banner202

banner203

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

banner176

Ben ?Ne Mutlu Türküm Diyene? özdeyişini benimseyen, Türklüğünden utanmayan, doğduğu andan itibaren kulağına ezanla birlikte Türklük gurur ve şuuru seslenmiş, öz be öz Türkmen çocuğuyum. Köyüm Türkmen Yörükleri tarafından kurulmuş ve adına da; geçim kaynakları olan hayvancığın sembolü olan ?Oğlakçı?yı uygun görmüşler. Eski adı da Oğlakçı, yeni adı da Oğlakçı olarak kalmış. Köyümün halkı Orta Asya?dan buralara kadar kalkıp gelen Hunlara, Göktürklere Uygurlara kadar uzanan bir silsilenin çocuklarıdır. Elbette İslam ahlâk ve fazileti en değer verdiğim değerimdir.

 

Bu girişi niçin yaptım? Ülkemi yönetenlerin ama her dönemde yönetici olanların; benim huzur ve refahımı, çocuklarımın geleceğini, torunlarıma nasıl bir ülke bırakılması gerektiğini düşünen, bunun için de gecesini ve gündüzünü milletin hizmetine harcayanlardan kurulu olması çok mühim. Beni, hem Ülkemde hem de dış ülkelerde başımı öne eğdirmeyecek, alnımı dik olarak, göğsümü gere gere dolaşmamı sağlayacak olan yöneticilerden kurulu olması çok önemli.

 

21 Kasım 2010 tarihinde, İLESAM (Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği)  başkan ve üyelerinin de davetli olduğu bir şiir dinletisi etkinliğine davetliydim. Yer Ankara, Mamak Belediyesi, 1924 yapımı tarihi Muhsin Ertuğrul Tiyatro Binası?nın muhteşem salonu idi.

 

Konya?dan sabah saat 06.00?da Ankara yolculuğum başladı. Otobüsün en koltuğunda yolculuk yapıyordum. Ne yalan söyleyeyim Konya?dan Ankara?ya kadar göğsüm kabararak yolculuk yaptım. Dokuz yaşındaki oğlum, evimdeki bilgisayarı eğer benden fırsat bulur da eline geçirebilirse bir CD takar ve başlar sanal ortamda Amerika Birleşk Devletleri?nin çeşitli eyaletleri arasında mekik dokumaya. Kıyıdan köşeden ben de gizli gizli onun yaptığı yolculuğa iştirak ederim zaman zaman. Sanal âlemdeki o gezintide sanki gerçekten o eyaletler arasında yolculuk yaptığımı zannederim. O ne muhteşem yollardır, o ne muhteşem caddelerdir, o ne muhteşem manzaralardır imrenmemek, elde değil. İşte 21 Kasım?daki Konya Ankara yolculuğum sırasında aynı duyguları hatta gerçek bir yolculuk olduğu için onun yüzlerce kat daha fazlasını yaşadım, hissettim dersem abarttığımı kimse söyleyemez.  Devletimiz bizlere layık yollar inşa etmiş. Konya?yı başkente bağlayan ve çok değil birkaç yıl önce kendimin de şahit olduğu bir trafik kazasında çarpışma nedeniyle tam beş kişiye mezar olan o daracık yollardan, otoban görünümlü bölünmüş yolları bizim hizmetimize sunuvermiş. Belki de böyle yollara alışık olmadığımız için bu kadarcık güzellikte olsa bile bizim için çok şeyler ifade ediyordur da o yüzden benim gözümde büyümüş de olabilir. Kimin yaptığının, hangi partinin yaptığının benim nazarımda hiç önemi yok. Değil mi ki verdiğimiz vergiler bize yol olarak geri dönmüş kim yaptıysa helal olsun demekten başka bir şey söylenemez. Kim yapmışsa Allah ona iki katını versin.

 

Ankara AŞTİ?de indim ve hemen metroya bindim Zaten bana ?AŞTİ?den metroya bin son durakta in, Muhsin Ertuğrul Tiyatro Binası karşında? demişlerdi. Metroya bindim, binmemle inmem neredeyse bir oldu. Altı yedi durak geçtim ama herhalde 10 dakika falan ancak sürdü ki Mamak?ta, varacağım yerdeydim. Bir kez daha gururlandım. Kim yapmışsa yapmış, hangi belediye yapmışsa yapmış helal olsun demekten başka bir şey söylenemez. Kim yapmışsa Allah ona iki katını versin.

 

Erzurum?dan, Kars?tan, Van?dan, Bursa?dan, İstanbul?dan, Ankara?dan, Konya?dan daha önce yüz yüze hiç gelmediğimiz ama internet ortamından şiir ve yazılarımızla tanış olduğumuz onlarca dost ile birlikteydim artık.

 

Saat 13.00?da program başladı. Biz dışarıdan gelen konuklar için özel protokol koltukları ayırmışlar. Daha önceden yaptıkları hazırlıklardan anlaşıldığı üzere şiirlerimizden seçtikleri birer dörtlükle birlikte tek tek kürsüye çağırıp kendimize ait birer şiir okuma fırsatı verdiler hepimize.

 

O gün, hem devletim adına hem programı düzenleyenler adına hem de kendi adıma ziyadesiyle gururlandım arkadaş.

 

Kürsüye çıkıp şöyle dedim.

 

Kâbus mu Ne?

 

Dün gece rüyamda, ağlayıp durdum.
Sarsıyordu bir el, dön bak diyordu.
Korkuyla doğrulup, bir ışık gördüm,
Kulak ver de dinle, korkak, diyordu.

Kimedir güvenin, nedir ki gücün?
Aymazlık, tembellik en büyük suçun?
Bu çetin sınavı kazanman için
Uykuyu terk edip, tez kalk diyordu.

Nefesim sıkışıp uyandığımda,
El açıp kapıya dayandığımda,
Susamış bir halde ve yandığımda,
Çatlamış dudağın kurak diyordu.

Aklına gelmez mi şu ölüm dedi?
Çektiren; bilirim vay dilim dedi!
Nefsime kızarak ne zalim dedi,
Vesvese, evhamı bırak diyordu.

Kuruntu üstümde bir ağır yüktü,
Yanlışım vebalim elbet büyüktü,
Ne günahım varsa önüme döktü;
Bunların hepsi bir evrak diyordu.

Saçların bembeyaz, belin büküldü.
Rehberin sağlamdı o da akıldı.
Sarardı zamanla soldu döküldü;
Ömründe her gün bir yaprak diyordu.

Bu dünya sanma ki büyük bir vaha...
?Oyundan ibaret, küçük bir saha...?
Ömrüne katsaydı bir ömür daha,
Unutma, akıbet toprak diyordu!

Mayıs/2010/Konya

 

Tayyar YILDIRIM

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.