2
O'na salat ve selam olsun Rasulullah efendimiz Huzeyfe bin el - yemân ve Ebu Hüseyl isimli iki Sahabiye : madem Kureyş'in kafirlerine Allah'a yemin ederek " Bedr'e gitmiyoruz, Medine'ye dönüyoruz" dediniz sözümüzü tutalım buyurduğu zaman müslümanlar sayıca çok az idiler, düşman ise sayıca çok fazlaydı,buna rağmen Rasülullah Efendimiz karşıdaki gayri muslim bile olsa ona verilen söz tutulsun tâlimatını verdi.
Hudeybiye antlaşmasının tafsilatına girmeden, antlaşmanın bir maddesine konumuzla ilgili olduğu için değinelim:
Kureyş tarafından biri gelip müslüman olursa geri verilecekti, Müslümanlardan biri gidip Kureyş'e ilhak olursa geri verilmeyecekti.
Bu madde antlaşma maddeleri içinde zahire göre en ağır olanıydı.
Rasulullah efendimiz Hudeybiye'den sonra Medine'ye varır varmaz kureyş'ten biri olan Utbe bin Useyd es -sakafî Mekke'de müşriklerin elinden kurtularak Medineye gelip Müslüman oldu, antlaşma gereği müşrikler adam gönderip onu Rasulullah'tan istediler ve bize verdiğin sözü tut dediler. Rasulullah Efendimiz Mekke'den gelen Ütbeye dedi ki : Biz onlara söz verdik bildiğin gibi onlarla antlaşma yaptık dinimizde sözde durmamak olamaz sana ve güçsüz Müslümanlara Yüce Allah bir çıkış yolu ve bir kolaylık verecektir, Sen Mekke'ye dön.Utbe dedi ki : Ey Allah'ın Rasulü nasıl beni müşriklere teslim ediyorsun, müşrikler dinimde beni fitneye düşürecekler. Rasulullah buyurdu ki : Dönmelisin, senin ve seninle beraber olan zayıf güçsüz Müslümanlara Allah bir çıkış yolu ve bir kolaylık verecektir. Mekke'den Onu teslim almak için gelen iki kişiye Utbeyi teslim etti.
ona salât ve selâm olsun Resulullah efendimiz Müslüman olan bir arkadaşını müşriklere teslim etmesi ne kadar zor ama öbür tarafta verilen söze sadık kalma gibi dinimizin bir emri vardır ve onu uyguladı.
Mekke'ye döndüklerinde yolda onu alan iki kişiden kurtulup kendine bir baraka kurdu ve mekkelilerin ticaret yapmak için geçtikleri o yolda onlara tehdit oluşturmaya başladı, bunun gibi gelip Müslüman olan birkaç kişi aynı şekilde Utbeye katıldılar, sonra müşrikler işin içinden çıkamayacaklarını anlayınca, Rasulullah efendimize haber saldılar ve o maddeyi kaldıralım ddediler.
En zor şartlarda ahde vefa gösteren ve sözünün eri olan bir Peygambere inanan ümmetinin fertleri olarak bizler nasıl sözümüzde durmayız, nasıl birbirimizi kandırırız, nasıl vefasızlık yaparız, bunu anlamak mümkün değildir müslümanlar namaz gibi, oruç gibi, hac ve zekat gibi farz olan sözde durmaya va'de ve ahde vefaya sadakat'a doğruluğa sarılmadan millet ve ümmet olarak umduklarına kavuşmaları mümkün değildir.
Bir müslüman, ne yapalım herkes böyle yapiyor ben de yapıyorum diyemez, önce şunu bilelim ki herkes böyle değildir, herkes böyle olsa bile tek başına kalsa bir mümin Hakkı ihkâk edecek, sadık olacak düz ve düzgün olacak, mü'min'in doğru olma gibi bir görevi vardır. Bu hususta Haris el - muhasibi'nin dediği şu kıymetli söze beraber kulak verelim :
عليك باتباع الحقي ولا يضرك قلة السالكين واياك وطريق الباطل ولا يغرك كثرة الهالكين
Sen hakka hakikata,doğru olana tabi ol,salikleri ve yapanları az da olsa sana zarar vermez, batıl olana batıl yollara, batıl yerlere ve batıl kimselere yaklaşma, uzak dur batılın tabilerinin ,saliklerinin ve yolcularının çokluğu seni aldatmasın.
Nasip olursa bu konuya devam edeceğimizi beyan ederken Yüce Allah'a yalvarıyoruz ve diyoruz ki :
Allah'ım Müslümanlar olarak ayrı düştüğümüz ve uzaklaştığımız kur'an-ı Kerim'in ve Rasulullah efendimizin ahlakını tekrar bizlere bu millete,bu ümmete nasip eyle.Âmîn.
Ahmet ÖZKAN
21 Aralık 2020 Pazartesi