وأشد ما لقيت من ألم الهوى
قرب الحبيب وما اليه سبيل
كالعيس فى البيداء يقتلها الظمٱ
والماء فوق ظهرها محمول
Aşkın cilvelerinden ve acılarından karşılaştığım en şiddetli acı ve cilve şudur: Sevgili(sevdiğim ve sevdiklerim) bana çok yakın olduğu(oldukları) halde ona(onlara)ulaşıp kavuşmak için gidecek bir yolun bulunmamasıdır.
(Bu durum), üzerinde (sırtında) bolca içecek su bulunduğu halde gayret edip içmeyen( su içmekten engellenen) ve susuzluktan ölen Ceylan (lar)ın durumuna benzer.
Bir insan çölde susuz ölürse bu ayıp değildir kınanmaz da, fakat bir insan pınarların başında, berrak suların başında su içmeyip susuzluktan ölürse belki bunu duyan veya gören kimse,o'na rahmet bile okumaz ve haklı olarak şunu der : Su içseydi de susuz helak olmasaydı.
Bugün islam ümmeti irili ufaklı Altmış'a yakın ülke ve iki milyara yaklaşan nüfusuyla dünya nüfusu'nun dörtte biri kadardır.
Başta Kur'an'ı Kerim'e ve O'na salât ve selâm olsun Rasulullah efendimizin parlak sünnetine ve belli bir birikime sahiptirler, alabildiğine tarihi tecrübeye, bütün güzelliklere, her alanda bilgiye her sahada ilme, ahlaka tasavvufa ve diğer ilimlere sahiptirler.
Çok köklü bir medeniyete sağlam temellere dayanan bir maziye, derin bir devlet tecrübesine,
tarih boyunca bütün dünya'nın maharatlerini takdir ettigi her sahada âlimlere sahib olan islam ümmeti niye varlık içinde yokluk yaşar?
Bu ümmet merhum olması gerekirken niye mahrum kalsın ki, üstelik bu ümmetin elindeki maddi ve manevi servetler hiçbir ümmette yoktur.
Müslümanların kitabı bir, bütün peygamberlere inanmakla beraber Peygamberleri de bir,ve bütün senavî kitaplara inanmakla birlikte kitapları da bir, kardeşlik gibi onları kaynaştıran bir şiraze de var,ve üstelik bu kardeşliği Kur'an ve Rasulullah efendimiz emrediyor, ama ümmet dağınık, onlara çok yakın olan bu güzellikler onlardan Irak ve uzak olabiliyor, neden?
Yoksa müslümanlar bir vadide Kur'an başka bir vadide mi, müslümanlar ve onları idare edenler Rasulullah efendimizin buyurduğu gibi dünya yarışna mı girdiler,?
Müslümanlar Kur'an'ın hükümlerini Rasulullah efendimizin getirdiklerini hayatta uygulamak en büyük ve öncelikli görevleri ve dertleri olması gerekmez miydi? Böyle bir dertleri ve problemleri bulunmuyor mu, yoksa bulunuyor da,şiirde geçen Ceylan misali susuz gezerken sırtındaki sudan habersiz olduğu gibi, Müslümanlar da sahip oldukları eşsiz servetten haberleri mi yok, su misali hayat olan, kâinata ruh ve anlam kazandıran Vahye,Kur'an'a ve Rasülullah'ın parlak sünnete ulaşamıyorlar mı?
Bütün dünyanın,ve inansın inanmasın bütün insanların kur'an çizgisine gelmek zorunda olduklarına inanarak, müslümanlar herkesten önce Allah'ın hükümlerini yaşama ve yaşatma şerefini yaşamaları, dünyaya ve insanlara örnek olmaları Kendi menfaatlerinedir, aksi takdirde Yüce Allah'ın kitabı kur'an-ı kerim'den Resulullah efendimizin sünnetinden ve ellerindeki eşsiz nimetlerden sorguya çekileceklerini bilmeleri gerekir.
İnanmayanlar değişmedi Kur'an indiği zamanlarda, Kur'an'ın sesini ve Kur'an'ı okuyup tebliğ eden Rasulullah efendimizin sesini o gün de kısmak istiyorlardı bugün de kısmak istiyorlar.
"İnkarcılar dediler ki: " Bu Kur'an'a kulak vermeyin okunurken gürültü yapın, belki bastırırsınız"
Fussilet suresi 26.ayet.
Bugün de kopan fırtınaların temelinde hak ile batılın ,Hz.Adem ile iblisin,Habil ile Kabil'in,bu yüce kitabın nasıl sesini kısar bastırırız'ın mücadelesi yatmaktadır.
İnkarcılar değişmedi, Ahzab'ın Medine'ye saldırdıkları gibi,İslam diyarlarına ve cennet vatanımıza saldırıyorlar, peki, müslümanlar da değişmedi, onlarda da ilk gün gibi aynı şuur ,aynı iman ve salabet, İslam'a bağlılık hak hukuk tanıma, ahlak,bir ve beraber olma devam ediyor diyebilir miyiz? Keşke diyebilsek, ama heyhat.
Çünkü müslümanlar bugün bir vadide, Kur'an başka vadide ve varlık içinde yokluk yaşıyorlar.
Allah'ım! bizlere ve bütün müminlere Kur'an'a ve sünnete sarılmayı, ölmeden önce Kur'an'ın hükümlerinin tatbik edildiği günleri ve zamanları görmeyi nasip eyle.Âmîn.
Ahmet ÖZKAN
23 Haziran 2021 Çarşamba