Bakkal ve marketlerde fark ediyorum bayramın yaklaştığını. Bu mekânların en güzel köşelerine şekerleme ve çikolata çeşitleri öyle göz alıcı şekilde yerleştirilmiş ki! Gel de bakma; lakin nerede bayramların hep birlikte coşkuyla yaşandığı zamanlardaki neşemiz, iştahımız?
Üç gün sonra Allah izin verirse korona istilası altında geçirdiğimiz üçüncü bayrama kavuşacağız. Evet, bir bayrama daha yaklaşıyoruz; lakin millette coşkuyla kutlamaya alışık olduğumuz o eski bayramlardan hiçbir iz, eser yok. Bayram günlerini de içine alacak şekilde planlanıp uygulanan sokağa çıkma yasakları devam ediyor. Bu nedenle şehir merkezlerinde bayram öncesinde neredeyse bir hafta akşamları geç saatlere kadar yaşanan alış veriş hareketliliğinden eser yok.
Köylüler uzun zamandır devam eden kuraklık sebebiyle tarla tarla dolaşarak neredeyse bir genel seferberlik telaşıyla kurumaya yüz tutmuş ekinlerini sulama derdinde… Bayramın yaklaştığını bile fark edecek durumda değiller. Geçen Cuma namazında yağmur duası yapıldı. Hayırlısıyla ne vakit rahmet inerse millet o zaman bayram edecek.
Okullar ne zamandır kapalı. Sabahları erken saatlerde duymaya alışık olduğumuz kuş cıvıltılarına çocuk sesleri karışmıyor. Bu nedenle okulların sene sonu için planladıkları şiir dinletileri, tiyatro, sergi, kermes gibi etkinliklere de hasret kaldık. Hâlbuki öğrencileri derslerindeki başarıları ne olursa olsun, asıl olgunlaşmalarını katıldıkları sosyal faaliyetler olduğunu, bu sayede kendilerine güven duygularının daha bir güç kazandığını, hünerlerini sergileme fırsatı bularak verilen bir görevi yüz akıyla başarmış olmaları sebebiyle daha mutlu olduklarını bilmeyenimiz yoktur.
Nisan mayıs gibi bahar aylarına rastlayan bayramlar, bayramlığını önce giyen tabiattaki büyük değişimle birleşerek çiçek çiçekbüyük bir coşkuya dönüşürdü coşup taşan derelerle, ırmaklarla beraber.Kırkikindilerde neredeyse her yağmurun ardından çıkıp da seyrine doyum olmayan gök kuşağırenkleri griye özendikleri için mi bilinmez, silinip gittiler sanki…
Baharı, bayramı, köyü kenti, cennet vatanın havasını suyunu, gurbeti, hasreti şairlerin mısralarında bulurduk bir zamanlar nakış nakış babaannelerimizin dokudukları kilimler gibi. Mesela Bekir Sıtkı Erdoğan’ın şarkı olarak da bildiğimiz Kışlada Bahar şiirinde bu coşkuyu hissederdik:
“Kara gözlüm, efkârlanma gül gayrı,
İbibikler öter ötmez ordayım.
Mektubunda diyorsun ki gel gayrı,
Sütler katmak tutar tutmaz ordayım”
Yahut AşıkVeysl’in
“Yeni mektup aldım, gül yüzlü yardan,
Bekletme yolları gel deyi yazmış
Sivr’alan Köyü’nden bizim diyardan
Dağlar mor menevşe gül deyi yazmış.”
Bazı anlar yaşadıklarımızın etkisiyle tarifsiz kederler kaplıyor yüreklerimizi, oralardan yayılan hüzün dalgaları dilimizde beliriyor, söylenmeyecek şeyleri söyleyiveriyoruz; lakin biliyoruz ki bu doğru değil.
‘Yaklaşan bayram mıdır?’ da saçmalama sınırında dile gelen böylesi sözlerden biri işte, başkası değil!
Elbette bayramdır ufkumuzda beliren; lakin bayramlara özgü huzuru Kaf dağlarının ardına kaçmış hissedince dilimizde belirmesine mani olamadığımız sözler kabilinden…
Filistin’de, dünyanın en büyük açık hava ceza evleri durumundaki Gazze’de, Kudüs’te Mescid-i Aksa’da, Çin zulmü altındaki dış âlemle irtibatları kesilmiş Doğu Türkistan’da bir yudum huzura hasret yaşayanlar geliyor gözlerimizin önüne de Allah’ın elçisi sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed’in (SAV) Mü’minleri bir binanın tuğlalarına, bir vücudun organlarına benzeten hadisini hatırlıyorum birden. ‘Organlardan birine bir zarar gelirse bu acıyı diğer organlar da hisseder’ demiş, insanları birliğe ve kardeşliğe çağırmıştı hani!
Bir bayram yaklaşırken atmosferimize bakarak hissettiklerimle ilgili kişisel bir tespitten ibaret sözler, yaşadıklarımızdan izlenimlerimdir yazdıklarım.
Sağlıklı kalmak için takmaya mecbur olduğumuz maskelerimiz sebebiyle bir yerlerde artık nadiren de olsa karşılaşsak bile birbirimizi tanıyamaz olduğumuz günlerden geçiyoruz.
“Birbirimizi sevmiyoruz, sevemez olduk. Çünkü birbirimizi anlamıyoruz, anlamaz olduk. Birbirimizi anlamıyoruz, çünkü artık birbirimizi görmüyoruz.” diyeyazmış Gökhan Özcan 19 Nisan 21 tarihli ‘Bant Yayın’ başlıklı yazısında. ‘Yaklaşan bayram mıdır’ lafını düşündüren nedenlerden biri de bu hal-i pür melalimiz…
Evet bir bayram daha yaklaşıyor ufkumuza. Allah’a sonsuz şükürler olsun. Her şeye rağmen Rabbimizin ‘gör’ dediği yerden bakmaya ve gösterdiklerini görmeye mecburuz.
Sözlerin en güzeliyle bitirelim.
Nitekim Alemlerin Rabbi, Rabbimizin Zümer suresinin 53. Ayetinde ne zaman biraz bunalsak, yüreğimiz daralsa, kendimizi çaresiz gibi hissetsek derhal hatırlamamız gereken bir uyarı levhası bu:
De ki “(Allah şöyle buyuruyor:) Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah’ın merhametinden ümit kesmeyin! Şüphesiz Allah bütün günahları bağışlayabilir, şüphesiz ki O çok bağışlayandır, çok merhametlidir.”
Rabbim, cümlemizi ve bütün insanlığı gökkuşağının bütün renklerini doya doya görebileceğimiz; sağlık, saadet ve huzurla idrak edeceğimiz nice bayramlara eriştirsin.
Selamların en güzeliyle…
Hacı Halim Kartal/ 10 Mayıs, 2021