Rahmet mevsimine girdik. Yüce Rabbimizin, bu mübarek ayları hatalarımızla yüzleşmemiz, günahlarımızdan arınmamız, tövbeyi gündemimize almamız için bizlere sunduğu bir lûtuf ve bir fırsat olduğunun idraki içinde olmalıyız.
Sosyal ve ekonomik sebeplerin ortaya çıkardığı ruhi ve manevi gerginlikler, bunalımlar, güvensizlikler, hakarete varan sert sözler hepimizi huzursuz etmektedir. Bu güvensizlik ortamının oluşmasında diğer sebeplerin yanı sıra, değişmez anlamda ölçümüz olan dini ve ahlâki kuralların ihmal edilişinin de payının olduğunu göz ardı edemeyiz.
Rahmet kapılarının ardına kadar açık olduğu bu zaman diliminde, bireysel ve toplumsal kırgınlık ve kızgınlıkların sebep olduğu bu gerilimli ortamdan hızla uzaklaşıp bir an önce huzur ve esenlik ortamına kavuşmamızı Yüce Rabbimizden niyaz ediyoruz.
Üç ayları vesile ederek, pazısı çok güçlü olduğu için sosyal hayatımızda büyük tahribat ve yıkımlara sebep olan sosyal hastalıkları ( varsa ) sinemizden silkeleme çabası bizi ruhen ve manen yükseltecektir.
Hayatımızdan çıkarmamız gereken büyük günahların başında: ? Bencillik( enaniyet, egoizm ) gelir.? Enaniyet, tabiatı gereği gurur ve kibir ( kendini beğenme-kendini büyük görme ) ile de birleşince birey ve toplumda onarılması çok güç tahribatlar meydana getirir.
Bencil (egoist) insan veya kurum, nalıncı ( marangoz) keseri gibi hep kendine doğru yontar. Karşısındakini hesaba katmaz. En beğendiği kendisidir. Doğruları tekelinde tutar, başkalarını azarlar, tenkit eder ama tenkit edilemez. Her şeyi çıkmaza sokar ama sütten çıkmış ak kaşık gibi kendini sorumluluktan muaf tutar. Bir şairimiz şöyle der:
? Lâfı davayı enaniyet ( bencillik) ne lâyık akıla
Herkesin alemde bin ma keyfi, bin ma dûnî var.?
? Akıllı adam enaniyet (benlik) davasına kalkmaz. Çünkü akıllı adam bilir ki herkesin altında da bin çeşit insan var, üstünde de bin çeşit insan var.?
Bir tasavvuf önderimizde şöyle der:
? Mevki, kudret ve kuvvet sahibi bir kimse, yücelikte en son noktaya varsa da, akıbet mezar toprağı onu altına almayacak mı??
Yazarken bile ürperten büyük günahlardan biri de FİTNE?dir. Karışıklık çıkarma, kargaşa yaratma, ara bozma, birliği, dirliği sabote etmeye yönelik senaryolar üretme, şeytani vasıfların en önde gelenidir.
Fesat ve ahlaksız kimselerin ara bozmak için naklettikleri, duyan kimsenin de araştırmadan hemen inanıverdiği nice haberler vardır ki kötü sonuçlar doğurmuş, musibet ve husumetlere sebep olmuştur.
Dinimizin ve dünyamızın selameti bakımından, günah kaygısı taşımayan, fitneyi uyandırmaya can atan, elinden, dilinden korkulan insanlara itibar edilmemeli, bunların şerlerinden Allah?a (C.C.) sığınılmalı, iyice araştırmadan bunların sözlerine de inanılmamalı ki, fitne uyanmasın, şeytanda kahrından çatlasın.
Diğer büyük günahlara ( yalan söylemek, haset, gıybet, kötü zan, iftira, kötü lakap takmak, tecessüs v.s.) yazımın uzaması nedeniyle değinemedim.
Sonuçlarıyla sadece günah sahibini mahvetmekle kalmayan, insanları birbirinden uzaklaştıran, ruhi yükselişe, manevi kurtuluşa da engel olan büyük günahlardan hepimizin hayatında az çok bulunduğunu itiraf ediyoruz.
Bu büyük günahlardan kurtulabilmemiz, dini, ahlâki kurallar doğrultusunda nefsin (benlik) terbiye edilmesi, kötü arzuların olabildiğince baskı altında tutulmasıyla mümkün olacaktır.
Nefisle mücadele zor ve meşakkatli olduğu içindir ki, Efendimiz (SAV): ?Nefisle mücadeleyi büyük cihat? olarak değerlendirmiştir.
Necip Fazıl:
? Hep nefis çıkar karşıma, ölüp ölüp dirilsem,
İnsandan kaçmak kolay, kendimden kaçabilsem.? diyerek nefisle mücadele etmenin zorluğundan yakınır.
Sonuç olarak: Bu mübarek aylarda, bir yandan nefsimizin ıslahı için uğraşırken, bir yandan da nefs-i emmaremizin şerrinden ve nefislerini ilah edinen fesat ve fasık insanların nefs-i emmarelerinin şerrinden Yüce Rabbimize sığınmayı asla unutmayalım.