Son zamanların moda "ithamnamesi?"
?Vay hain vay!?
?İhanet içindesiniz!?
?Bu vatana kast edenlerdensiniz!?
?Sattınız ne varsa? Bitirdiniz ülkeyi!?
?Sizi hainler sizi!?
?Sizi işbirlikçiler!?
?Sizi vatan satıcıları!?
Şimdi beni; ?birilerinin mensubiyeti olmakla, birilerinin de karşısında olmakla? itham edenler olacaktır.
Hâlbuki yarın öbür gün memlekette iktidar sahipleri el değiştirse, düşüncelerimi yansıtan bu yazılar noktasına ve virgülüne dokunmadan yeniden yayınlasa o zamanın şartlarına da tıpa tıp uyan yazılar olur bu yazılar. O zaman da; sadece roller değişmiş, sözlerin söylendiği dillerin sahipleri değişmiş olacaktır. Bunun kanıtı da yakın tarihimizdir. Zaten asıl hastalığımız da budur.
Öncelikle ülkemizi yönetenler bakımından; ?koltuk sevdalarının?, ?memleket ve millet sevdaları? olarak değiştirilmesini sağlamak gerekiyor. O zaman, tüm bu meseleler halledilecek, herkes rahat ve huzura erecektir.
Gelmiş geçmiş bütün hükümetler, isim vermeden söylüyorum ki, özellikle geçmiş 40-50 yıl içerisinde kurulmuş olanlar, liderleri de dâhil olmak üzere hep ?bir yerlerin uşaklığını yapmakla?, ?vatana ihanet etmekle? suçlanmışlardır. Bu suçlamalar, mütemadiyen gücümüzü aşağıya çeken sonuçlar ortaya çıkarmıştır.
Artık bu durum, ?yalancı çoban? hikâyesini andırmaya başlamıştır.
Artık bu durum; gerçekten ihanet içinde olanların durumunu, milletimizin gözünden kaçırma çabalarıymış gibi algılanmaya başlanmıştır.
Amman dikkat?!
Neyse?
Ne diyorduk? ?İhanet? diyorduk.
Dün, yani 11 Temmuz 2009 tarihinde Selçuk Üniversitesindeki görevinden ayrılıp İstanbul?a gidişi sebebiyle, Prof. Dr. Mehmet Tekin için Konya Yazarlar Birliği bahçesinde bir "veda merasimi" vardı.
Değerli Profesörümüz sözlerine ismini ve soy ismini belirterek başladı. ?Prof. Mehmet Tekin? demek yerine sadece Mehmet Tekin diyerek başladı. Sonra da; neden böyle bir giriş yaptığıyla ilgili olarak; ?rütbe cehaleti yok etmez? diyerek ne kadar asil, ne kadar mütevazı bir tavır içinde olduğunu gösterdi.
Aslında o günkü TYB programının konusu Nazım Hikmet ile ilgiliydi. Fakat konuşmacının rahatsızlanması sebebiyle konu değiştirilmişti. Yine de Nazım Hikmet ile ilgili olarak, dokundurmalarda ve övgülerde bulunuldu.
Biliyorsunuz ki Nazım Hikmet, yakın tarihimize kadar; ?Vatan Haini? yaftasıyla anılan bir şairdi. Şimdi ise Rusya?ya giden devlet erkânı da dâhil olmak üzere neredeyse mezarını ?tavaf? etmeden dönene rastlanamıyor. Kısaca; dünün ?vatan haini? bugün herkes tarafından baş tacı edilme yarışına girişilen bir ?kahraman? olarak görülüyor.
Prof.Dr. Mehmet Tekin şöyle devam etti konuşmasına:
?Nazım Hikmet hakkındaki yayınların, soğuk savaş dönemi şartları dolayısıyla çok abartıldığını, bunda CIA ve onunla işbirliği içindeki kalemlerin rolü olduğunu, bundan dolayı da yazılanların bir tür filtreden geçirilerek okunması gerektiğini sözlerine ekledi. Anakronik(*) bir tarih algısından da söz eden Tekin, tarihe yanlış bir perspektiften bakınca çok büyük hatalar yapıldığından bahsederek çeşitli örnekler verdi.
Türkiye'nin bir romancı mezarlığına döndüğünü söyleyen Prof.Dr. Mehmet Tekin "İpini kıran romancı oluyor" dedi. Kemal Tahir'in Devlet Ana romanını yazana kadar Türk Solu tarafından el üstünde tutulduğunu o romandan sonra tukaka ilan edildiğini Türk Sağının ise Devlet Ana romanına kadar Kemal Tahir'i görmezden geldiğini o romandan sonra el üstünde tutmaya başladığını söyleyen Prof.Dr. Mehmet Tekin, Kemal Tahir'in ikinci bir Ahmet Mithat olduğunu ve onun anlaşılması ve gençlere aktarılması gerektiğinin altını çizdi.
Kişileri ve eserleri değerlendirirken, günün kabulleri ile değil hakikatin bakış açısıyla bakarak değerlendirmenin doğru bir tutum olduğunu söyleyen Tekin, ?gün gelecek; Nazım Hikmet ve İslamiyet, Nazım Hikmet ve Tasavvuf çalışmaları yapılacak bu ülkede. Bu ?ihanet? lafını çok ucuz bir şekilde kullanmamak gerekir? diyerek noktaladı konuşmasını.
Nazım Hikmet kendisi de 1959 yılında; zamanın hükümeti ve başbakanı için ?Bu Vatan?a Nasıl Kıydılar? şeklinde, konusu ?ihanet? olan şiirler kaleme almıştı.
Ve kendisinin ihanetle suçladığı o başbakan bu şiirin yazıldığı tarihten sadece birkaç yıl sonra asıldı bu ülkede. Sonra ne oldu? Sonrası malum. Asan devletti. Asan devletin kendisi, astığı insanların itibarlarını geri verdi. Yakın zamanda, asılan diğer üç gencin de itibarlarının iade edilmeyeceğini kim söyleyebilir ki?
Son sözüm şudur; ?ihanet? sözü bu kadar ucuz, bu kadar kolay kullanılmamalıdır. Kimin ?hain? olduğunu bu millet biliyor. Bizler bazı cümleleri kurmakta, bazı kelimeleri kullanmakta, bu tür yaftaların üzerimize yapışmasından korktuğumuz için imtina ediyoruz.
Kimine göre Osmanlı Padişahlarının birçoğunun ?hain? olduğu, kimine göre ise ?kahraman olduğu?, kimine göre Atatürk?ü Samsun?a ülkeyi kurtarmak maksadıyla Mehmet Vahdettin?in bizzat gönderdiği, kimine göre ise Vahdettin?in bir ?hain? olduğu söylenmekte, sürekli olarak ?at izinin, it izine karıştırılmasının? çalışmaları yürütülmektedir.
Söylenen her sözün akıl filtresinden geçirilerek kabullenilmesi ya da reddedilmesi, ülkemizin geleceği bakımından büyük önem arz etmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti; Laik, Demokratik, Sosyal bir hukuk devletidir. Ayaklardan birinin eksik olması bastonla dolaşan bir devlet demektir. Böyle bir devletin ayaklarının yere sağlam basması da düşünülemez elbette.
Devletimize ve milletimize sahip çıkmak, dış güçlerin görmeyi arzu ettikleri; bir iç çatışmanın tarafı olabilecek söz ve davranışlardan kaçınmak her Türk vatandaşının görevidir.
Herkese saygılarımı sunuyorum.
Tayyar YILDIRIM
(* ) Anakronizm: Bir eserde, eserin yazılış tarihinde var olsa da, olayların geçtiği iddia edilen zamanda var olmayan iş, oluş ve olguların kullanılması?
Misal, Sshakespearein Julius Cesar?ında, saat kulesi filan yokken ?diriling? diye saat çalmıştır ya da birileri bunu uydurmuştur ama ne fark eder ki, ben diyeceğimi dedim ve çamurumu attım?