banner202

banner203

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

banner176

Yargı dayağı yahut hukukla dövmek gibi başlıklarla duyurmak geçti içimden Danıştay?ın bayram arifesinde aldığı, kamuoyunda birkaç gündür tartışılan ve daha uzun zaman tartışılacak olan son kararını.           

            Gazetelerde kimi yazarlar sıcağı sıcağına yorumlar keleme aldılar. Birçoğunun buluştuğu ortak nokta kararın hem yersiz hem de hukuk adına işlenmiş bir cinayet gibi algılanmasıydı. Bir şekilde meslek lisesinde okumuş veya okumakta olan binlerce insan gibi ben de etkilendim derinden.

 

 ?28 Şubat??tan beri anayasaya rağmen YÖK?ün kararları vardı meslek lisesi öğrencilerinin tepesinde Demokles?in kılıcı gibi sallanan. Geçtiğimiz temmuz ayında YÖK, bu uygulamanın eşitsizlik yarattığını görüp milletin sinir katsayısını azami derecede yükselten uygulamalara son verdi diye küçük bir sevinç dalgası yayılmaya başlamıştı ki bu defa bir bayram arifesinde dayak Danıştay?dan geldi.

 

Konuyla ilgili kendi düşüncelerimi yazmadan 26 Kasım?dan buyana bazı gazetelerde çıkan yazılardan alıntılar sunmak istiyorum siz değerli kardeşlerime. Bunlardan ilki Serdar Demirel imzasıyla 29 Kasım 2009 günü Vakit gazetesinde yayımlandı. Danıştay Halkın Bayram Sevincine Çentik Attı başlığıyla çıkan bu yazının bir bölümü şöyle:    

?YÖK?ün halkın taleplerine ve iş dünyasının ihtiyaçlarına uygun olarak 21 Temmuz 2009 tarihinde yükseköğretime girişteki katsayı adâletsizliğine son vermesi, 28 Şubat postmodern darbesinden bu yana süre gelen bir haksızlığı sona erdirmesi sebebiyle, geniş halk kesimlerinde büyük memnuniyet uyandırmıştı.

Danıştay 8. Dairesi de, İstanbul Barosu?nun başvurusu üzerine katsayı farkını kaldıran kararın yürütmesini, ideolojik bir refleksle ve ne yazık ki, oy birliği ile durdurdu. Böylece Danıştay halkın bayram sevincine bir çentik attı. Üniversiteye girişle alakalı konuları büyük bir belirsizlik içine itti. Kendisini rejimin ideolojisini korumakla görevli (!) sanan kurumlar ülkeye çok pahalıya mal oluyor. Şimdi ayıkla pirincin taşını

?

Meslek liselilere bu ülkenin paryası muamelesi lâyık görülürken bunun istisnası da var elbette. Meselâ, askerî liseler meslek lisesi oldukları halde, fen lisesi kabul edilip katsayı adaletsizliğinden muaf tutuluyorlar.

Kimse buna itiraz etmiyor, neden?

Oysa mühendislik alt dallarında eğitim gören endüstri meslek lisesi mezunlarının mühendislik fakültelerine girmeleri 28 Şubat sonrası hep engellendi. Toplumun küçük bir kesiminin büyük kesimin aleyhine kayrılması vicdanları sızlatsa da...?

            Serdar Demirel, olayı ?katsayı darbesi? olarak yorumlarken Radikal?den İsmet Berkan, ilgililerin milyonlarca insanı bu kaostan bir an önce kurtarması gerektiğini belirtiyor yazısının sonunda. İsmet Berkan?ın 27 Kasım?da yani bayramın birinci günü ?Öğrenciye Bayram Kaosu? başlığıyla kaleme aldığı yazısında şu düşüncelere yer veriyor:

?Danıştay kararının eleştirilecek pek çok yanı var. Kararın Anayasada yazılı ?eşitlik? prensibine dayandırılması ve katsayı eşitliğinin öğrenciler arasındaki eşitliği bozacağının söylenmesi şaka gibi bir şey.

Sanki burası İngiltere gibi acayip sert bir sınıf sisteminin geçerli olduğu ülke ve Danıştay?da bir nevi lordlar kamarası. Bu kamara da kendine başlıca görev olarak sınıf atlamayı engellemeyi, sosyal mobilizasyonu en aza indirgemeyi edinmiş.

İşçisin sen işçi kal, deniyor insanlara.

Motor meslek lisesine mi gittin, en fazla motor teknisyeni ol, bir fabrikada veya servis istasyonunda işe gir, hayatta ancak bu kadar ileri gidebilirsin, mühendislik fakültelerini veya hukuk vs. sosyal bilim okullarını rüyanda bile görme!

Veya, 13-15 yaşında düz lisede fen bölümünü mü seçtin, hayatın boyunca bu seçimine mahkûmsun, hukuk okumayı, siyaset bilimi okumayı, edebiyat okumayı, sanat okumayı hayal bile etme! Senden olsa olsa mühendis vs. fen bilimci olur, onu da kazanamıyorsan biz ne yapalım?

Bu uygulamalara yol açacak hukuku yaratmanın adı da ?eşitlik? oluyor. Onlara göre toplumdaki bireyler birey falan değil, marangozun hızarından çıkan, hepsi de birbirinin aynı olması gereken tahtalar. Devletin gö-revi de o tahtaların bir örnek olmasını temin etmek.

Oysa eminim hepinizin etrafında örnekleri var: Mimarlık okuyup sinema eleştirmeni olanlar, iktisat okuyup aşçı olanlar, mühendislik okuyup esnaf olanlar... Say say bitmez.

Bunun adı bireyselliktir ve modern devletin bir başka görevi de insanlara kendi bireyselliklerini ifade edebilecekleri özgürlük alanını açmaktır.

Bizim Danıştay?ımız önce kendi kendine bir ?eşitlik? tanımı yapıyor, sonra da o kendi tanımladığı kadar ?eşitlik?i Özgürlüğün önüne koyuyor.?

            Daha birçok yazar, birçok yorum?

Danıştay?ın bu son kararı ile bana göre gençlerimizin üniversitelere girişleri konusunda kamuoyunu yıllarca meşgul eden ve artık geçtiğimiz temmuz ayından bu yana da kapanmaya başladığını düşündüğümüz eski bir yara yeniden kanatıldı.

Bundan kimin ne yararı olur bilmem ama şu anda ortaöğretim kurumlarının son sınıflarında okumakta olan yüz binlerce öğrencinin, veliler ve öğretmenlerle birlikte milyonlarca insanımızın kafalarının karıştırılıp huzursuz edildikleri kesin.

Irmaktan geçerken at değiştirilmez der atalarımız. Gelin görün ki buna aldıran yok. Kim ne kadar etkilenirse etkilensin, bedeli ne kadar ağır olursa olsun, bu ülkede çocuklarını mesleki eğitime gönderen ne kadar insan varsa bunlara reva görülen hak hukuk ihlalleri, ikinci sınıf insan muamelesi, yüreklerinde telafisi asla mümkün olmayacak hangi tahribatı yaparsa yapsın fark eden bir şey olmayacak. Bu kararı verenlerin, kararın bu şekilde olması için dava açanların umurunda olmayacak hiçbir şey.

Bayram günleri vatandaşa televizyon ekranlarından saatlerce uygun olmayan yerlerde kesilen kurbanlar ve kan revan görüntüleri izlettirenler aynı günlerde söz konusu kararla gönüllerde açılan yaraları görmezden geldiler.

Bir meslek lisesi mezunu olarak, çocukları katsayı mağduru olmuş bir baba olarak bu karara çok üzüldüm. Üzüntüden öte yaralarım tazelendi. Meslek lisesi, düz lise... yahu bıktık şu ayrımdan ayrıştırmadan.

Bu yorumların yazılmasına neden olan haberin verildiği gün aklıma Yavuz Bülent Bakiler?in yaklaşık kırk yıl önce yazdığı bir şiiri geldi. Bir kez daha burkuldu yüreğim; çünkü dünyada çok şey değişse de memleketimizde bazı şeyler hiç değişmiyor veya bazı şeylerin değişmesi birilerinin hiç işine gelmiyor.

Biraz uzayan bu yazımı Anadolu Gerçeği adlı bu şiirinden birkaç beyit ile bitirmek istiyorum. Üzerinden yıllar geçse de deva bulunamayan kimi dertlerimizi dile getiren bazı yazıları bir de Y.B. Bakiler?in bu şiiri eşliğinde okuyalım. 

                ANADOLU HİKÂYESİ...
??
Selâm sana insanı aziz, mübarek bilen
Billurdan medeniyet,

Karargâh kurmuş eşkıya Anadolu?mda yıllarca
Asiler, hainler, sürgünler memuriyet.

Sakal-ı şerif gibi kırk bohçada kaybolmuş
Güzelim İslamiyet.

Kadın erkek herkese ilmi emretmiş Peygamber
Ama tutmuş yakamızdan katran gibi cehalet.

Cahilinden çektiği yetmemiş gibi yıllarca
Okumuş yazmışından çekiyor şimdi memleket
.
?
Bir kızıl yılan gibi çöreklenmiş açıkça
Doğu'ya başka niyet, Güney'e başka niyet.

Türkiye?m, anayurdum, sürüp gitmez bu çile
Az daha sabret.? 
  Y.B. Bakiler                                             

            Niyetiniz halkı eğitmek, adam etmek ise bilin ki artık ?dayak? iyi bir yol değil üstelik suç.

Selam ve dua ile.                                  

  Hacı Halim KARTAL                    02 Aralık 2009

 

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.