Ömrü olanların ileride adını corona ile anacakları ve Rabbimizden sadece onunla kalmasını dilediğimiz 2020’nin son gününden meçhul bir akıbete demir aldığımız 2021’e ilerlerken iki farklı kalemden birbirinden farklı; ama önemi bana göre gemici feneri gibi olan bağlantı notları ile başlamak istedim bugünkü yazıma.
İlki Gökhan Özcan’ın ‘2020’nin Bize Söyledikleri’nden… Yazar geçen yılın bize söylediklerinden her biri hayati önemde mesajlarını sıraladıktan sonra ibretle ve dikkatle okumamız gereken birini sona bırakmış. Diyor ki: “Üstümüze çöken bu ağırlıkları 2020’nin getirmediğini, dolayısıyla da 2021’in götürmeyeceğini…” (Yeni Şafak, 31.12.2020)
İnsan yapıp ettiklerine dönüp bakmaz mı?
Yazık ki başımıza gelenlerin nedenleri ve niçinleri üzerinde öyle uzun boylu kafa yormuyoruz. Her şey bir anda birdenbire olmadığı gibi bir parmak şaklatınca da kayboluvermiyor gözlerimizin önünden. Biz anlasak da anlamasak da her şey, neden- sonuç ilişkileriyle birbiriyle bağlantılı süreçler içerisinde meydana gelmektedir. Bir sosyal olayın ardında, doğrudan veya dolaylı olarak ona etki eden onlarca olay, olgu veya durumdan söz edilebilir. Varlığın tabi olduğu temel yasanın gereğidir bu.
Her şey birbirine bağlı, davranışlarımız da bu bakımdan önem kazanıyor; çünkü birbirimizi etkileyebiliyor, birbirimizden etkilenebiliyoruz. Takva sorumlu davranış, müttakiler de işlerinde ve eylemlerinde sorumluluk bilincini yaşama biçimine dönüştürebilmiş olanlar demek olduğuna göre bu durumda bizi çepeçevre kuşatmış olan her şeye karşı kafamıza göre davranma lüksümüz kalmıyor. Nitekim Rabbimizin şu ikazını bilmiyor olamayız: “İnsan başıboş bırakılacağını ve dilediği gibi hareket edebileceğini mi sanır?” (Kıyamet, 36)
Akıl ve irade sahibi insan, insanlık bulunduğu her yerde, her zamanda, her durumda sorumluluk bilinciyle hareket edebilseydi söz konusu yazıda ‘2020’nin Bize Söyledikleri’ diye tespit edilenler arasında
“Dünyanın bir ucunda kıyamet kopmaya başlasa, diğer yanda hala “ bize bir şey olmaz” lafları gevelemeye devam ediyor olabileceğini…” gibi bir cümle yer bulabilir miydi?
Başımıza her ne gelmişse nefsimizin bize fısıldadığı, tamamıyla kendi icadımız olan ‘bize bir şey olmaz!’larımız yüzünden olmadı mı?
İhtiyacımız birken bine sahip olmak için dalmadık mı Allah’ın arzında emanet bellememiz öğütlenen her şeye? Denizlere, ırmaklara, göllere; ovalara, yaylalara, bağlara…
Akıl ve irade sahibi insana yapıp ettiklerinin mutlaka hesabının sorulacağının beyan edildiği Kıyamet suresinin şu ayetleri sorumluluktan kaçışın imkânsızlığını haber vermektedir:
“O gün insana, yapıp önden gönderdiği ve yapmayıp geri bıraktığı şeyler haber verilir. Hatta mazeretlerini ortaya koysa da o gün insan kendi aleyhine şahittir.”(Kıyamet/13. 14 ve 15. Diyanet m.)
İnsan kendisine, varlık insana hülasa her şey, herkese şahittir; çünkü varlık hafızalıdır.
İkinci not Selçuk Türkyılmaz’ın geçen seneyi ‘Geride kalan bir yıl değil, uzun bir sömürgecilik dönemi’ diye yorumladığı yazısından.
Yazar, milletçe uzun süre yaşadığımız iç ve dış sorunlarımıza temas ederek vatan toprakları üzerindeki huzurumuz için yediden yetmişe çok dikkatli olmamız gerekirken, adına ne dersek diyelim, (ihmal, kusur, umursamazlık vb.) türlü sebeplerle canımızı ziyadesiyle yakmış bir döngüden, bir olgudan söz ediyor. Bu döngü, düşmanlarımızın içimizden devşirdikleri ve düşünemez hale getirdikleri kendilerine bağımlı yapılarla, mankurtlarla başarıldı. Ne yazık ki çoğu zaman dinle, imanla hatta Allah ile kandırılarak günü gelince can evimizde çıkarılan yangınlara kendi ellerimizle odun taşıdık durduk bu basiretsizliğimizle! Hem de defalarca, yıllarca… Yukarıdaki ayetlerin aydınlığından baktığımız zaman bunlara getirebileceğimiz bir mazeretimizin olmadığı ortada.
Bu bağlamda Türkyılmaz’ın tespiti şu:
“Türkiye’yi ve coğrafyayı içeriden teslim almaya alışmış bağımlı yapılar, salgın döneminde yerli ve millî olana düşmanlık göstermekten vazgeçmedi. Bu da geride kalanın bir yıl değil, uzun bir sömürgecilik dönemi olduğunu gösterir. Bağımlı yapıların fütursuzca saldırıya geçmesinin bundan başka bir anlamı olamaz.”
Ders almazsak geçen yılların söylediklerine gelecek yılların söyledikleri eklenip duracak veya şu dönemi bu dönemi diye adlandırılacak.
İstiklal şairimiz Mehmet Akif’in ibretlik şu beytiyle bitirelim:
“Tarihi tekerrürden ibarettir diyorlar
Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi?”
Selamların en güzeliyle…