banner202

banner203

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

banner176

Soyut bir kelime, görece bir kavram incelik.

   Daha çok iletişim ve ilişki halinde ortaya çıkar.

   Sözlerini ve davranışlarını beğendiğimiz kimi insanlar için ?Ne kibar, ne zarif bir insan!? demekten kendimizi alamayız. Bunun gibi kimileri için de ? Aman Allah?ım, ne kaba bir adam! Yontulmamış hatta ?kazma? sözcükleri beliriverir dudaklarımızda gayrı ihtiyari.

   Bu da nereden çıktı şimdi mi diyorsunuz?

   Arz edeyim:

   Geçenlerde biraz sakin olması gerektiği konusunda uyardığım biri, bulunduğu ortama aldırış etmeyerek, olanca pervasızlığıyla: ?Anam ?????dım olsun ben bir şey yapmadım ya!? demesin mi? Bir fena oldum ki sormayın.Başımdan kaynar sular döküldü sanki.Şaşırmış bir vaziyette şunu diyebildim:

   Aferin, seni dokuz ay karnında taşıyan, besleyip büyüten bugünlere getiren anneni , o mukaddes varlığı memnun edecek bundan daha güzel bir söz olamazdı senin için, aferin!

   Sonra güzel yurdumun güzel insanlarının sabahtan akşama kahvelerde, oyun masalarında, sokaklarda, evlerde? bunun gibi ne sözler, ne küfürler, neler neler söylediklerini düşündüm; kanım dondu. Bir ? gönül medeniyeti?nin mensupları, anneleri böyle sözlerle mi anmalıydı, ağızlarından çıkan iki kelimeden biri küfür mü olmalıydı, argo kelimeler mi doldurmalıydı sokaklarımızı, diye bir sürü soruyla allak bullak oluverdi kafam.

   Büyük bir tahribat yaşıyoruz milletçe.

   Manevi tarafı daha büyük bir tahribat bu.

 

Dilimiz aslında kalbimizin hoparlörü. Bu durumu Faruk Nafiz Çamlıbel, bir şiirinde şöyle ifade eder:

 

? Hangi sözlerle ninem gönlünü açmışsa bana,

  Ben o sözlerle gönül vermedeyim sevgilime;

  Sözlerim ninni kadar duygulu olmak yaraşır,

  Bağlıdır çünkü dilim gönlüme, gönlüm dilime?

 

  Dil inceliği kalp inceliğinin bir tezahürü. Bir dönemin zevkinin, zerafetinin, insan ilişkilerinin birçok yönünün o dönemin sanat eserlerinde az çok yansımalarını görebiliriz. Mesela şarkılarda?

 

  İki örnekte sevdiğimiz kimselere sevgimizi nasıl ifade ettiğimizi belirtmek istiyorum.

Birincisi eski bir şarkının sözleri:

 

 ?Bir bahar akşamı rastladım size

  Sevinçli bir telaş içindeydiniz

  Derinden bakınca gözlerinize

  Neden başınızı öne eğdiniz?

 

 İkincisi günümüzden:

 ?Azar azar / Kader bize ne yazar

  Ankara Devlet Su İşlerli / Bırak kızım bu işleri

  Son sözü söyledim, koymadı mı?   

  Ben kaçın kurasıyım kızım!

  Fıstık mısın yoksa nesin?

  Seni niye eller yesin??

  Bu sözler bir pop müzik parçasına ait. Hedef kitlesinin de geçlik, gençlerimiz olduğu anlaşılıyor.

  İzleyebildiğimiz davranışları nasıl gençlerimizin?

  Kızlarla birlikte sakız çiğniyorlar, sürekli cep telefonları ile uğraşıyorlar, bir sıra gözetmeden konuşuyorlar, birbirlerine hitap şekilleri genellikle ?çüş, ayı, manyak, gerzek?? Daha çok küfürlü konuşuyorlar. Yakın çıkarları neyi gerektiriyorsa ona göre oluşturuyorlar ilişkilerini. İşlerine gelirse iyi, gelmedi mi kim olursa olsun, ne olursa olsun fırlatıp atıveriyorlar.

 Herkes, her şey kullandığımız eşya gibi genellikle bir kullanımlık;kullan at! İnsanların eşya ile ilişkilerinden doğan bu durum, insanlarla ilişkilerine de yansımış gibi günümüzde gördüğüm kadarıyla.

  Bu tesbitin büyük bir çoğunluğu bağlamadığını biliyoruz elbette.Her devrin zevkinin de aynı olması beklenemez doğal olarak;lakin değerlerdeki aşınmanın da ürkütücü boyutlara ulaştığını görmemek mümkün değil.

   Gel de hak verme Ahmet Haşim?e.Her şeyi bir kullanımlık gören anlayışa karşı şöyle diyordu ?O Belde? şiirinde:

 ? Sana  yalnız ince taze bir kadın

   Bana eski bir budala diyen bugünkü beşer

   Bu sefih iştiha,bu kirli nazar

   Bulamaz sende,bende bir mana?

 

   Kaç paralık adamsın? Paran kadar konuş! sözleri bir yozlaşma döneminin sesleriydi.Bir acayip toplum olduk.Çıkarlarımıza aykırı bir gelişmeyle karşılaşırsak karşımıza kim çıkarsa bir kalemde harcayıveriyoruz.Bu babamız bile olsa fark etmiyor artık.

   Faniliğimiz düşündüren bu hazan mevsimi ruhlarımızı da da bir inceliğe,bir incelişe meylettirir inşallah.

   İncelmeye ,inceliğe çok  hem de pek çok ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.Yoz bir kültürün her şeyi ezip yok eden aşağılayan bir zihniyetin yaşadığımız mekanları cehenneme çevirmesi bu gidiş-imiz-le pek uzak görünmüyor.

  Düşünce dile yansıyor.

  Dil yaralıyor ,hırpalıyor her şeyi

  Gönülden gönüle güzel köprüler, zerafetle dolu bir dille ve incelikle mümkün.

  Yahya Keml?in ?Bu dil benim ağzımda annemin sütüdür? dediği dilin oluşmasının  yegane yolunun da mili kültürümüzün temel eserlerine yönelmekten ve onları gerçekten sevebilmekten geçtiğini düşünüyorum.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.