Doç. Halit Ertuğrul, ?Ateşte Yeşerdim? isimli yeni çıkan biyogrofik romanında şöyle der:
?Derdin çaresi dert içindedir, acının ilacı acıda gizlidir. En büyük başarılar, en büyük sıkıntılarla balar. Sabır, şükür ve gayret insanı zirveye taşıyan sihirli bir eldir.?
Yokluk ve yoksulluk içinde büyüyen Halit Ertuğrul, üniversitede doçent olmuş, 50?den fazla kitaba imza atmış, yüzlerce konferans vermiş ve ?yılın yazarı? seçilerek Adıyaman valiliği tarafından ödüllendirilmiş. İmrenilecek bir başarı.
Ateşte Yeşerdim isimli romanı iki günde bitirdim. İkinci gün saat 22.30?da okumaya başladım. Ertesi gün okula gidecektim. Maksadım bir süre okuyup yatmaktı. Fakat okudukça heyecanım arttı. Saat 24 olduğunda kitabı bırakamadım, devam etti. Son sayfayı çevirdiğimde saat iki olmuştu. Uykudan olma pahasına kitabı bitirdim. Öğrencilerime tavsiye ettim.
Okuyanlar, vay be hocam, bazıları yoksulluk ve yokluk içinde okuyor, başarı merdivenlerini tırmanıyor da biz varlık içinde zamanı iyi değerlendirmiyoruz, dediler.
Kitap fevkalade güzel bir yükselişin dramatik hikâyesi.
Roman kahramanı Arif, Adıyaman?ın Besni ilçesi, Şambayat nahiyesinde doğar, iki yaşında iken babası, evi ve annesini terk eder. Anne Melek Hanım, kayın pederi tarafından sokağa atılır. Kerpiç bir eve yerleşen Melek Hanım, komşuların yardımı ile hayata tutunur. Özellikle köyün imamı Davut Hoca ve eşi Kevser Hanım koruyup kollarlar.
Küçük Halit, ilkokula başlar, kitap ve defterlerini okul müdürü temin eder. Ama çalışkan ve sevimli bir çocuktur. Kendine yardım edenleri mahcup etmez. Çalışmak ve başarılı olmaktan başka şansı yoktur.
İlkokuldan sonra nahiyede ortaokul olmadığı için Arif, üç yıllık çobanlık yapar, eve ekmek parası getirir. Ama içi okuma aşkı ile yanıp tutuşmaktadır. Başka bir ile tayini çıkan ilkokul müdürünün de tavsiyesi ile şehre taşınmak ve okumak ister. Annesi biricik evladını kıramaz ve şehirde bir eve taşınırlar. Halit boyacılık yapar, simit satar, hem evin ihtiyaçlarını karşılar hem okula gider.
Okulda kimi öğretmenlerin kaprisleri karşısında bunalımlar geçirir. Müzik öğretmeni mandolin istemektedir. Arif?in parası yoktur. Müzikçi, öğrencinin evine gidip veya onu iyi tanıyan birinden sorup çocuğun durumunu öğrenmek yerine Arif?e kafayı takar ve şöyle der:
?Fakirlik numarası yapma, herkesin imkânları kıt, ama mandolin alamayacak kadar, değil. eğer bu dersten geçmek istiyorsan sözlerimi unutma. Yoksa bu koca boyunla, arkandan gelen minicik çocuklarla okumaya devam edersin.?
Hakaretlere sesini çıkarmayan Arif?in kulağından tutar, uzun ojeli tırnaklarını çocuğun kulağına geçirir. Delinen kulaktan kanlar akmaya başlar. Öfkeden deliye dönen öğretmen, bununla yetinmez Arif?e öyle bir tokat patlatır ki çocuğun gözlerinden alevler fışkırır. Arif, arkadaşlarının verdiği mendille kanlarını siler.
Fen bilgisi öğretmeni, ayakkabı boyası yaparken simsiyah olan Arif?in parmaklarını görür ve sen sabun kullanmayı, temizliği bilmiyor musun, diyerek yumruğunu çocuğun kafaya patlatır, çocuğun alnı sıraya çarpar ve bu sefer de Arif?in burnu kanar. Yine arkadaşlarının uzattığı mendille burnunun kanını siler.
Okul müdürü, çocuklara ilde hikâye yarışması açıldığını duyurur ve yarışmaya katılmalarını ister. Arif, öğretmenlerinden yediği dayağı anlatan bir hikâye yazar. Müdür hikâyeyi okuyunca hem anlayışsız meslektaşı adına Arif?ten özür diler hem hikâyeyi yarışmaya gönderir. Hikâye yarışmada birinci olur. Birincilikten aldığı parayla Arif, hem mandolin alır hem de hasta annesine ilaç.
Arif, ortaokuldan sonra yatılı öğretmen okulu sınavını kazanır ve yatılı okumaya başlar. Günlük harçlık kazanmak için okulda arkadaşlarının ve öğretmenlerin ayakkabılarını boyamaya devam eder. Bu arada annesi de okulun yemekhanesinde çalışmaya başlar.
Arif, lise yıllarında büyüdüğü için inşaatlarda çalışır. Bir inşaattan düşer, başı paramparça olur, ameliyat sonunda kendine gelir. Ameliyat parasını ve mazı ihtiyaçlarını kaymakamlık karşılar.
Lise yıllarında Risale-i Nurları okuduğu ve dolabında dinî kitaplar bulunduğu için felsefe öğretmeni ve bir grup Marksist öğretmenin hışmına uğrar, dayak yer. İdare onu okuldan atma kararı alır. Felsefeci, öğrenci dolaplarında bulunan Kur?an?ı yırtıp sokağa fırlatır. Kur?an?ın yırtılıp sokağa atılması şehirde şuyu bulur, valinin kulağına kadar gider. Vali olaya el kor. Okula gelerek olayı araştırır, Arif?e sahip çıkar. Kendisini bayıltana kadar döven ve disipline verip okuldan atılması için çalışan Felsefeci Faruk, daha sonra bir trafik kazası geçirir, vücudu hurdahaş olur, öğretmenlik yapamaz hâle gelir. Arif?e eziyet eden, haksızlık yapanlar bir şekilde belasını bulur.
Arif bir yandan çalışır bir yandan okur. Öfkesini derslerden çıkarır. Okulu birincilikle bitirir ve ilkokul öğretmeni olur. Bir dağ köyüne atanır ve orada beş yıl öğretmenlik yapar. Köyde ?Sarı Yılan? denen herkesin illellah ettiği bir genç vardır. Onu evine alır, misafir eder, iman hakikatlerini anlatır, delikanlının ahlaklı ve erdemli bir genç olmasına vesile olur.
Arif, katıldığı bir hizmet içi eğitim seminerinde ders veren öğretmenin hakaretine maruz kalır: ?Sen bir ilkokul öğretmenisin, ben master yapmış bir adamım, bana itiraz edemezsin.?
Bu kendini beğenmişe kızan Arif, üniversite sınavına girer, bakan danışmanı olur, üniversiteyi bitirir, master ve doktora yapar, üniversite hocası olur. Eğitim ve başarı kitapları yazar, kitapları çok satanlar listelerinin başında yer alır. Sonunda yılın yazarı seçilir ve ödüle layık görülür.
Ateşte Yeşerdim ve Halit Ertuğrul?un Kendini Arayan Adam, Aysel, Ezanla Dirilir, Düzceli Mehmet, Öğrencini Başarı Klavuzu gibi eserlerini, tatilde ne okuyayım veya çocuğum ne okutayım diye düşünen okuyucularıma tavsiye ederim. Halit Ertuğrul?un kitapları kolay okunur, yol gösterir ve okuyana rehberlik eder. (Kitap için irtibat: 0212. 5513225)