-Allah (c.c) öyle büyüktür ki, O’nun kapısından baş çeviren insan hangi kapıya gitse izzet ve şeref bulamaz.
-Birisi babasına karşı gelse babası ona çok kızar. Asker vazifesini yapmazsa komutan onu ağır cezaya çarptırır. Akrabana, arkadaşına sadakat göstermezsen senden uzaklaşıp kaçarlar. Fakat yüce Allah isyan eden kullarına rızık kapısını kapatmaz. Her günahı görür, “Hilm” ile o günahın üstüne perde örter.
-Ey insan! Mutluluk ve safa yurduna, Hz. Muhammed’in izine düşmekten başka bir suretle gitmek mümkündür zannetme. Hz. Peygamber yolundan sapanlar çok gitmişlerse de başları dönmüş, perişan olmuşlardır. O, bütün peygamberlerin imamı, kıyamet gününün efendisi, beşeriyetin şefaatçisi, mahşer divanının en büyüğüdür. Böyle bir önderin ümmeti umarım ki isyan sebebiyle cehenneme girmeyecektir.
-Halkın başına; idamdan, mahkemeden, cezadan korkanları değil, emanet ehli ve Allah’tan korkanları koy. Çünkü mülkü ancak Allah’tan korkanlar ma’mur eder.
-Her gelen gider. Kimse mezara bir şey götüremez. İnsana iyi-kötü addan başka bir şey kalmaz. Asıl bahtiyar insan, ilim ve iyilikte şöhret kazanan kimsedir. Arkandan lanet edilmesini istemezsen iyi ol, ta ki kimse sana “kötü” demesin.
-İyilik ederek bir gönlü dinlendirmek, her menzilde bin rekât (nafile) nafile namaz kılmaktan efdaldir. Şunu unutma ki herkesin iyiliği kendi kudretine göredir. El emeğiyle geçinen bir fakirin verdiği bir ekmek, bir zenginin hazinesinden verdiği bir kilo altından daha makbule geçebilir.
-Ey arkadaş: Büyüklerin nasihatlerini dinle, uzağı gör, kimsenin gönlüne kin tohumu ekme. Fena tohumdan iyi mahsul elde edilmez. Unutma, diken ekersen gül biçemezsin.
-Ey varlıklı insan: Zenginin kerameti ekmek vermek, karın doyurmaktır. Malın, mülkün var. Hatırlı ziyaretçilerin var. Üstelikbal dudak hoş sohbet bir adamsın. Lakin mutfağının ocağı soğuk, tencere kaynamıyor. Vermiyor, yedirmiyorsun. Mahzun fakirleri görmüyorsun. Topladığın malı varislerin bölmeden, seni de mezarda kurtlar yemeden cömertlik bulutu ol, yardım ve iyilik yağdır. Fakirler himmetinin gölgesinde, nimetinin sofrasında otursun.
-Kapına bir garip gelirse eli boş gönderme. Dertlilerin, gönlü yaralı olanların hatırlarını sor. Ne bilirsin belki bir gün sen de o vaziyete düşer, o senin yerinde, sen onun yerinde olabilirsin. Unutmayasın nice güçlü zenginler vardır ki, zarurete düşmüştür. Nice düşkünler vardır ki, talih sonradan onların yüzüne gülmüştür.
-Şu dünyada öfke gibi bir dev görmedim. Öfke bir kere askerini hücum ettirirse, ortada ne insaf kalır, ne Allah korkusu, ne de din kalır. Bilesin ki; öfke ateşi evvela sahibini yakar, sonra düşmana ya ulaşır ya ulaşmaz.
-En büyük adam! Zayıflara karşı zorbalık yapma. Kimsenin kolunu bükme. Kimsenin ayağını kaydırma. Cihan bir kararda kalmaz. Bir gün senin de ayağın kayarsa kimse elinden tutup kaldırmaz.
-Ey insan! Merhametli ol. Tane taşıyan karıncayı bile incitme. Onun da canı var. Can ise tatlıdır. Diriyi cansız etmek (öldürmek) pek kolaydır. Maktulü (ölüyü) diriltmek mümkün değildir.
-Mademki ölüm var, mademki her şeyi bırakıp gitmek var; şu dünyada helal-haram demeden biriktirmek, sonra da bırakıp gitmek, zahmete değer mi?
-Birisi çalışır çabalar bir servet elde eder. Başka birisi gelir, zahmetsiz meşakkatsiz o servetin üstüne konuverir.
-Eğer bilgin ilmin yoksa susmak hayırlıdır. Boş cevizi hafifliği, insanoğlunu dili rüsvay eder. Senden daha üstün birisi söze başlarsa, onun söylediği şeyi daha iyi bilsen bile itiraz edip söze karışma.
-Bir cahil eşeğine konuşma öğretmek için uzun yıllar uğraştı. Akıllı biri şöyle dedi: “Bu işten vazgeç, insanların ayıplamasından kurtul. Bu hayvan senden söz öğrenemez. Sen çalış da bari ondan sükûtu (susmayı) öğren.”
-Arkadaş! Kimin başında “benlik” varsa onun hakkı, hakikati dinleyeceğini zannetme. Evet ne kadar yağmur yağsa, taş üzerinde gelincik çiçeği bitmez.
-İki şeyden Allah’a sığınırım. Biri; insanı zelil eden fakirlik, öteki ise; sevmediğin kimsenin komşuluğudur. Bir evin kötü, zevzek komşusu varsa, o ev, ayarı bozuk on akçe eder. O serkeş cahil komşu ölür veya oradan giderse evin değeri belki bin altın eder.
-İnsanlar musibete uğramadıkça güzel yaşamanın kıymetini bilmezler.
-İyi düşün dünya fanidir, vefasızdır, çabuk geçer. Ahiret azığını kendin hazırla. Senden geriye kalan senin değildir. Unutma! Güneş, ay nice zaman parlayacak. Sen ise lâhit (kabir) yastığından başını kaldıramayacaksın.
-Ey akıllı kimse! Zararını, kederini düşmanlarına söyleme. Çünkü yüzüne karşı (La havle) çekerler, fakat içlerinden –oh olmuş- der sevinirler.
-Bir kötü taş, bir altın kâseyi kırarsa ne taşın kıymeti artar, ne de altının kıymeti eksilir.
-Sözlerim halisanedir. Dinlenmese bile öğüt vermenin bir zararı olmaz. Mevlâ bize münâsip olanı bizden daha iyi bilir.