17 Şubat Çarşamba günü ünlü psikolog, iyi bir eğitimci Prof. Doğan Cüceloğlu’nun vefat ettiği haberini bütün kanallar,yüzünden hiç eksik etmediği gülümseyen çehresiyle sanki öbür tarafa da öylece gittiğini düşündüren bir resimle verdiler. Rahmet olsun.
Hafızalarımızda ‘eğitime ve dolayısıyla insanı anlamaya adanmış bir ömür’ olarak yerini çoktan almış olan Doğan Hoca, doğru bir hedef seçmişti kendine. O hedef insan ve onun iyi yetiştirilmesiydi. İyi yetişmiş bir insan olanın en önemli ölçütü güvendi; çünkü Hoca’ya göre bir insanın gelebileceği en yüksek makam güvenilir insan olmasıydı. Öyle ya, çalışarak, kariyer basamaklarını bir bir atlayarak vali, general, ordinaryüs profesör, kral hülasa her şey olabilirdi insan; lakin güvenen ve güvenilen olmak hepsinden önemliydi.
Peygamberimiz Hz. Muhammed (as)’ın Mekke müşrik toplumu içinde elçilik görevini yapmaya başlamadan önce ‘el emin’ olarak kabul görmüş bir kişiliği vardı. Getirdiği ilahi mesaja inanmayanların dahi güven duyduğu bir insandı. O’na her şerlerini emanet edebilirlerdi.
Ömrünü insan ilişkilerindeki arızaların giderilmesi konusunda toplumsal bir farkındalık meydana getirmek yahut seminerleriyle ve birbirinden güzel onlarca kitabıyla sözlerimiz ve eylemlerimizdeki yozlukları daha iyi görebilmemiz için harcamıştı Doğan Hoca. Tek derdi ve davası inandığı değerlerin ki bunlar ‘yaşam pusulasıdır’ hayat bulması içindi; çünkü insanların yeryüzünü cennet etmek gibi bir sorumluluğu vardı ve bunu ancak birbirini anlayabilen, anlayabildiği için anlaşabilen ve nihayet birbirini seven, birbirine zulmetmeyen insanlar başarabilirdi.
Ülkemizi parlak bir geleceğe taşıyacak nesiller yetişmesinde büyük emeği olduğu konusunda kadir kıymet bilir herkesin hakkını teslim ettiği Doğan Hoca, her çocuğun muhteşem bir potansiyel olarak doğduğunu; lakin çocuğun içinde yetiştiği aile ve eğitildiği sınıf ortamında hangi değerleri yaşattığımız noktasında yeterince hassas olamadığımızıher fırsattan yararlanarak anlatmıştır.
Sahiden biz; evde, okulda, toplumda hangi değerleri yaşatıyoruz? Hoca cevabını aslında çok iyi bildiğimiz değerlerin neler olduğuna dikkatimizi şu soruyla çekerdi sürekli: Ailede, okulda konuşulan, nasihat edilen değerler mi yaşayan değerler mi pirim yapıyor? Yazık ki dilimizden düşürmediğimiz değerlerimiz var; lakin bunları bir türlü yaşayan değerlerimiz haline getiremediğimiz için muhteşem bir potansiyelle doğan çocuklarımızdaki cevherlerin ortaya çıkmasını sağlayamıyoruz.
Hoca’nın Hakk’a yürüdüğünü öğrendiğim gün bir kanalda Doğan Hoca ile yapılan bir söyleşi yayımlanmıştı. Bu söyleşide Hoca, çok hassas olduğu değerler konusundaki içler acısı halimizi bir konferansındaki deneyimini aktararak örneklemişti.
Konferans vermek için gittiği salon dolmuştur. Sözlerine bir değerimizi hatırlatarak başlar. “Kul hakkına önem veren bir toplumuz değil mi?” sorusuna güçlü bir ‘Evet!’ cevabı gelince. ‘Göreceğiz bakalım, unutmayın!’ deyip bir buçuk saat kadar süren programını tamamlar. Sıra kitaplarını imzalamaya gelmiştir.
Kitaplarını imzalatmak bu arada hocayla fotoğraf çektirmek isteyen insanların aceleciliği gözünden kaçmaz. Öğrenci- öğretmen, zengin-fakir, işçi-memur, büyük-küçük kim olursa olsun herkesin birbirine azami saygılı davranarak sıraya girip medeni insanlara yakışır bir şekilde davranmalarını bekleyen Hoca, insanların sebepsizce birbirinin önüne geçmeye çalıştığını görüp üzülür. Kim bilir, kaç kere görüp üzülmesine neden olan hal/halimiz,konferansına başlarken hatırlattığı değerin hayat bulmadığını, bu toplumun bir şekilde bildiği birçok değer gibi ‘kul hakkı’nın da sadece konuşulan değerler arasında kaldığıdır.
Bir değer yaşama biçimine dönüşmeden ayağa kaldırılamıyor. Dinimiz ahlakımız, ahlakımız dinimiz olmadan insanlığa hayat verecak değerler, Doğan Hoca’nın görüp bizim de pek ala farkında olduğumuz gibi sadece konuşulan değerler olarak kalmaya mahkûm oluyor.
İşte mahallemizden bir komşunun vefatını duyuran sala yükseliyor yakın camiinin minaresinden. Namazı için toplananlara hoca nasılsa ‘Merhuma haklarınızı helal ediyor musunuz?’ sorusunu soracak, cemaat de hep bir ağızdan ‘Helal olsun!’ diyecek. Bu soru ve malum cevap tam üç kez tekrarlanacak…
En küçüğünden en büyüğüne hak ihlalleri konusundaki bu kayıtsızlığımızın nedenlerinden biri ve belki en önemlisi ‘nasıl olsa helal ederler!’ kolaycılığı olmasın!...
Doğan Hoca bir ömür insanı insan yapan değerler diye sabırla hiç usanmadan titizlenip durdu. Bunların yani aslında seçimlerimizin altında yatan inançların bir farkındalığa, bir bilince dönüşmesi ve nihayet ‘insan insana’ güzel ilişkiler kurulup bu sayede insan olan her yerde insanın mutlu olacağı güzelliklerin yeşermesi ve hayat bulması için çok emek verdi. En önemlisi kendimize, çevremize ve kâinata güzel bakmayı öğretti. Güzel bakan güzel görürdü çünkü.
Değerler deyip duruyoruz da Doğan Hoca’nın dediği gibi hangi değerleri yaşatıyor, hangilerini ayağa kaldırmaya çalışıyoruz? Bunu bir güzel düşünelim, derim.
Selamların en güzeliyle…
Hacı Halim Kartal- 22 Şubat, 2021