Hayat o kadar acımasız ki, yalnız kalsanız bile, o derin acımasızlığına rağmen onunla birlikte olmaya devam etmek mecburiyetindesiniz. O kadar vazgeçilmez ki; sevdiklerinizden vazgeçiyorsunuz da ondan asla? Kaybettiğinizde sizin de yaşamanızın anlamının kalmayacağını düşündüğünüz yakınlarınız bir bir göç ettikleri halde siz hala hayattasınız. Bu anlamsız kısır döngü daha kimleri ayıracak sizden, belki de sizi onlardan ayıracak. Ama öyle ya da böyle hayat denilen o ?muamma? kendisini ispata devam edecek.
Bundan birkaç ay önce çok Sevgili Dayıcığım (Rahmi CANDAN)?ı kaybettim. O çok farklı bir insandı. İçinde ne kin vardı ne de nefret? O bir sağlıkçıydı. Köyün (Oğlakçı) doktoruydu o. İğnesini yemeyen, ilacını içmeyen neredeyse bir tek bile kimse yoktu. Vasıtanın olmadığı, yolların haftalarca kapandığı, ilçeye ulaşımın sağlanamadığı 1970?li 80?li yıllarda, çalıştığı Beyşehir?den hemen hemen her hafta sonu köye mutlaka gider hem eş dost akraba ziyaretini yapar hem de sağlık şikâyeti olan herkese hiçbir maddi beklenti olmaksızın kendi cebinden harcayarak aldığı ilaçlardan, iğnelerden verir onların dertlerine derman olmaya çalışırdı. Onu anlatmak için kitaplar yazılsa yetersiz kalır. Böyle biriydi dayıcığım. Genç sayılabilecek bir yaşta amansız hastalık bizden aldı götürdü onu. Mekânı cennettir inşallah.
Geçtiğimiz Cuma günü de çok sevdiğim amcam? (Muammer YILDIRIM)?ı aldı götürdü ölüm.
O, anlaşılması zor bir insandı. O, çağımızın Nasreddin Hoca?sıydı. En sıkıntılı anında bile olaylara yaklaşım tarzı, konuları yorumlama şekli, insanları gülümseten, bazen de kahkahalar içinde bırakan bir hal içindeydi. Hazır cevaplı oluşu, hitabetinin ustalığı, imanı ve hayat tarzı sürekli olarak dikkat çeken bir seviyedeydi.
Kendisine sanatçı kisvesi giydirilen birçok insana nazaran eğer elinden tutulup da bir fırsat bulabilmiş olsaydı, değme sanatçılara taş çıkartacak bir kişilik olabileceği, onu tanıyanlar tarafından mutabık kalınan bir konudur.
O yemedi yedirdi, giymedi giydirdi. Allah?ın ona birer lütfu olan dört evladını da en yoksul olduğu dönemlerde okutup, hepsinin hem de inancı doğrultusunda yetiştirip hem hafız hem de imam hatip olmalarını sağladı. Tabiri caizse aç yattı ama kimselere bildirmedi. Dünyada yaşanası ne kadar çile varsa hepsini çekmesine rağmen, daha onun ağzından çektiği bu ızdıraplardan şikâyetçi olduğunu ne gören ne de duyan olmamıştır. Onun da mekânı cennettir inşallah.
Bakın onun ayrılığı, torunu Muammer YILDIRIM?ı nasıl etkilemiş ve ağzından hangi sözler dökülüvermiş:
?Yetmiş bir yaşındaydı dedem.
Hayatta, asılmış tüfeğiyle, tıpkı eskiden demlediği,
Bir demlik çayın son demiydi yatağında.
Oysa bir güvercin gibi süzülürdü eskiden, tüfeği elinde.
Eşlik ederdi adeta doğa, yılların verdiği sabrın melodileriyle?
?Dedem, dedem!? desem bir el daha versem,
?Aç o dert, çile görmüş masmavi gözlerini? desem.
Hakkını helal et gariban dedem.
Ne gündüzler tükeniyor,
Ne yeni doğacak günlere el veriyor geceler.
İçerinin bunaltan nefesi, dışarının buz kesen güneşi,
İç titretir her anı köyümüzün tepesi...?
?Hayat ,
Bir yaşam öyküsüne katlanamayacak kadar uzun!
Bir gülümseyişe, bir kıpırdanışa, bir dokunuşa vakit ayıramayacak kadar kısa!
Hayat,
Gerçekleri sırtlayıp taşıyamayacak kadar ağır.
Bir kuşun kanadına konup da ona bile hissettirmeden uçabilecek kadar hafif!
Hayat,
Her anını dibine kadar yaşamaya çalışmak için nefes nefese koşturmayı göze alacak kadar dolu!
Bütün yaşadıklarının sadece bir hayal olduklarını hissettirecek kadar boş!
Hayat,
Koskoca bir ömürde "bir yalnız gün daha nasıl geçecek, bu saatler nasıl bitecek? diye şikâyet edebilecek, kadar muamma!
Göz açıp kapayıncaya kadar geçen sürede nihayete erebilecek kadar da basit!
Hayat
Kendini oluşturan her büyüyü, her cazibeyi, her rengi, yürekler hoplatacak kadar parlak ve güzel!
Gözlerimizi acılarla, hüzünlerle, ayrılıklarla, ölümlerle buluşturduğumuzda, sadece iki renk gri ve siyah!
Hayat ,
Sadece senin dilediğin kadar uzun, sadece senin dilediğin kadar kısa!
Uzat ellerini ve tut!
Sadece o kadar yakınlıkta!
Tüm uzakları "yakın " etmek senin hakkın.
Yani
Yaşama(k) hakkın!? (Alıntı)