Ahirete hakkıyla iman eden bir Müslüman şahsiyet:
Düğün yaparken, oy kullanırken, siyaset yaparken, üniversite tercihi yaparken, çocuk yetiştirirken, ticaret yaparken, ortaklık kurarken, seyahat ederken, dinlenirken yani yaşamının her anında bu dünya hayatının bir gün son bulacağını ve ahiret hayatında tüm yapıp ettiklerinin karşılığını göreceğini bilerek yaşar.
Ahirete hakkıyla iman eden bir Müslüman şahsiyet:
Eşine, anne-babasına, akrabalarına, komşularına, işçi ve personellerine karşı davranışlarında, dost, arkadaş ve dava kardeşleriyle münasebetlerinde hep ahireti gözeterek hareket eder.
Ahirete hakkıyla iman eden bir Müslüman şahsiyet:
Bir şeye karşı çıkacaksa, birinin yanında duracaksa, birini destekleyecekse, beğenecekse, takdir edecekse, takip edecekse ya da tavır alacaksa bu durumların ahirette de muhakkak bir karşılığı olacağını bilerek tavır alır. Safını ona göre belirler.
Ahirete iman bilincimizi inşa eder:
Ahirete iman, Müslüman şahsiyetin sorumluluk bilincini inşa eder. Çünkü Müslüman şahsiyet yaptığı her işten ahirette de muhakkak sorumlu tutulacağının farkındadır.
Ahirete iman, Müslüman şahsiyetin niyet bilincini inşa eder. Çünkü Müslüman şahsiyet bu dünyada yapılan işlerin ahirette niyetler üzerinden değerlendirileceğinin farkındadır.
Ahirete iman, Müslüman şahsiyetin kul hakkı bilincini inşa eder. Çünkü Müslüman şahsiyet, yaptığı her haksızlığın bir kul hakkı doğuracağını ve bu kul haklarının ahirette muhakkak karşısına çıkacağının her hak sahibinin orada hakkını alacağının farkındadır.
Ahirete iman, Müslüman şahsiyetin günahlardan ve haramlardan uzaklaşma bilincini inşa eder. Çünkü Müslüman şahsiyet, işlediği her günahın ve haramın ahirette kendisini cehennem riskiyle karşı karşıya getireceğinin farkındadır.
Ahirete iman, Müslüman şahsiyetin sabır bilincini inşa eder. Çünkü Müslüman şahsiyet, bu dünya hayatında katlandığı tüm sıkıntıların bir gün son bulacağını ve sonsuz huzur ve mutluluk yurdu olan ahiret yurduna gideceğinin farkındadır. İşte bu yüzden Müslüman şahsiyet, başına gelen tüm bela ve musibetlere büyük bir olgunlukla sabreder.
Müslüman şahsiyetin ahiret hedefi, cennet ve Rabbinin rızasıdır. Cennet, tüm dertlerin son bulduğu yerdir. Orada hastalık yoktur, yaşlılık yoktur. Ailevi huzursuzluklar yoktur, zalim bir koca derdi, huysuz bir hanım derdi, itaatsiz bir çocuk derdi yoktur. Geçim derdi, iş derdi, borç derdi, çek ve senet derdi yoktur. Siyasi tartışılmalar, ekonomik krizler, sosyal patlamalar yoktur. Psikolojik sıkıntılar, manevi bunalımlar, ruhsal buhranlar yoktur. Haksızlık, adaletsizlik, zulüm ve sömürü yoktur. Orası bereket ve afiyet yurdudur.