banner202

banner203

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

banner176

Ağzını açan farkındalıktan bahsediyor. Neyin farkındalığı? İnsan kendini bilmez mi? Acıktığını, susadığını; üzüldüğünü, sevindiğini… Yani kendini bilen, kendinde olup biteni gözlemleyen insan ihtiyaçlarını da pek ala bilir ve bunlara nasıl ulaşacağının çarelerini de elbette araştırır. Bu nedenle kendini bilen Rabbini bilir. “Kişi kendini bilmek kadar irfan olamaz” sözü tevekkeli boş bir laf değildir.

        Lüzumlu lüzumsuz demeden her gördüğümüzün her duyduğumuzun üstüne atlayarak zihinlerimizi abur cuburla doldurmaya hiç gerek yok aslında. Fuzuliyat denilen şey budur ve bunların selinde boğuluyor olduğumuzu anlamak bana göre de en önemli farkındalık olacaktır.

        Gökhan Özcan 04 Mart 21 tarihli ‘İnsanın Öteki Yarısı’ başlıklı yazısında tam da önemsemediğimiz bu sorunumuza değinmiştir. Selam olsun!

        “Akan şeyler arasından alıp zihnimizin kazanına attığımız birçok malzeme var. Bunların pek çoğu güncelliğini ancak saatlerle sınırlı olarak koruyabilen sade suya tirit şeyler... Bilgi deseniz değil, enformasyon deseniz karşılamaz, havaya karışmaya fevkalade müsait sabun köpükleri... Yine de zihnimizin kazanı içinde hiç de yabana atılamayacak boyutta ve hacimde yer tutuyorlar. Malum insanlar olarak hepimiz kendi doğal kabiliyetlerimizle sınırlıyız, bunun ötesine geçemiyoruz. Dolayısıyla, içinde sürekli bir şeyler biriktirdiğimiz zihinlerimiz de belli bir kapasiteye sahip... Kazanın almakta bir haddi var, dolduğu bir yer var. Her gün o kazanın içine bir şeyler koymak istiyorsak, bir şeyleri dışarı taşıracağımızın hesabını yapmalı, bu gerçekle yüzleşmeliyiz. Bu noktada, neyi kazanın içine koyduğumuz kadar, neyi dışarı taşırdığımızın da hayati bir mesele haline geldiğini görmeliyiz. İnsanın her gün ıvır zıvır bir şeyleri zihin kazanının içine doldurması onun meşguliyet haritasını ortaya çıkarıyor.

        …

Çoğumuzun meşguliyet haritasında ele gelir, sadra şifa pek bir şey yok bugünlerde, bu malum... Ancak evvel zamanda kazanın içinde bizi hayatımız boyunca belli bir muvazene ve sahih istikamet ile yaşatacak malzeme varlığını koruyorsa, oradan herhangi bir vakit bir yolunu bulup yeniden hakikat sahiline kendimizi atabiliriz. Ancak zihin kazanımıza her gün doldurmakta fazlaca heveskâr hale geldiğimiz fuzuliyat, bize asıl lazım olan malzemeden bir şeyleri günbegün taşırmakta ise orada durmak icap eder. Öyle icap eder, çünkü fuzuliyat seli üstümüze gele gele bizi boğulacak raddeye getirdiğinde, kazanın içinde arasak da bir can simidi bulamayız o vakit!”

        İşte bu can simidi ‘Salgın Psikolojisi’ (Bir Başa Çıkma Rehberi) kitabının yazarı Mahir Yeşildal’a göre ‘mümeyyiz bir akıl’dır. Yazar, Kur’ani Hayat dergisinin 75. Sayısında Hatice İ. Erdem ile yaptığı söyleşide günümüzde adına “infodemi” (bilgi kirliliği) denilen ve virüsten daha hızlı yayılan bir salgından bahisle vurgulamış mümeyyiz aklın önemini ve ona yani ‘ayırıcı’ akla en çok böyle zamanlarda ihtiyacımız olduğunu.

Hatice İ. Erdem’in “Özellikle sosyal medyada Covid’e dair komplo teorileri üretmek konusunda ciddi bir etkileşim var.  Ancak bu etkileşim sansasyonel (dalgalandırıcı) bilgi ve hurafeler üzerinden ortaya çıkıyor. Kitlelerin aklını kullanmasını da manipüle eden (etkiyen, yönlendiren, değiştiren) bu davranış tarzını nasıl yorumluyorsunuz?” sorusuna Yeşildal’ın cevap bu bağlamda oldukça ilgi çekici ve zihin açıcıdır:

“Bu zamanda bilginin üretimi de yayılması da kontrol edilemez bir halde. Bilginin herkes tarafından ulaşılabilir olması ne yazık ki bir Amerikan rüyası olarak kaldı. İnsanlar arasında yayılan şey hakikat kisvesine bürünmüş hurafeden başka bir şey değil. Hurafe yani (boş, batıl inanışlar…) tarih boyu vardı, belli ki her zaman da olacak; çünkü hurafeden beslenen yapılar, zihinler var olmaya devam edecek. Bizim burada ‘sağlıklı yetişkin modu’ dediğimiz bir ego/benlik durumu var. Sağlıklı yetişkinler mümeyyiz akıl sahibidirler, yani temyiz gücünü kullanarak hurafe ile hakikati ayrıştırma gayretinde olanlardır. Mümeyyiz akla en çok da post-truth zamanında yani hakikatin üstünün kat kat örtüldüğü günlerde ihtiyacımız var.”

“… Şimdi uçsuz bir malumat yığını içindeyiz, cüruf da diyebiliriz buna; hakikati veri denizinde boğuyoruz. Enformatik cehalet, yani herkesin asılsız veri ile ‘alim’ olduğu bir zaman diyelim. Şu sıralar gördüğümüz aşı karşıtlığı, karantina önlemlerine direnç de benzeri bir post-truth tavrı. Bilimsel olarak ortak aklın ulaştığı mevcut sonuç maske kullanımı ve sosyal ilişkilerde mesafeye dikkat etme gerekliliği iken, dünyada sayısız kişi bu konuda ciddiyetsiz davranıp önlemlerin lüzumsuz oluşunu ve hatta böyle bir virüs olmadığını iddia edebiliyor.”

Bilginin mahiyeti ve kaynağına ilişkin güven probleminin zirveye çıktığı böyle zor zamanlarda yol alırken kayalara çarpmamak için, deniz fenerlerine ve yönümüzü, rotamızı, kıblemizi kaybetmemek için kutup yıldızları mesabesinde sağlam iplere, rehberlere tutunmanın önemini idrak etmek gibi son derece hayati bir yükümlülüğümüz olduğunu düşünüyorum. Salgı Psikolojisi yazarının sözünü ettiği ‘mümeyyiz akıl’ ve Rabbimizin sımsıkı tutunduğumuz takdirde asla sapmayacağımızı söylediği vahiy, bir insanı huzur dolu, güvenilir sahillere ulaştıracak en güvenilir rehberlere karşılık gelmektedir.

Ramazanınız mübarek olsun efendim.

Selamların en güzeliyle…

H. Halim Kartal/ 12 Nisan 2021

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.