Materyalizm bilinci, hayatı, kâinattaki düzeni açıklayamaz. İnsan vücudundaki sistemleri izah edemez. Tek yumurta hücresinden bölünme yoluyla farklılaşmış sayısız hücrenin meydana gelişi mucize. Normal şartlarda hücre bölüne bölüne hücre yığını oluşması lazım.
Anne karnındaki yumurta hücresi bölünerek çoğalırken bazı hücrelerin damar, kan, sinir, göz, kulak, burun, kas, böbrek, kalp, karaciğer, beyin hücresi olması normal şartlarda mümkün değil.
Mucize burada gerçekleşiyor. Aynı hücreden kemik, kas, beyin vb. hücresi meydana geliyor.
Demek ki İlahi kudret müdahale ediyor, farklı hücreler yaratıyor, bebeğe gerekli organlar inşa ediyor.
İnsan vücudunda 100 trilyon hücre olduğunu tahmin ediliyor.
Yüz trilyon tuğlayı bir arsaya yığsanız, mühendis ve ustalar olmadan tuğlaların bina olma ihtimali sıfırdır.
Yüz trilyon hücreyi tek hücreden çoğalta çoğalta insan vücudu yapan “Kudreti” inkâr mümkün mü?
Materyalistlerin çıkmaz sokakta olduklarını Hoimar Van Ditfurth, Dinozorların Sessiz Gecesi adlı eserinde şöyle açıklar:
“Tek bir yumurta hücresinin bölünmesinin nasıl olup da birbirinden öylesine farklılaşmış sayısız hücrenin doğuşuna yol açtığı, bu hücreler arasında kendiliğinden olan iletişim ve işbirliği, bilim insanlarının akıl erdiremediği olayların başında gelmektedir.” (Tasarımın İhtişamı, Evrimini Tutarsızlığı, Prof. Sefa Saygılı, s.125, Çıra yayınları)
Hayat, en büyük mucize ve İlahi armağan. İnsan ölü gıdalarla beslenir. Ekmek, pirinç, patates, marul vb. gıdaları yiyince bunlar sindirim sistemince parçalanır, ufalır, vitaminlere ayrılır. Posa dışarı atılır, vitamin ve gıdalar hücrelere dağıtılır. Ölü gıdalar hücrelerde diriltilir.
Ölü maddelere kim hayat verebilir?
Hayat, Allah’ın “Hay” isminin eseridir, taklidi mümkün değildir. Hiç kimse ölü maddeleri canlandıramaz.
Materyalistler, kimyasal elementlerin nasıl biyolojik canlılara dönüştüğünü açıklayamazlar.
Döllenmiş yumurta hücresi bölünerek çoğalırken vücutta bir dizi sistem meydana gelir:
Sindirim sistemi, solunum sistemi, kan dolaşım sistemi, sinir sistemi, savunma sistemi, kas sistemi, gıkırdak sistemleri, kemiklerin inşası…
Bir ev inşa ettiğinizi düşünün: Tuğlaları arsaya yığdınız. Binayı tasarlayan mühendis, inşa edecek usta lazım.
Kaba inşaat bittikten sonra kapı- pencereye, su borularına, atık su borularına, elektrik, internet, televizyon sistemlerine ihtiyaç var. Bu sistemlerin hepsi ustalar tarafından yapılır.
İnsan bedenindeki sistemler çok daha iç içe ve harika. Göz, kulak, el, ayak, damar, sinir, mide, kalp, beyin vb. hepsi canlı.
İnsan beyni 1 litre su, 150 gr yağ, 110 gr protein, 15 gr şeker, 10 gr tuzdan meydana gelir. Bu akılsız maddeler beyinde bir araya gelince bilinç nasıl oluşur? Düşünce metafiziktir. Hayal, öğrenme, okuma, anlama, anladığını hayata geçirmek için plan tasarlama… Bütün bunlar madde ötesi kavramlardır. Maddeden madde ötesi kavramları üreten bilinci kim üretebilir?
Materyalist anlayış bilinci izah edemez.
Prof. Donald D. Hoffman, bilinci açıklayan bir teori olmadığını itiraf eder:
“Akıldan yoksun madde, enerji ya da alanların nasıl bilinçli yaşantıyı teşkil edebildiklerini veya yaşantıya neden olduklarını açıklayan bir teori yok. Önerilerin hiç biri bilimsel teorinin yanına bile yaklaşamıyor.” (Age, s.127)
Anestezi uzmanı ve kuantumcu Prof. Stuart Hameroff, bilincin meydana gelişini şöyle açıklar:
“Quantum fizikçisi olarak maneviyat ve bilinci ciddiye almak zorundayız.
Maneviyattan ne anladığıma gelince şu üç şeyin altını çizmek isterim:
Birincisi, canlılarla kâinatın bütünü arasında bir bağlantı var. Quantum bağlantısı fenomeni dolayısıyla bu bağlantının mümkün olduğunu ortaya koydum. Parçacıkların (kuantlar) birbiri ile mekân ve zamanın normal sınırını aşan çok sıkı bağlantı kurma yeteneği var.
İkincisi, zaman-mekân geometrisinin dayandığı temelde bizim irademize etki eden İlâhi iradenin sevki veya evrensel bilgelik söz konusu.
Üçüncü olarak, bedenimizin dışında ölümden sonra bilincin varlığını devam ettirme ihtimali söz konusu. Tefekkür iklimine dalmak gibi maneviyatın pratiği bize derinlere dalmaya ve platonik quantum dünyasının bilgeliğine ve aydınlatıcılığına dalmaya izin veriyor.
Her şeyin temeli, ister anlam ister madde olsun, Allah’a dayanıyor.”
Bizi maddeden var eden, hayat veren, şuur veren Allah’a hamdolsun.
Beyin Vitamini: Prof. Sefa Saygılı’nın Tasarımın İhtişamı Evrimin Tutarsızlığı adlı tefekküre kapı açan fevkalade güzel eserini tavsiye ederim.
Çıra yayınları. Tel.0 212- 6359910)