“Cehennem olsa gelen göğsümüzde söndürürüz, / Bu yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz yürürüz” diyen Milli Şair Mehmet Akif, İstiklal Savaşı yıllarında İstanbul’u, evini, barkını bırakıp Ankara’ya giden nadir yazarlardan biri.
Birçok yazar… Süleyman Nazif, Yahya Kemal, Abdülhak Hamid, Celal Sahir Erozan, Mithat Cemal Kuntay, Faik Ali Ozansoy, Faruk Nafiz Çamlıbel, Yusuf Ziya Ortaç, Emin Bülend…
Akif yol arkadaşı Eşref Edip Fergan ile birlikte Sebilürreşat’ı Ankara’da çıkardı. Balıkesir, Kastamonu, Konya gibi illere gitti, milletimize Sevr Anlaşması’nın nasıl bir felaket olduğunu anlattı, Milli Mücadele’ye katılmaya teşvik etti, askerimize moral vermek için cephelere gitti, Ali Fuat Cebesoy ile birlikte askerin bayramını kutladı. (29 Temmuz 1922)
1922 yılında ordumuz Yunanı yendi, 9 Eylül’de Yunanlılar İzmir’den denize döküldü.
Savaş sonrası Lozan’da barış görüşmeleri yapıldı. İsmet İnönü başkanlığındaki heyet, İngilizlerin dayattığı barış şartlarını Meclis’e taşıdı.
Yunanistan’ı yenmiş, düşmanı kovmuştuk ama Batı Trakya Yunanistan’a bırakılıyor; Yunanlıların ödemesi gereken 470 milyar dolarlık savaş tazminatından vazgeçiliyor, Ege Adaları İtalyanlara; Kıbrıs, Kerkük, Musul İngilizlere; Hatay, Fransızlara terk ediliyordu…
Misak-ı Milli sınırları içindeki bu toprakların düşmanlara bırakılmasını Meclis kabul etmedi.
Ankara’da Müdafaa-yı Hukuk grubu kuruldu, Mehmet Akif gibi yönetime boyun eğmeyen ve ikinci grup denen muhafazakâr vekiller gruba alınmadı. CHP’nin özünü teşkil eden bu grupla 1923’te seçime gidildi, İstiklal Savaşı verilirken Meclis’te bulunan dindar milletvekilleri Meclis’e sokulmadı.
12 Nisan 1923’te Sebilürreşat Ankara’da son sayısını çıkardı. Mehmet Akif ve Eşref Edip Fergan İstanbul’a döndüler. Yeni Türkiye inşa edilirken Akif’in yapılmasını istediği şey şuydu:
“Doğrudan doğruya Kur’an’dan alıp ilhamı;
Asrın idrakine söyletmeliyiz İslam’ı!”
Dindar vekilleri tasfiye eden CHP, Kur’an’a ve dine savaş açtı. İstiklal Mahkemeleri kurdular, muhalefeti susturdular.
Sebilürreşat’ı çıkaran Eşref Edip Fergan İstanbul’daki İstiklal Mahkemesi’nde yargılandı, berat etti.
Sultan 2. Abdülhamit Han’ı iktidardan indirip Osmanlı Devleti’ni 9 senede batıran İttihat ve Terakki bakiyesi CHP, masonların kurduğu bir parti ve her türlü dinî ve millî değere düşman, muhalefete asla tahammülü yoktur.
Eşref Edip Fergan, İstanbul’daki mahkemeden berat etmesine rağmen zulümden kurtulamadı, Diyarbakır İstiklal Mahkemesi’ne sevk edildi. Bir daha gazete çıkarmamak şartıyla mahkeme ONU ve MUHALİF BASINI serbest bıraktı, muhalif basın susturuldu.
Muhalefet bir daha gazete çıkarmayacaktı.
CHP’nin demokrasi anlayışı bundan ibaret.
Eşref Edip Fergan o günleri anlattığı kitabında Kur’an tercümesi devrimini şöyle dile getirir: “Kur’an yerine Türkçe tercümesinin ikamesi işi Diyanet İşleri Başkanı Şerefettin Yaltkaya’ya verildi. Yaltkaya 33 dereceli farmason Dr. Adnan Adıvar’ın delaletiyle bu işi, bu korkunç ve feci inkılabı yapmak üzere o makama getirilmişti. İsmet İnönü, Diyanet reisi vasıtasıyla bu işi başarabileceğini zannediyordu. Maarif Vekili Hasan Ali Yücel, İnönü’nün akıl hocasıydı. Hasan Ali, Kur’an yazısı ile âyetler, sûreler yazıldığı için din kitaplarını bütün memleketten kamyonlarla toplatıyor, polis karakollarında ayaklar altında parçalatıyordu.
Bu planı gerçekleştirmeye İnönü’nün siyasi ömrü vefa etmedi. Diyanet başkanı yaptığı adam, gırtlak vereminden öldü. İnönü’nün akıl hocasının sandalyesi başına devrildi, tarumar oldular. O saltanatların yerinde bugün yeller esiyor. Tasarlanan bu plan akamete uğradı. Devrimcilerin kolu kanadı kırıldı, perişan oldular. Kur’an dipdiri, dimdik ayakta ve kıyamete kadar da Allah’ın koruması ile mahfuz kalacaktır. Kur’an’ı yeryüzünden kaldırmak için nice Gladistonlar, nice Şeddatlar geldi geçti fakat hepsi hüsrandan başka bir şey elde edemediler.” (Mehmet Akif, Hayatı ve Eserleri, Eşref Edip Fergan, Sebilürreşat Neşriyatı, 1960, s. 204-205)
İstanbul’a dönünce İstiklal Marşı şairi Mehmet Akif Ersoy’un maaşı kesildi, peşine polis takıldı, İrtica 906 kod numarası ile takip ettirildi.
Mehmet Akif susturuldu.
Bu boğucu atmosfere dayanamayan Akif, Diyanet ile imzaladığı sözleşme icabı Kur’an tercümesi yapmak üzere dostu Abbas Halim Paşa’nın davetine evet diyerek Mısır’a gitti.
İstanbul valisi N. Karataban, bir şekilde basılan Safahat’ı toplatıp imha ettirdi.
İçişleri Bakanı Şükrü Kaya (1925-1938) Akif’i takip ettirdiğini rapor etti. İstiklal Marşı şairi bir suçlu, bir hırsız, bir hain muamelesi gördü.
1936’da vefat ettiği zaman cenazesi belediye tarafından kaldırılıp kimsesizler mezarlığına defnedilecekti. Cenaze Beyazıt Camii önüne getirilmişti. Üniversite öğrencisi rahmetli Fethi Gemuhluoğlu ve iki arkadaşı cenazenin kime ait olduğunu tesadüfen öğrenince üniversiteli arkadaşlarına haber verdiler. Üniversiteliler, Akif’in namazını kılıp Edirnekapı Şehitliği’ne kadar uğurladılar.
Akif, Asım’ın nesli adını verdiği Kur’anî değerlere bağlı bir gençlik yetiştirmek istedi. Safahat’ı okuyan, manevî değerlere sahip gençlik zaman içinde iktidara geldi. Safahat yeniden ve birçok yayınevi tarafından basıldı. Mehmet Akif Ersoy’un adı okullara, üniversitelere, caddelere verildi.
Mehmet Akif küllerinden doğdu; hayatı ve eserleri ile ilgili yüzlerce kitap yazıldı.
Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan, konuşmalarında Akif’ten şiirler okuyor. Safahat her kütüphanede bulunuyor, meslek hayatım boyunca şiirlerini ezberleyip okuyana hep 100 verdim.
Asım’ın neslini yetiştirmek, imanlı ve erdemli bir nesil inşa etmek en büyük vazife.
CHP ve masonların Asımları, Akifleri, Necip Fazılları, Bediüzzamanları susturduğu günleri asla unutmamalıyız. Asım’ın neslini yetiştirmek Akif’e karşı vefa borcumuz.
Makam kapmak için çırpınan, arsa toplayan, gökdelen dikenleri boş verin.
Dinimize, vatanımıza, kitabımıza ve Akif’in rüyası İslam Birliği fikrine salip çıkalım.
Beyin Vitamini: Değerli yazar Mustafa Duran ile “Asım’ın Neslinin Mimarı Milli Şair Mehmet Akif Ersoy’un Hayatı”nı yazdık, Akif’i anlamak ve Asım’ın nesli yetiştirmek isteyenlere tavsiye ederiz. ([email protected] Tel: 0212 4911903)