Gökleri yeri ve bu ikisi arasındakileri yaratan Allah, varlığın tabi olduğu değişmez yasaları da yarattığını kullarına defalarca hatırlatmaktadır seçilmiş elçileriyle gönderdiği kitaplarda.
Bu değişmez yasalar bütününe Rabbimizin verdiği isim Sünnetüllah’tır ki insanların yeryüzü mutluluğunun bu yasalara muhalefet etmemesine bağlı olduğu Al-i İmran suresinin 103. ayetinde benzetmeli bir anlatımla şu şekilde buyurulur: “Hep birlikte Allah'ın ipine sımsıkı tutunun ve birbirinizden kopmayın. Ve Allah'ın size verdiği nimetleri hatırlayın!”
Çok acelemiz var; varacağımız hedefe en kısa yollardan, en az enerji harcayarak en önce ulaşmak istiyoruz. Ulaşmak istediğimiz hedefe öylesine kilitleniyoruz ki gözümüz ondan başka hiçbir şeyi görmüyor. Neticeye ulaştıracak her yolu mubah görmeye başlayan bir çılgınlıkla sebep- sonuç terazisinin sebep tarafına ciddi uyarılar olmadan dönüp bakmayı zayıflık, azizlik, korkaklık sayıyoruz. Oysa her şey birbirine öyle sağlam bağlarla bağlı ki asla semtimize uğramayacağını düşündüğümüz felaketimiz bu sağlam bağları kopardığımız zaman geliyor.
Tablo şu: “Onlar ki (fıtrat) sözleşmesinden sonra Allah’ın (aldığı) sözü bozarlar, Allah’ın kurulmasını istediği bağları kesip koparırlar ve yeryüzünde ahlaki çürümeye neden olurlar. İşte bunlardır hüsrana uğrayanlar!” (Bakara 27)
Mustafa İslamoğlu Hayat Kitabı Kur’an adlı eserinde ayetle ilgili ufuk açıcı notlara yer veriyor. Misakın mecazi veya manevi bir sözleşme olarak düşünülebileceğini, bunun Allah’ın insana doğuştan verdiği fıtrat, vicdan ve akla tekabül ettiğini bu durumda misakın Allah’ın kopmaz ipine sarılmayı ifade ettiği bilgisinin ardından ayette ‘koparılmaması emredilen bağlar’ın şu dört şıkta özetlenebileceğini belirtiyor:
1. İnsanın kendisiyle olan bağı. 2. İnsanın Allah’la olan bağı. 3. İnsanın insanla olan bağı. 4. İnsanın tabiat ve evrenle olan bağı.
Hoca; bu ana şıkların altına akıl-vahiy, dünya- ahiret, lafız-anlam, madde-mana, birey-toplum, karı-koca, zengin-yoksul, yöneten- yönetilen gibi birçok bağın dizilebileceğini söylüyor. Nihayet Allah’ın koparılmamasını emrettiği bağların bütünüyle insanı ve insan hayatını ilgilendiren bağlar olduğunu, bu bağların korunmasının ferdi ve toplumsal barış ve huzuru garanti ederken, birbirinden koparılıp ayrılmasının da bunları yok edeceği sonucuna ulaşıyor.
İnsanın kendine bile hayrının kalmaması, kendisiyle bağlarını kopardığının resmi değilse nedir? İlim kişinin kendisini bilmesiydi; kendini bilen Rabbini bilirdi. Kendisiyle bağlarını koparan dolayısıyla Rabbi ile de bağlarını koparacağı için bu büyük kopuşun ardından birbiriyle duygu, düşünce bağları da kopan toplumların perişanlığı ne neye karşılık geliyor?
Hâlbuki uyarı son derece netti. Hatırlayıp anan anılır; unutan unutulur veya unutturulurdu.“Allah’ı unutan, bu yüzden Allah’ın da onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. İşte onlar gerçekten yoldan çıkmışlardır.”Haşir 19
Aile içi iletişimimiz, koparılmaması gereken bağlarımızı bile isteye koparmamız sebebiyle problemli hale gelmedi mi? Gençlerimizin bugün evlenip yarın boşanma davalarıyla mahkemelerde arz-ı endam etmeleri, yaşlı anne-babaların huzurevlerinde ölmeleri, merhametin Kaf dağlarının ardına çekilip gitmesi ve nihayet temeli kendimize, özümüze yabancılaşmakla başlayan nice duyarsızlık, bencillik, zorbalık… Bunlar insanın insanla bağını koparmasının daha nerelere kadar uzandığı veya uzanabileceği konusunda hepimize bir fikir verebiliyor mu?
Elimizin değdiği her yeri kirlettik. Sonra kendi eserimiz değilmiş gibi iğrenme hakkını kendimizde gördük. Başkaları ne yer, ne içer, nerde nasıl barınır demeden daha çok tükettik. Yarınlar hiç mi hiç umurumuzda olmadı. Yetime, yoksula dönüp bakmadık. Öyle ya Allah’ın dilemesiyle doyurabileceği kimseleri biz mi doyuracaktık. Gerçek ihtiyaç sahibi bir fakire ‘Haydi Allah versin!’ diyen kafa bu arızalı mantıkla ortaya çıkmadı mı?
Bugün daha iyi anlıyoruz ki neremizde bir çürüme başlamışsa, neremizde bir huzursuzluk varsa, bir zulüm varsa bilelim ki oralarda Allah’ın kurulmasını istediği bağlar her bakımdan koparılmış demektir.
Oysa Rabbimizin kurmamızı istediği bağlar hayatın sağlıklı inşası için olmazsa olmazlardı. Biri koptuğu veya koparıldığı zaman eninde sonunda sistem iflas etmek zorunda kalırdı.
Kopardığımız bağlarımızı yeniden kurmak için gerekli fırsatlara da imkânlara da sahibiz.
Rabbimizin rahmetinin kendimizle, Rabbimizle, insanlarla ve kâinatla kuracağımız bağların sağlamlığında olduğunu idrak edebilirsek tabi ki…
Selamların en güzeliyle…
H. Halim Kartal 27 Mayıs 19