Ev?e gidiyorum.
Bu ev Allah?ın evi yani Beytullah.
Yeryüzünde âlemlere hidayet ve bereket kaynağı olarak insanlar için kurulan ilk binaya, Hz. Âdem tarafından inşa edilen daha sonra gene Allah?ın emriyle Hz. İbrahim ve oğlu Hz. İsmail tarafından ilk temelleri üzerinde yeniden yapılan binaya gidiyorum.
Bir yerlere ilk defa gidişin heyecanı biraz da burukluğu içindeyim. Tıpkı ?Han Duvarları? şairi Faruk Nafiz?in anlattığı biçim:
?İlk sevgiye benzeyen ilk acı, ilk ayrılık
Yüreğimin yaktığı ateşle hava ılık?
Ev?e gitme isteği önüne geçilemez bir özlem. Nereye gidersek gidelim, hangi güzel ortamlarda bulunursak bulunalım nihayetinde kendimizi en rahat, en huzurlu hissettiğimiz yerler evlerimizdir. Her insan doğup büyüdüğü, az da olsa yaşadığı yerleri özler. Âdem ile Havva neslimizi burada başlattıkları için Mekke bir yönüyle insanlığın ana vatanı durumundadır. Bu özlem belki de bu yüzden.
Yeryüzünde hangi ev var ki asırlardır oraya gitme isteği milyonların gönlünde hiç eksilmeden sıcaklığını bu denli koruyabilmiş.
Mekke?ye Medine?ye gidiyorum, İslam?ın doğup intişar ettiği diyarlara.
Vahiyle hayat bulan, insanların gönlüne girilip önce oralarda hükmetmeye dayalı bir medeniyetin ilmik ilmik dokunduğu, her karışında fedakârlıklarıyla, iman ve cesaretleriyle hafızalarda silinmez kazınmaz izler bırakmış ?Allah?a gönülden teslim olanlar?ın yaşadıkları mukaddes mekânlara gidiyorum.
Ziyaret günleri yaklaştıkça da edebiyatımızda peygamberimiz Haz. Muhammed (SAV) için yazdığı ?Na?t?ına ?Seccaden kumlardı? mısraıyla başlayıp Allah?ın resulü Haz. Muhammed?e karşı sevgisini özlemini emsalsiz biçimde anlatmayı başaran Arif Nihat Asya geliyor aklıma ve de bu muazzam şiirden mısralar?
?Seccaden kumlardı
Devirlerden, diyarlardan
Gelip göklerde buluşan
Ezanların vardı!
Mescit mü'min, minber mü'min...
Taşardı kubbelerden Tekbir,
Dolardı kubbelere "Âmin!"
Ve mübarek geceler, dualarımız,
Geri gelmeyen dualardı...
Geceler ki pırıl pırıl,
Kandillerin yanardı!
Kapına gelenler, ya Muhammed,
Uzaktan, yakından-
Mü'min döndüler kapından!
Besmele, ekmeğimizin bereketiydi;
İki dünyada aziz ümmet,
Muhammed ümmetiydi.
Konsun -yine- pervazlara
Güvercinler;
"hu hu" lara karışsın
Âminler...
Mübarek akşamdır;
Gelin ey Fatiha'lar, Yasin'ler!
Şimdi seni ananlar,
Anıyor ağlar gibi...
Ey yetimler yetimi,
Ey garipler garibi;
Düşkünlerin kanadıydın,
Yoksulların sahibi...
Nerde kaldın ey Resul,
Nerde kaldın ey Nebi?
Günler, ne günlerdi, ya Muhammed;
Çağlar ne çağlardı;
Daha dünyaya gelmeden
Müminlerin vardı...
Ve bir gün ki gaflet
Çöller kadardı,
Halime'nin kucağında
Abdullah'ın yetimi,
Amine'nin emaneti ağlardı!
Hatice'nin goncası,
Aişe'nin gülüydün.
Ümmetinin gözbebeği,
Göklerin resulüydün...
Elçi geldin, elçiler gönderdin...
Ruhunu Allah'a,
Elini ümmetine verdin.
Beşiğin, yurdun, yuvan
Mekke'de bunalırsan
Medine'ye göçerdin.
Biz dünyadan nereye
Göçelim ya Muhammed?
Yeryüzünde riya, inkâr, hıyanet
Altın devrini yaşıyor...
Diller, sayfalar, satırlar
(Ebu Leheb öldü) diyorlar:
Ebu Leheb ölmedi, ya Muhammed;
Ebu Cehil, kıtalar dolaşıyor!?
Sevgili dostlar, anlayacağınız?
Allah izin verirse Ev?e bu duygularla gidiyorum.
Allah?a emanet olunuz.
Selamların en güzeli her daim üzerinizde olsun.