PROF. Dr. Necmettin Erbakan demek, Hilafet’in kaldırılmasıyla birlikte imamesi alınmış bir tesbihin taneleri gibi darmadağın olan ümmeti yeniden tek yumruk haline getirmek, öncelikli düşman algısını yeniden emperyalizme ve Siyonizm’e karşı yöneltmek, ümmetin her türlü farklılıklarını Kur’an ve sünnet potasında eriterek büyük İslam birliği idealini gerçekleştirmek için adanmış bir hayat demektir.
Hayatı boyunca öncelikler fıkhını mükemmel bir şekilde uygulamış ve ümmetin kendi iç ihtilaflarını asla gündeme taşımamıştır. “Sömürüldükten sonra Türk olsan ne olur, Kürt olsan ne olur” diyerek Kürtleri de, Türkleri de, Arapları da ve diğer milletleri de tek bir merkezin yani Siyonizm’in sömürdüğüne dikkat çekerek, ümmetin kendi içindeki ırk, mezhep, meşrep, parti ve cemaat kavgalarının anlamsızlığını açık ve net bir şekilde ortaya koymuştur. Onun zihnindeki mücadele meydanında temelde hep iki kutup, iki taraf ve iki saf vardır. Bu saflardan birisi hak, diğeri de batıl safıdır. Bundan başka bir kutuplaşmayı ve saflaşmayı asla kabul etmemiş ve buna kapı aralayacak her davranıştan da özellikle kaçınmıştır.
Erbakan Hocamızın mücadelesi ne salt bir siyasi parti mücadelesidir ne de yerel bir cemaat ya da hayır kurumu mücadelesidir. Onun mücadelesi siyasetten ekonomiye, uluslararası ilişkilerden kültüre, sanayiden teknolojiye, aileden medyaya kadar hayatın her alanında inancımızın emrettiği “Yeni Bir Dünya”yı kurma mücadelesidir.
İşte bu nedenle Erbakan Hocamız, Bosna’da Aliyaİzzetbegoviç’inMladiMüslimani’si, Mısır’da Hasan el-Bennâ’nınİhvan’ı, Pakistan’da Mevdudi’nin Cemaati İslami’si, Filistin’de Şeyh Ahmed Yasin’in Hamas’ı ve İslam coğrafyasının her neresinde mazlum ümmet için mücadele eden bir hareket varsa hepsiyle bir şekilde münasebetler kurmuş, rehberlik etmiş, kardeşlik bağlarını korumuş ve onları da aynı hedefe yönlendirmeye gayret etmiştir.
Onun en büyük salih amellerinden birisi olan Milli Görüş hareketi, yeryüzünde tevhid, adalet ve merhamet mücadelesinin bayraktarlığını yapmak ve bu büyük ümmetimizin can damarlarına yeniden kan yürütmek için atılmış en şerefli ve izzetli adımlardan birisidir.
Emperyalistlerle işbirlikçiliğini ve uzlaşmacılığı asla kabul etmedi:
Erbakan Hocamız, yola çıkarken “Batı kültürü ile er ya da geç hesaplaşacağız. Bundan kurtuluş yok. Biz kararımızı bu hesaplaşmaya göre vermek durumundayız. Biz Batılı değiliz. Biz Avrupalı değiliz. O zaman hesabımızı ve çalışmalarımızı bu farklılık üzerine yoğunlaştırmak durumundayız. Bu mücadelede biz zaferden değil, seferden sorumluyuz”diyerek Avrupa’ya, ABD’ye, Siyonizm’e, emperyalizme ve onların işbirlikçilerine karşı daha yolun başında büyük bir mesafe koymuş, seferden sorumlu olduğunun bilinciyle zafere ulaşmak için inancına aykırı yollara asla başvurmamıştır. Bu nedenle hedefe ulaşmak için Batı’yla işbirliği yapmayı mubah gören işbirlikçi zihniyetlerle en başından beri arasında doğal bir mesafe oluşmuştur.
İslami kavramları kullanmaya özel bir gayret gösterdi:
Ahlak, maneviyat, cihad ve nefis terbiyesi gibi İslami kavramları kullanmaya özel bir imtina gösterdi. Meclis kürsüsünden “Ben bunları Allah rızası için yapıyorum” diyerek, konuşmalarına “Es-SelâmuAleykum” diye başlayarak, Bakanlar Kurulu toplantısını “Bismillahirrahmanirrahim” diye açarak, “Biz bir cihad hareketiyiz” diyerek İslami kavramları ve kelimeleri kullanmaya özellikle dikkat etti. İslami kimliğini ve söylemini asla gizlemedi. Açık, net, sade ve gerçekçi bir İslami söylem kullandı. Çünkü neyi temsil ettiğini çok iyi biliyordu ve temsil ettiği şeye zarar verecek, onu flulaştıracak, toplumu bu konuda şüpheye düşürecek her söylemden ve eylemden özellikle kaçındı. Son röportajlarından birinde kendisine “Vefatınızdan sonra nasıl anılmak istersiniz?” diye sorulduğunda “Canıyla ve malıyla cihad eden bir mücahit, bir Müslüman” olarak anılmak isterim diyerek bu temsiliyetinin ne anlama geldiğini de açıkça ortaya koydu.
Asıl hedefi asla ihmal etmedi:
Erbakan Hocamız siyasi mücadelesi esnasında ciddi siyasi ve ekonomik eleştiriler yapmış ama asla mücadelesinin tamamını günlük siyasi ve politik eleştirilere ve kısır tartışmalara hapsedip sıradan bir siyasi parti lideri haline gelmemiştir. Hangi konudan bahsederse bahsetsin, onun muhakkak inancımızla ilgili bir yönünü bulup oraya dikkat çekmiştir. Herkes ekonomik eleştiri yapmıştır ama Erbakan Hocamız ekonomik bir eleştiri yaparken faize ve faizin inancımız açısından yasak ve haram kılındığına da muhakkak vurgu yapmıştır. Herkes haktan ve adaletten bahsetmiştir ama Erbakan Hocamız İslam’ın hak ve adalet anlayışını gündeme taşımıştır. Her siyasi parti lideri özgürlükten bahsetmiştir ama Erbakan Hocamız, İslam’ın özgürlük anlayışına vurgu yapmıştır. Böylece hem diğer parti liderlerinden bir lider haline gelmemiş hem de gündemde hangi tartışma olursa olsun bu tartışmayı bir fırsata çevirerek asıl hedefi olan toplumun İslami açıdan şuurlandırılması için de gayret etmiş, İslami çizgiyi, rengi ve kokuyu hep muhafaza etmiştir.
Onun en önemli özelliklerinden birisi de rakipleriyle girdiği siyasi mücadeleyi asla kişisel bir kin ve husumete çevirmemesidir. En şiddetli tartışmalardan sonra bile tebessüm ederek “Hepimiz bu milletin evladıyız” cümlesini kurmuş, kardeşlik bağlarını hep muhafaza etmiştir. Bu özelliği nedeniyle fikirlerine katılmasalar da hemen hemen her partinin tabanı tarafından sevgi ve saygı görmüş ve toplumun ana gövdesi ile asla kutuplaşmamıştır.
Büyük bir ıslah hareketi başlatmıştır:
Erbakan Hocamız, siyasi hedeflerin gerçekleşmesi için gerekli toplumsal zemini oluşturabilmek adına kurduğu 40 tane MİLKO kuruluşu ile eğitimden gençliğe, medyadan ekonomiye, ahlaktan aile hayatına kadar birçok alanda aktif ve etkin bir ıslah hareketi başlatmıştır. Erbakan Hocamız, mezhepçilik, tekfircilik, hadis ve sünnet inkârcılığı, diyalogculuk, ılımlı İslam, muhafazakârlık gibi sapmalara asla prim vermemiş, hareketin her alanda saf, duru ve net bir İslami çizgide, ehl-i sünnet anlayışı istikametinde devam etmesine büyük önem göstermiştir.
Bir müceddid gibi hareket etmiştir:
Erbakan Hocamız, inancının emrettiği hedeflere ulaşmak ve ümmetin yeniden dirilişini gerçekleştirebilmek için Kur’an ve sünnetin emirleri doğrultusunda İslam Birliği, İslam Birleşmiş Milletleri, İslam Barış Gücü, İslam Kültür İşbirliği Teşkilatı, Faizsiz Ekonomik Sistem ve İslam Dinarı gibi büyük projeler geliştirmiş, gerçekçi, uygulanabilir ve Müslümanların pratik sorunlarını çözebilecek bir yol, yöntem ve usul belirlemiştir.