dir” (Beyhaki, Şuʿabü’l-îmân) uyarısı gereği, Allah’ın bize büyük bir fırsat olarak sunduğu Zilhicce ayının bu önemli zamanlarına karşı asla umursamaz, vurdumduymaz davranmayacağız. Bu zamanları dizilerle, filmlerle, internetle, boş muhabbetlerle heba edip gafletle geçirmeyeceğiz. Günaha, gıybete, harama dalarak bu zamanlara saygısızlık etmeyeceğiz.
Bilelim ki: En büyük nankörlük, Allah’ın sunduğu af, mağfiret, bağışlanma ve kabul olunmuş dua fırsatlarını elinin tersiyle geri çevirmektir. Allah’ın sunduğu fırsatları bile değerlendiremeyenleri başka hiçbir fırsat iflah edemez.
Unutmayalım! Allah, namazımıza, orucumuza, tesettürümüze baktığı gibi verdiği fırsatları değerlendirip değerlendirmediğimize de muhakkak bakacaktır. Bugün büyük bir ciddiyet ve titizlikle değerlendirmeye çalıştığımız her fırsat, yarın sunulacak yeni fırsatların da kapılarını aralayacaktır.
Unutmayalım! Kim bilir belki de yarın kavuşacağımız nimetlerin kapısını bugünkü amellerimiz ve işlerimiz açacaktır. Belki de yarın başımıza gelecek belalardan bugünkü dualarımız bizi kurtaracaktır.
Bu kıymetli günler için muhakkak bir salih amel programı yapacağız:
Efendimiz’in (S.A.S.) “Allah katında sâlih amel işlenecek günler içinde Zilhicce'nin ilk on gününden daha hayırlısı yoktur” (Buhârî) müjdesi gereği bu günlerde salih amellerimizi en az iki katına çıkarmaya çalışacağız.
Bilelim ki: Planlanmamış dünya işleri nasıl düzensiz ve dağınık olursa, planlanmamış ahiret işleri de öyle düzensiz ve dağınık olur. Bu günlerde Kur’an tilavetini nasıl artıracağımızı, nafile namazlarımızı ne zaman kılacağımızı, gece kıyamına nasıl kalkacağımızı, hangi günlerde oruç tutacağımızı planlamak demek bu amellerin en az yarısını başarıyla yapmak demektir.
Unutmayalım! Her salih amel, huzurlu, mutlu, sağlıklı, izzetli, şerefli ve güzel bir dünya hayatı yaşamak için atılmış büyük bir adımdır. Çünkü Rabbimiz buyuruyor ki: “Erkek veya kadın, kim mümin olarak salih amel işlemeye devam ederse, onu mutlaka güzel bir hayat ile yaşatırız.”(Nahl, 16/97)
Unutmayalım! Salih amel yapmak kadar bu amellerimizi sağ salim mahşer yerine taşımak da önemlidir. Eğer dilimizi gıybetten, kalbimizi hasetten, gözümüzü haramdan, midemizi haram lokmadan, cebimizi faizden ve kul hakkından koruyamazsak bu amellerimizi daha bu dünyada iken zayi etmiş oluruz.
Bu günlerde gücümüzün yettiği kadar her bir salih amelden yapmaya gayret edeceğiz:
Çokça istiğfar edeceğiz: Çünkü istiğfar, günahlarımız için af, üzüntülerimiz için kurtuluş, sıkıntılarımız için çıkış yoludur.
Çokça hamd ve şükür edeceğiz: Çünkü şükür, nimetleri artırır, başkalarına muhtaç olmaktan korur, Allah ile bağları güçlendirir, nankörlükten ve gafletten muhafaza eder.
Çokça dua edeceğiz: Çünkü kim çok dua ederse duası da çokça kabul olunur.
Çokça infak edeceğiz: Çünkü infak, belalara karşı kalkan, hastalıklara karşı muhafaza, cehennem ateşine karşı da perdedir.
Çokça Kur’an okuyacağız: Çünkü Kur’an yüzümüze nur, kalbimize şifa, ömrümüze berekettir.
Çokça oruç tutacağız: Çünkü oruç, nefse terbiye, vücuda sağlık, ahirete de en büyük yatırımdır.
Ana-babamızı razı edeceğiz: Çünkü Allah’ın rızası, ana babanın rızasında, Allah’ın gazabı da ana babanın kalbinin kırılmasındadır.
Tüm bu salih amelleri ve hazırlıkları yaptıktan sonra: Artık iyiliği emretmeye, kötülükten men etmeye, haksızlıklara ve adaletsizliklere karşı direnmeye, faize, kul hakkına, haramlara ve günahlara karşı mücadele etmeye hazırız demektir.
Çünkü biz: Tüm bu ibadetleri ve hazırlıkları hem bir kulluk vazifesi hem de İslam’ın hayata hâkim kılınması yolunda ruhi ve bedeni bir hazırlık olarak yaparız. Eğer sadece ibadet yapıp ibadetlerimizin gereğini siyasette, ekonomide ve sosyal hayatta yerine getirmezsek hayat boyu sadece hazırlık yapıp durmuş oluruz…