banner202

banner203

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

banner176

?Eğitimde Kalite Tartışmaları?

Motivasyonun önemini gösteren bir mail.

 

SİZ OLMASAYDINIZ İŞİM ÇOK ZORDU      

Geçenlerde Osmaniye?deki bir okuyucumdan müjde gibi bir mail aldım. Çocuklarımıza doğru bir yol haritası çizmenin ve onları motive etmenin önemini anlatan çok nefis bir maildi. Harika, keyif verici, heyecanlandırıcı? Osmaniyeli Hasan?ın yüreğimde heyecan kasırgaları estiren bu muhteşem mailini aşağıya alıyorum. Zevkle okuyacağınızdan da arkadaşlarınıza anlatacağınızdan da eminim.

?Değerli Hocam,

 Sizi üç kere dinledim. Her dinleyişte moral buldum ve çok sevindim. Siz bana inanılmaz ölçüde güzel bir yol haritası çizdiniz. Sayenizde neyi, niçin ve nasıl yapacağımı öğrendim.

Sizi ilk defa dinlediğimde ilköğretim son sınıftaydım. Önümde ölüm kalım savaşı vardı ve gergindim. Acaba kazanabilecek miyim sorusu beni yiyip bitiriyordu.

     Sizi dinlerken çok heyecanlandım, çünkü içimde alevlenen yangından söz ediyordunuz.  Konuşurken siz de heyecanlı idiniz, hem heyecanlanıyor hem de heyecanlandırıyordunuz. Sesiniz, mimikleriniz, el ve kol hareketleriniz bize, içinizde uyuyan aslanı uyandırın, diyordu. Alnınızın boncuk boncuk terlediğini, gömleğinizin yer yer tere battığını gördüm. Siz yaptığınız işe bütün benliğinizi veriyordunuz.

       Yaptığı işi, en iyi yapmanın veya işin hakkını vermenin sırrı bu olsa gerekir.

       Sayenizde uyandım.  Başaracağına inanmak ve kendini adamak gerekiyormuş. Meğer benim başarılı olan insanlardan hiçbir eksiğim yokmuş. Başarılı insanlar da bir beyin, bir yürek, iki el ve iki ayakla yola koyulmuşlar. Bu donanıma ben de sahipmişim. Yeteneğim varmış, ama arabaya garaja çekmişim, kullanmıyormuşum. Derslere bütün benliğimle sarılmıyormuşum.

      Sizi dinledikten sonra kafamdaki sisler ve bulutlar dağıldı. Artık ne yapacağımı biliyordum. İlk işim, arabayı garajdan çıkarıp çalıştırmak oldu.

?Kendinize güvenin, yeteneklerinizi geliştirin.? demiştiniz.

 O gazla yola koyuldum, güvenle başarı limanına doğru hareket ettim. Ne olmak istediğimi biliyordum, hedefe ulaşmak için ilk adım olarak iyi bir liseyi kazanmam gerekiyordu.

Bir plan yaptım, Anadolu lisesi sınavlarına hazırlanmaya başladım.

Sayenizde yüreği başarı tutkusu ile çarpan, hırslı bir öğrenci oldum. Azim ve kararlılıkla sınavlara hazırlandım.

?Başarı modellenir. Bir kişi yapmışsa aynı tutkuyla çalışır, aynı bedeli ödemeyi göze alırsanız siz de yaparsınız. Başarı öğrenilebilir, başarısızlık da öğrenilir. Siz başarı yolunu seçiniz.? demiştiniz.

İstersem ve düzenli ve planlı çalışırsam bir Anadolu lisesini kazanabilirdim. Sizi dinlerken kararım kesinleşti.

?Ben de başarabilirim.? dedim kendi kendime.

Dersaneye gitmek için paramız yoktu. Mazeretlere sığınacak değildim, bunun faydası olmadığını söylemiştiniz. Mazeretler düşmanınızdır, demiştiniz.

Bir arkadaşımdan Anadolu liselerine hazırlık kitapları aldım ve kolları sıvadım.

Atalarımız işleyen demir ışıldır, demişler. Bilgi cilasıyla zekâmı parlatmalıydım. Artık ısrarlı ve planlı bir şekilde ders çalışıyordum.

Size göre yeteneğin bir önemi yoktu. ?Her türlü zekâ geliştirilebilirdi. Herkes potansiyel dâhidir, her beyin öğrenir, fark öğrenme hızındadır.?diyordunuz.

Önceleri derslerim iyi değildi, bir türlü istediğim tempoyu tutturamadım, istediğim notları alamadım.

?Siz sabırlı koruk helva olur. Zirvelere tırmananlar da ilk adımla başlamıştır.? demiştiniz.  Öyle oldu, zamanla toparladım. Sadece okuldaki derslere çalıştım, tekrarlar yaptım. Kitapları bilirsiniz hocam, özellikle de fen kitapları pek fazla bilgi içermiyor, daha çok deneye yönelik. Alternatif kitaplar bulup azim ve hırsla çalışınca farkı fark etmeye başladım. Çalıştığım konularla ilgili testler çözüyordum.

Gün geçtikçe deneme sınavlarında oldukça başarılı olmaya başladım. Sonunda çalışmalarım meyvesini verdi, Anadolu lisesini kazandım.

Anne ve babam tuhaf bir şekilde beni kazandığım okula göndermek istemediler ve illa imam hatip lisesine gideceksin diye ısrar ettiler. Tabi ben kazandığım okula gitmek istiyordum. Evde savaş çıktı. Ama savaş benim içimdeydi. Volkanlar patlıyor, bombalar atılıyor, beynimin içi hurdahaş oluyordu. Uzun bir süre demir atabileceğim bir liman aradım, fakat bulamadım Psikolojik ve taktik savaşlar günlerce devam etti.

Okula kayıt aşamasına kadar epey şeyler oldu; annem ve babamla sürdüğüm bu kavga hayatın tadını tuzunu kaçırdı. Can sıkıcı tartışmalar, küsmeler, laf çarpıtmalar? Kapı çarpmalar, duvar tekmelemeler, evde bağırıp çağırmalar?

Hiçbiri fayda vermedi, imam hatibe kaydolmak zorunda kaldım. İsteksiz, heyecansız, şevksizdim; ayaklarımı sürüyerek okula gidip geliyordum.

Ta siz gelene kadar... 

     Bizim okula seminer vermek için geldiğinizde kafamın içi savaş alanıydı. İmam hatiplerin önünde kat sayı engeli vardı. Okul gelecek vaat etmiyordu. İmam hatipli deyince eski okuldan tanıdığım bazı arkadaşlar burun kıvırıyordu. Herkes yanılmıyordu ya. Ders çalışsam, okulu birincilikle bitirsem ne olacaktı?

O gün sizi dinleyince hayata bakış açım değişti. Henüz lise birde, yolun başındaydım. Siz imam hatip liselerinin önünün, kat sayıya rağmen, açık olduğunu anlattınız. Özellikle de din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni, imam, vaaz, müftü, Kur?an kursu öğretmeni ve ilahiyatçı ilim adamı olmak isteyenlerin ek puan alacağını söylediniz.   

Gözüm açıldı, içim ferahladı.

Hele bu okullarda okuyanların Allah?ı ve ahreti öğrendikleri için cennetlik olduklarını söylemeniz? Bakış açımın ve hedefimin değişmesine yol açtı. Sizi dinlerken din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni olmaya karar verdim.

O ana kadar avukat olmak istiyordum, sizi dinleyince ne olursa olsun öğretmen olacağım, dedim. Mecburiyetten dolayı din kültürü öğretmenliğini seçtiğimi düşünebilirsiniz, ama bu mesleğin benim için ayrı bir anlamı var. Seçmeden önce çok düşündüm. İlkokullardaki bazı din kültürü hocalarının pasifliğini gördüm. İmam hatiplerin orta kısmının kapanmasıyla gençlerde manevî açıdan bir çöküş olduğunu gözlemlemeye başladım. Bence bunun temel sebebi çocukların küçükken yeterince manevî yönden eğitilmemesi. Rabbim nasip eder de din dersi öğretmeni olursam bu manevî açlıkla sonuna kadar mücadele edeceğim.

Tabi önce kendimizi yeterince yetiştirmemiz gerekiyor. Kendini ıslah edemeyen başkasını ıslah edemez.

 Siz hep gaz verdim dersiniz ya... 

Hocam, moral ve motivasyan çok önemli. Sizi dinledikten sonra ben de başkalarına gaz vermenin çok faydalı olacağını düşünmeye başladım.

Artık hem olumlu düşünüyor hem de etrafımı olumlu yönde etkilemeye çalışıyorum.

Üçüncü defa Osmaniye?ye geldiğinizde ben lise son sınıftaydım, yine okulumuza gelmiştiniz. Okulun en üst kattaki konferans salonundaydık. Arkadaşlar ümitsiz ve yılgındı.  Siz yine başarı prensiplerini ve hayata istikamet veren ilkeleri anlattınız.

 İnsanı heyecanlandıran, ümitlendiren, şevklendiren şiirler okudunuz:

 

?Yüksel ki yerin bu yer değildir;

Dünyaya gelmek hüner değildir.?

 

?Kim kazanmazsa bu dünyada bir ekmek parası;

Dostunun yüz karası, düşmanın maskarası!?

 

?Kuzum ayıp mı çalışmak, günah mı yük taşımak?

Ayıp dilencilik, işlerken el, yürürken ayak.?

 

Ey dipdiri meyyit! İki el bir baş içindir;

Davransana eller de senin baş da senindir!

Herkes gibi henüz hakk-ı hayatın varken,

Hani herkes gibi azminde sebatın?

Sahipsiz bir memleketin batması haktır;

Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır.?

 

?Sen de geçebilirsin anadan, yardan, serden!

Senin de destanının okuyalım ezberden.

Haberin yok gibidir, taşıdığın değerden?

 

Elde sensin, dilde sen, gönüldesin, baştasın;

Fatih?in İstanbul?u fethettiği yaştasın.?

 

Sizin o bitmez tükenmez heyecanınız, iyimserliğiniz, ümit veren sözleriniz, cesaret aşılayan konuşmalarınızı dinlemek bana her defasında yepyeni ufuklar açtı. Hele konuşmanın sonunda söylediğiniz şu sözler:

?Hans?ın yaptığını Hasan da yapar.

 Abraham?ın ve Yakop?un başardığını İbrahim de Yakup da başarır.

Emine?nin Ela?dan, Havva?nın Eva?dan bir eksiği yok.?

     Sizi tekrar tekrar dinlemek benim için şbsp;   Hali vakti yerinde olanlar yardımlaşmada daha hassas davranıyor.. Yardım etmeye gücü yetmeyenler bir şekilde yardım edeceklerle, yardıma muhtaçları buluşturuyor.  Toplumun çoğu eşini dostunu iftara davet edebiliyor.  . Mahalle mahalle, köy köy yardımlar muhtaçlara ulaştırılıyor. Hatta dünya çapında yardım yapan kuruluşlara paralar aktarılıyor. Daha az adli olay meydana geliyor. İnsanlar daha yumuşak kalpli daha duyarlı. Nimet bol aradığımız her şeye ulaşma imkanımız var.  Öğleden sonraları Çarşı Pazar cıvıl cıvıl insan kaynıyor.  Ramazana özel pide almak için fırınlarda tatlı bir telaş.  İnsanlar İkindi namazında Seyyitharun Camisine mukabele takip etmek için koşuyor  sabah namazında  bütün camilerde  mukabeleler   okunuyor.

 Ramazan  anlamına  yakışan şekilde kararan kalplere  yok olan vicdanlara  temizlemesi için,  yıkılmışı yapmak için , dağılmışı toplaması için, parçalanmışı bütünleştirmek için, kaybolmuşu bulmak için   bir fırsat daha  doğuyor.,  Ramazan son bahar yağmurları gibi her şeyi temizleyip  ortamı güzleştiriyor.Televizyonlarda birbirinden güzel iftar ve sahur programları ile yarışıyor..

 Velhasıl Ramazan ikliminin toplumun tüm katmanlarını sarıp sarmaladığı aşikâr.  Türkiye gibi 72 milletin yaşadığı bir coğrafyada Ramazanın en beklenmedik mekân ve mahallere dahi nasıl ulaştığını gözü kör, kulağı sağır, dili lal olanlar dışında herkes bunu görüyor, duyuyor, konuşuyor.

 Sizin anlayacağınız Herkes Ramazan'dan kendince bir şeyler almaya çalışıyor.. Bu herkesin imanına, ilmine, samimiyetine , gayretine, niyetine bağlı olarak kişiden kişiye değişebiliyor.. Ramazan güçlendikçe, sanki millet güçleniyor.  Bence milletimiz ramazanla birlikte eskisinden daha güçlü.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.