banner202

banner203

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

banner176

Bugün 27 Aralık.

Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy?un vefatının 74. yıl dönümü.

Evet, bugün vefatından 74 yıl sonra bile ?Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda!? diyen, vatanı milleti ve mukaddes bildiği değerler için deli divane olmuş bir şairi özlüyoruz.

Ömrü boyunca daima ?Hakk?a tapmış?, ?Hakkı tutup kaldırma?ya çalışmış, ? Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam? demiş ve inandığı gibi yaşamış bir iman ve ideal adamına özlemden de öte bir duygu, belki yakıcı bir hasret bugün hissettiğimiz.

Bir toplumu pençeleri altına alarak inim inim inleten hastalıkların neler olduğu ve bunlardan kurtulmanın reçeteleriydi şiirleri ve nasihatleriyle anlattıkları.

Bugün bu toplumsal hastalıkların en onulmazlarıyla karşı karşıyayız. Şimdi bu dertlerden kurtulmak için onun gibi inanan, inandığı doğruları da onun gibi söyleyen biri yok. Bu nedenle Akif?i bugünlerde daha çok arar olduk.

 

Bu yazımda M. Akif?i manzum hikâyelerinden birisiyle anmak istiyorum.

Necati Tonga tarafından hazırlanmış ?Mehmet Akif?in Şiirlerinde Hasbıhal Üslubu? başlıklı bir araştırmada şairin manzum hikâyelerinin tamamı hakkında bilgi edinmek mümkün. Şu tesbiti buradan aktarıyorum:

?Şiir kitabını ?hayatın yüzleri, safhaları? anlamında Safahât şeklinde isimlendiren Mehmet Âkif?in manzum hikâyelerinin kaynağı, genel olarak sosyal hayat ve gerçeklerdir. Safahât?ta hayatın her kesitinden insanlar, çeşitli meseleleri ile gerçekçi bir bakış açısıyla karşımıza çıkar.

 

Prof. Dr. Bilge Ercilasun, Âkif?in şiirinin tematik zenginliğini şöyle değerlendirmiştir:?II. Meşrutiyet devrinin en renkli simalarından biri olan Âkif, bu devri bütün teferruatıyla eserine aksettiren nâdir şahsiyetlerdendir. Onun şiirlerinde; herhangi bir tiyatro, bir romanda rastlayacağımız meselelerden çok daha fazlasını buluruz. Âkif, yaşadığı devirden aldığı bu zengin malzemeyi, sanatıyla da süsleyerek orijinal bir hâle koyar. Safahat, pek çok meseleyle, fikir ve duyguyla, teklif ve çarelerle doludur.?

 

 ?Mahalle Kahvesi? Şairin meşhur manzum hikâyelerinden biridir. Âkif, bu şiirinde Osmanlı aile hayatını bir ur gibi yok eden mekânlardan birini ele alır: Şiirin başına Mahalle Kahvesi hakkındaki hükmünü:

          ?Mahalle kahvesi hala niçin kapanmamalı

           Kapansın, elverir artık bu perde pek kanlı?  dizeleriyle belirten şair,  mahalle kahvesini (meyhaneler gibi) isli-pis atmosferi ile işsiz ve tembel insanların doldurduğu, aile hayatının çöküşüne sebep olan bir mekân olarak tasvir eder.

Mahalle Kahvesi?ndeki karşılıklı konuşmalar, ele alınan konuya ve işlenen mekâna paralel olarak devrin kahvehanelerini yansıtacak şekildedir. Meyhane şiirinde olduğu gibi bu şiirde de külhanbeyi konuşmalar, argo ve bayağı kahvehane söyleşmeleri canlı bir şekilde karşımıza çıkar. Şiirden alınan şu bölümde Âkif?in ne kadar kuvvetli bir gözlemci olduğuna şahit oluruz:

 

??Asıldı bey koz?a!

?Besbelli, bak sırıttı aval;

?Bacak elinde mi?

?Kır, Hamdi sen de dağlıyı al.

?Ulan! Kapakta imiş dağlı? Hay köpoğlu köpek!

?Köpoğlu kendine benzer, uzun kulaklı eşek!

?Sekizli, onlu, ne çektinse ver de oryayı tut.

?Halim, ne uğraşıyorsun bu çıkmaz işte: kaput!

?Çihâr ü yek mi o taş?

?Hiç sıkılma öldü dü-şeş!

?Elimde yok mu diyor? Çek babam!

?Aman şeş-beş!

?Hemen de buldu be? Gelsin hesaplayıp durma!

?Bi parti yendi ya akşam, dikiz gelin kuruma!

?Dü-beşle bağlıyorum

?Yağma yok!

?Elindeki ne?

?Se-yek.

?Aman durun öyleyse: penç ü yek, domine!

?Mızıkçı dendi mi, sensin diyor, bakın ağalar:

Kırık mı söyleyin Allah için şu cânım zar?

?Kırık!

?Değil!

?Alimallah kırık!

?Değil billâh!

?Yeminsiz oynayamaz ki, ah çocuklar ah!?

 

Oyun masalarındaki tartışmaların bir kısmına bu küçük diyaloglarla ayna tutan şairin tercihi aileden yanadır ve bu konudaki tavsiyesi ve temennisi şudur:

 

?Hayat-ı aile isminde bir maişet var;

Saadet ancak odur? dense hangimiz anlar.

Hayat-ı aile dünyada en safalı hayat,

Fakat o âlemi bizler tanır mıyız? Heyhat!

Sabahleyin dolaşıp bir kazanca hizmetle;

Evinde akşam otursan kemal-i izzetle;

Karın, çocukların, annen, baban, kimin varsa

Dolaşsalar; seni kat kat bu haleler sarsa;

Saray-ı cenneti yurdunda görsen olmaz mı?

İçinde his taşıyan kalp için bu zevk az mı??

 

 

 

Mekânın cennet olsun büyük şair!

Hakk?a inandın,

 

?İnan ki her ne demişsem, görüp de söylemişim? demiştin ve görüyoruz ki ne dedinse yerde göğe kadar haklı çıktın.

 

?Allah?a dayan, sa?ye sarıl, hikmete ram ol

Yol varsa budur bilmiyorum başka çıkar yol? demiştin;

 

biz başka patikalara saparak yoldan çıktık.

 

?Fikr-i kavmiyeti tel?in ediyor peygamber? hatırlatması yapıp gitmiştin; gidişinden 74 yıl sonra etnik milliyetçiliğin insanları nasıl bir cinnete sürüklediği tartışılıyor meclislerde.

 

?Girmeden tefrika bir millete düşman giremez

Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.? demiş, belaların en çetinine uğramamamız için uyarmıştın; gerekli dersleri çıkaramadığımızı görüp kahroluyor ve seni şimdi daha çok seviyor daha çok özlüyoruz.

 

Seni rahmetle, minnetle şükranla yâd ediyoruz.

Mekânın cennet olsun!

 

 Selam ve dua ile?                               27 Aralık 2010

           

 Hacı Halim Kartal

 

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.