Bütün mazlumların dört gözle beklediği, zalim ve günahkârların ise hiç gelmesin istediği o büyük mahkeme kurulduğu gün, hepimiz tek tek hesabımızı vermek için o mahkemeye çıkacağız…
O gün tüm insanlar “üzerinde hiçbir alamet (dağ, dere, bitki vb.) bulunmayan, halis buğday unundan yapılmış yufka gibi beyaz ve parlak bir düzlükte toplanacak” (Buharî).
Ve o büyük mahkeme kurulacak…
Bu mahkemenin hâkimi yani hüküm vereni; âlemlerin rabbi olan Allah olacak. Bu mahkemenin hukuku; Batı hukuku, Roma hukuku, AB yasaları, ya da İtalyan ceza hukuku değil, Adil olan Allah’ın koyduğu hukuk olacak…
O gün, kimseye haksızlık yapılmayacak, hiçbir şey unutulmayacak. Amel defterini eline alan, bu nasıl bir kitapmış, küçük, büyük her şeyi yazmış diyecek (Kehf, 49). O gün, hesap, zerreler üzerinden görülecek. Kim zerre kadar hayır işlemişse onun karşılığını, kim de zerre kadar şer işlemişse onun karşılığını görecek (Zilzal, 7-8).
Bu mahkemede azalarımız şahitlik edecek, dillerimiz, ellerimiz ve ayaklarımız şahitlik edecek (Nur, 24). Kulaklarımız, gözlerimiz ve derilerimiz şahitlik edecek (Fussilet, 20). Üzerinde gezip dolaştığımız yer, bizim tüm yapıp ettiklerimizi haber verecek (Zilzal, 4).
O gün mahşer meydanındaki kalabalık yarılacak ve bir sessizlik olacak, çünkü tüm bu şahitlerden başka büyük bir şahit daha gelecek. Ve Peygamber (s.a.s) konuşacak şahit olarak ve diyecek ki: “Ey Rabbim benim bu kavmim bu Kur’an’ı terk edilmiş bıraktı” (Furkan, 30).
O gün, kimse şahitleri satın alamayacak. Tehdit edemeyecek. Baskı yapamayacak. Yalancı şahitler getiremeyecek. Gizli tanıklar olmayacak. Kimse kimseye iftira edemeyecek. Kimse kimsenin suçunu üstlenemeyecek…
Hâkimin değişmesi talebinde bulunuyorum! İtiraz ediyorum! Temyize gidiyorum! Bir üst mahkemeye havale ediyorum! Avukatlarımı değiştiriyorum! Delillerin toplanması ve şahitlerin dinlenmesi için mahkemeyi 6 ay sonraya erteliyorum! Orada bunların hiçbirisi olmayacak…
O gün, adam kayırma, rüşvet, torpil, iltimas olmayacak. Yukarıdan bir telefon ya da küçük bir not da gelemeyecek. Makam sahipleriyle akrabalık, dostluk, yakınlık hiçbir işe yaramayacak. Çünkü o gün herkes birbirinden kaçacak. O gün, kişi, kendi öz kardeşinden, annesinden ve babasından, eşinden ve çocuklarından bile kaçacak. Çünkü o gün herkes kendi derdine düşecek (Abese, 34-37).
O gün, tüm dokunulmazlıklar kaldırılacak. Orada kimseye gücünden, malından, makamından, zenginliğinden, akademik kariyerinden, ünvanından, apoletinden dolayı bir ayrıcalık yapılmayacak…
O gün, yönetenler ve yönetilenler, takip edilenler ve takip edenler, emredenler ve emre uyanlar, efendiler ve köleler, troller ve sahipleri, liderler ve halkları herkes birbirini suçlayacak. O gün liderlerine uyup yanlış yollara sapanlar, siz olmasaydınız biz müminlerden olurduk diyerek kime uymuşlarsa onları suçlayacaklar. Liderler de; siz doğru yoldan gittiniz de biz mi size engel olduk diyerek onları suçlayacak (Sebe, 31-33).
O gün, günahkârlar, zalimler, müstekbirler, cehennem azabından kurtulmak için önce oğullarını fidye olarak vermek isteyecekler. Onlar kabul edilmeyince hanımımı ve kardeşimi alın! Ama beni almayın diyecekler. Onlar da kabul edilmeyince bütün aşiretimi alın ama beni bırakın diyecekler. Bu da reddedilince, kendini kurtarmak için yeryüzünde kim varsa hepsini fidye olarak vermek isteyecek. Ama bunların hiçbirisi fayda etmeyecek (Mearic 11-14).
Ogün gelip, o büyük mahkeme kurulmadan hazırlık yapalım…