Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, eğitimin hikmeti öğretmesi gerektiğini beyan etti öğretim yılı başında.
Milli Eğitim Bakanımız Ziya Selçuk, 16. İmam Hatipliler Derneği kurultayında, “Bizim imam hatiplilere bakışımız mananın ve maddenin birlikte yeşermesidir. Maddede manayı, kâinatta hikmeti, biyolojide azameti görmekle alakaladır” dedi.
Lise biyoloji kitapları hikmeti manasızlaştıran metinlerle dolu.
Mesela 11. sınıf kitabında embriyonun döllenmesi ve bebeğin meydana gelişi anlatılıyor.
Yaratıcı sanki hiç karışmıyor, bebeğin teşekkülü edilgin çatılı fiillerle anlatılıyor, cümlelerin öznesi yok.
“Embriyonun gelişmesi yumurta ile spermin birleşip zigotu oluşturmasıyla başlar. Döllenmenin sonucu oluşan zigot, tek bir hücreyken büyüme ve gelişme sonunda milyarlarca hücreden oluşan dokuya ve organa sahip karmaşık bir organizmaya dönüşür.” (Biyoloji 11, s.180)
Laboratuvarlarda ömrünü geçiren profesörler bir tek hücre yapamaz.
Döllenen ilk hücreyi ve ondan milyarlarca hücreyi kim yaratır? Mucize bir olay!..
Vay be!.. Tek satır yok.
“Embriyo rahim duvarına tutunur. 4-5 hafta sonra plasenta oluşana kadar embriyo endomentriyorumdaki kılcallardan beslenir. Plasenta embriyoya besin ve oksijen sağlar, embriyonun atıklarını da uzaklaştırır.
Embriyoda en hızlı değişim ilk 3 aylık sürede gerçekleşir. 9 hafta sonra bütün organlar gelişmeye başlar. Döllenmeden sonra embriyonun beyni ve omuriliği şekillenmeye başlar. Döllenmeden 9 hafta sonra bebeğin organları, kasları ve kaburgaları belirginleşmeye başlar. Kol ve bacakla çıkıntılarında el, ayak ve parmaklar oluşur. Böylece fetüs ilk üç aylık gelişim dönemini tamamlar. İkinci üç aylık dönemde bebeğin kaşları, kirpikleri oluşur, kemikleri ve dişleri oluşmaya başlar.” (s.181)
Dişim çürüdü, 5 sene üniversite okumuş bir doktora gittim, implant diş taktırdım.
Bin dolar verdim.
Takılan diş cansız ha!..
Bir dişe 6.500 lira veriyoruz, onu diş doktoru yapıyor, hem de günlerce doktora gidip geliyoruz, filim çekiyor, kalıp alıyor, laboratuvara implant dişi ısmarlıyor, uğraşa uğraşa takıyor.
Bebeğin 32 dişi kimse karışmadan oluşmaya başlıyor öyle mi?
Bu işin hikmet neresinde Allah’ını severseniz?
“Üçüncü üç aylık dönemde büyüme devam eder. Dolaşım ve solunun sistemleri gelişir. Kaslar kaynaşır. Bu evrenin sonunda bebeğin başı rahim ağzına bakacak şekilde döner.” (s.182)
Sindirim sistemi… Ağız, diş, dudak, dil, damak, mide, yemek borusu, ince barsaklar, kalın barsaklar…
Bu organları yapan ve yaratan yok mu?
Bir satır daha:
“Bebeğini beyin gelişimi ilk 3 ayda tamamlanır.”
Beyin dediğin organda 100 milyar nöron var, proteinlerden yaratılmış.
Okur, anlar, düşünür, üretir, yorumlar…
Doktorlar bir tek nöron yapamazlar.
Bebeğe 100 milyar nöronu kim hediye ediyor, tek kelime yok. Yazık!..
“Ders kitapları körpe beyinleri KÖR ediyor”demiş Evrenden Mesajlar kitabı yazarı Raif Öztürk.
Makine yüksek teknik ressamı Raif Bey diyor ki:
“Plastiğin hammaddesini eritir kalıplara döker, ürün elde ederiz. Kalıp olmazsa enjeksiyonun iğne ucundan çıkan plastik eriyiği şekilsizdir, hiçbir işe yaramaz. Diş macunu sıkıldığında nasıl yığma bir şekil alırsa kalıpsız enjekte edilen plastik de her zaman YIĞMA BİR ŞEKİL alır.
Ana rahminde göbek kordonu ile beslenen embriyo, gayesiz bir yığılma olması gerekirken nasıl oluyor da en mükemmel eserler meydana geliyor?
Bu mükemmel eserler acaba cansız, akılsız, birbirinden haberleri olmayan, bizlerden hiç haberi olmayan atomların ve minerallerin işi mi? (Evrenden Mesajlar, Selis yayınları, s.30)
Temel soruyu sormuş Raif Öztürk:
“Tek hücrelik embriyo çoğala çoğala neden hücre yığını olmuyor da göz, kulak, el, ayak, diş, dudak, kemik, gıkırdak, kas, burun, böbrek, mide, barsak, parmak, hiç kimseye benzemeyen parmak izi, yüz, göz retinası olabiliyor?”
Üstelik bu organlar canlı. Yüksek makine mühendislerinin plastikten elde ettikleri oyuncak arabalar, bebekler vs. cansız.
Kitabın yazarları Hülya Tokgöz, Uğur Gürel, Ahmet Bagatır, Berrin Yüceler, Necati Atalay kitabın içine adınızı yazdınız çünkü 252 sayfalık kitap harflerden kendi kendine oluşmaz.
Biyoloji kitapları Türkçe kelimeleri beğenmiyor, Latince kelimeler seçiyor, metinleri anlaşılmaz hâle getiriyor.
Peki, ansiklopedi çapında bilgiler taşıyan DNA’lar nasıl YARATICI olmaksızın oluşur?
DNA’nın şifresini çözen Francis Collins,”Allah’ın Dili” isimli kitap yazdı ve iman ettiğini dünyaya ilan etti.
Talim Terbiye Kurulu kâinat kitabını hikmetten uzak, ateist bir gözle anlattırıyor.
Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı yapmış Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, bunları görmezden mi geliyor? Sayın Bakan, bu kitaplarda sizin konuşmanızda geçen “MANA”dan eser var mı?
Zincirlikuyu Caddesinde beraber yürüdüğümüz Kasımpaşalı arkadaşım, ülkemin medar-ı iftiharı RECEP TAYYİP ERDOĞAN, DERS KİTAPLARI KÂİNAT KİTABINI YARATANIN ADINI GİZLEYEREK anlatıyor, şirk kitabı gibi.
Hikmetli bilgiler abesiyet olarak sunuluyor. Ara ki hikmeti bulasın!