Her gün üzerinde yazı yazılacak birçok konu oluyor; ancak şubat ayı boyunca İslam ülkeleri diye adlandırılıp da yöneticileri çağdaş Firavunlar olan memleketlerde meydana gelen halk hareketleri gündemin ilk sırasına öyle bir yerleşti ki bu ülkelerde meydana gelen ve hala devam etmekte olan olaylar, kendi dertlerimizi unutturdu. Bunu şöyle de söylemek mümkün: Söz konusu ülkelerde korkunç boyutlara ulaşan can kayıplarına neden olan olaylar yanında kendi aramızda ?sorun? diye tartıştığımız şeyler bir bakıma keyfe keder kabilinden. Yani çok bir önemi yok.
Her saat gözümüz ekranlarda. Olup bitenleri kaygıyla endişeyle izliyoruz.
Dün bir televizyon kanalında adeta kanımı donduran bir alt yazı ilişti gözüme: 42 yıldır iktidarda olup isyanı bastıramayan Kaddafi, ?Beni kızdırmayın, ülkeyi yerle bir ederim.? dedi. Halkını böcek gibi gören bir anlayışın anıtlaşmış ifadesi bu olsa gerek dedim içimden.
Libya kaynıyor.
Libya yanıyor
Türkiye bu ülkede yaşayan yirmi beş bin vatandaşını karadan, havadan ve denizden tahliye etmeye çalışıyor.
Olayların kontrolden çıktığını gören diktatör, paralı askerleriyle halkın üzerine ölüm kusuyor. Haberciler kimi şehirlerde sokakların parçalanmış insan cesetleriyle dolu olduğunu söylüyor, hava alanlarının bu ülkeden bir an önce kaçıp canını kurtarmak isteyenlerle dolu olduğunu duyuruyorlar. Yönetime taraf olanlarla özgürlükten yana olanlar çarpışıyor.
Aklıma Namık Kemal?in Hürriyet Kasidesi?nden beyitler geliyor. Hele bir tanesi var ki hürriyet mücadelesinde zalimlerin, ellerindeki güç ne olursa olsun, sonuçta başaramayacaklarını haykırıyor:
?Civânmerdân-ı milletle hazer gavgâdan ey bidâd
Erir şemşîr-i zulmün âteş-i hûn-i hamiyetten?
Şair diyor ki: Ey zalim! Milletin yiğitleriyle mücadeleden sakın; senin zulmünün kılıcı hamiyet kanının ateşi karşısında erir. Hamiyet kelimesinin sözlükte karşılığı ise insanda bulunan din, millet, vatan soy ve aile gayreti; bunları ve başka mukaddesleri koruma duygusu şeklinde verilmiş.
Sonra Tevfik Fikret?i hatırlıyorum. O da yanılmıyorsam şöyle belirtiyordu Millet Şarkısı adlı şiirinde her türlü hukuksuzluk karşısında ?Hakk?ın gücünü:
? Zülmün topu var, güllesi var, kal?ası varsa,
Hakkın da bükülmez kolu, dönmez yüzü vardır;
Göz yumma güneşten, ne kadar nuru kararsa
Sönmez ebedi, her gecenin gündüzü vardır.?
Mısır?da Tunus?ta, Yemen?de, Libya?da bu coğrafyanın birçok yerinde yangınlar yer yer devem ediyor, zulüm devam ettikçe çabuk sönecek gibi de görünmüyor. Yahut bu hengâmede başka bir şey düşünmek, yazmak inanın içinden gelmiyor insanın.
Allah korusun! Öyle bir hal ki elbette önemli nedenlere bağlı büyük birikimlerin sonucu olarak bir gün bir fırtına, bir kıyamet kopuyor; insanlar her şeylerini bir anda kaybediyor, canını kurtarma telaşına düşüveriyorlar. Dile kolay!
Çok şükür halimize; ağır aksak da olsa yürüyen bir demokrasi geleneğine sahibiz. Neticede halk bir siyasi iktidardan memnun olmazsa oylarıyla değiştirmek için önüne sandığın konulacağını biliyor. Böyle olunca kimse kendini halkın üzerinde yahut vazgeçilmez biri olarak göremiyor.
İnsanın kendini canıyla, malıyla hâsılı her şeyiyle güvende hissetmesinden daha güzel ne olabilir ki!
?Memleket İsterim? şiirinin şairi Cahit Sıtkı Tarancı?nın şu dizeleriyle bitiriyorum:
?Memleket isterim
Yaşamak sevmek kadar gönülden olsun
Olursa bir şikâyet ölümden olsun!?
Kendi kendimize dert edindiğimiz birçok şeyin gerçekten bir önemi yok.
Sağlık ve esenlik dileklerimle?