Prof. Nevzat Tarhan, okullara “kelam” derslerin konmasını teklif etmiş. İslamiyetin iman esaslarını ispat yoluyla anlatan ilim dalı “kelam”.
Kur’an, akla önem veren bir kitap. Bu yüzden insanlara indirilmiş. Dağlara, ağaçlara, hayvanlara indirilmemiş. Delilerin dini yoktur.
İnternet çağındayız, herkes her türlü bilgiye kolayca ulaşabiliyor. İslam’ın inanç esaslarıyla ilgili sorular ve şüphe verici fikirlerle küçük yaştaki çocuklar da karşı karşıya kalıyorlar. Bu yüzden okullara kelam dersi konmalı, diyor Prof. Tarhan. Her anne ve baba hatta her öğretmen, İslam esaslarını aklî ve mantıklı delillerle anlatabilecek bilgi ve bilgeliğe sahip değil. Hepimiz çocuklarımızı en iyi şekilde eğitmek istiyoruz.
Okullardaki fen bilgisi, hayat bilgisi, coğrafya, fizik, kimya, biyoloji dersleri Kur’an’ın bakış açısı ile yazılsa ve anlatılsa Prof. Tarhan’ın istediği maksat bir ölçüde gerçekleşir. Gel gör ki bu dersler ülkede yüzde bir bile bulmayan ateistlerin bakış açısıyla yazdırılıyor.
1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu, eğitimin demokratik olduğundan söz ediyor. Konu fen bilgisi ders kitaplarının yazılması olunca 99’luk inançlı kitlenin bakış açısı, inancı, görüşü dikkate alınmıyor, biri bile bulmayan dinsizlerin bakış açısı geçerli oluyor. Demokrasi rafa.
İslam inanç esaslarının akla ve mantığa uygun bir üslupla bilimsel olarak anlatılması çok önemli. Mühendis - yazar Raif Öztürk, Evrenden Mesajlar kitabında Allah’ın varlığını bilimsel olarak anlatan çok güzel örnekler verir. Raif Bey kendisi mühendis, plastik ham maddesinden alet, oyuncak, leğen, sandalye, ibrik, kavanoz kapakları, otomobil ve bilgisayar parçalarının yapılışını anlatır. Der ki:
“Elektrik rezistansıyla ısıtılıp eritilen plastik ham maddesi, iğne uçlu plastik enjeksiyon makinesi ile kalıba enjekte edilir, kalıp değiştirilerek plastikten binlerce çeşit parça ve âlet üretilir. Makine aynı, sadece kalıp değiştirilir.
Milyonluk tezgâhlarda seçkin mühendislerin kontrolünde ve çok hassas ölçülerde üretilen kalıplar olmazsa enjeksiyon iğne ucundan çıkan plastik eriyiği hiçbir işe yaramaz.
Diş macunu sıkıldığında nasıl yığma bir şekil alırsa kalıpsız enjekte edilen plastik de her zaman yığma bir şekil alır.
Yıllarınızı verip milyonlarca deneme yapsanız KALIPSIZ hiçbir oyuncak veya otomobil parçası elde edemezsiniz.
İncir, kiraz, elma, karpuz gibi meyveleri düşünün. Hepsinin kendine has kalıbı var. Rengi, kokusu, tadı, içindeki vitaminler her meyvenin kendine özel.
Bu meyvelerin kalıbını yapan olmazsa köklerinden aldıkları besin maddeleri şekilsiz, yığma maddeler olması lazım. Hâlbuki her meyvenin şekli ayrı, tadı, kokusu, rengi ayrı. Her meyve tam bir mühendislik harikası.
Okul kitapları bu harika meyvelerin oluşunu “doğa yapıyor, kendiliğinden oluyor, tesadüfen, ağaçtan, topraktan oluyor” diyerek mantıksız bir şekilde anlatıyor. Fevkalade sanatlı, besleyici, vitamin deposu meyveler, tesadüfen oluyormuş gibi sunuluyor.
Okul kitapları, öğrencinin akıl gözünü kör ediyor.
Tabiatta gördüğümüz her meyve, her çiçek, her yaprağın; saplarından enjekte edilen öz su ve vitaminlerle KALIPSIZ yapıldığı görülüyor.
İncir sapından meyveye gelen SÜT gibi SIVI, daldaki çıkış deliğinde bir KALIP olmadığı harika incire dönüşüyor. İncir kökünden meyveye gelen sıvı, nasıl oluyor da diş macunu gibi yığma bir şekil almıyor, tamamen insanın ağız tadına uygun, BALLI İNCİR şeklini alıyor?
Üstelik incirin içine onun neslinin devamını sağlayacak şekilde programlanan yüzlerce minicik çekirdekler yerleştiriliyor. Bu fevkalade güzel meyveler, ağacın işi olabilir mi?
Bir mühendislik harikası olan yaprak, odunun, yani ağacın işi olamaz.
Çiçek, meyve ve yapraklar; ilim, güç, hikmet sahibi, Kerim, rızık verici olan ALLAH tarafından yaratılıyor. Eser, sahibini ve yaratıcısını anlatır. (Evrenden Mesajlar, Raif Öztürk, Selis yayınları, s.24-28; Tel.0212-5136389)
Anne karnında göbek bağı ile beslenen bebek, anne rahminde yığma bir et topağı olmuyor. Göbek bağından gelen besinler zamanla kafa, göz, kulak, burun, ağız, el, ayak, saç, tırnak, böbrek, kalp, damar, sinir vb. hâline geliyor ve sonunda canlı bir bebek dünyaya geliyor.
Konuyu Kur’an’ın üslûbuyla anlatalım:
“Vallahi, biz insanın özünü çamurdan yarattık. Sonra onu sağlam bir yerde (anne karnına) su damlası yaptık. Sonra o su damlasını kan pıhtısı hâline getirdik. Sonra kan pıhtısını et parçasına çevirdik. Sonra et parçasından birtakım kemikler yarattık. Sonra da kemiklere et giydirdik. Sonra ruh verip başka bir yaratılışla ona hayat verdik. Yaratıcıların en güzeli Allah ne yücedir.” (Müminun,12-14)
Bir kitap yazarsız, bir resim ressamsız, bir bina ustasız olmaz. Her eserin ustası vardır.
Kâinat, mükemmel ve harika bir kitaptır. Evren kitabının yazarı ve sanatkâr Allah’tır.
Fen bilgisi, hayat bilgisi, fizik, kimya, biyoloji, astronomi derslerini Kur’an üslubuyla yazacak yazarlara ve anlatacak öğretmenlere ihtiyacımız var.
Milli Eğitim Bakanlığından beklenen bu. Eğer bu yapılırsa ortalıkta ne ateist ne de deist kalır.
MEB, Evrenden Mesajlar’ı bütün okullara tavsiye etmeli.
Fen bilgisi kitaplarını, Evrenden Mesajları örnek alarak yazdırmalı. Fen kitaplarında, kâinat ve içindeki Allah’ın eserleri, Kur’an’ın bakış açısıyla anlatılmalı.