banner202

banner203

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

banner176

Biz de siyaset yapanlar; ?rakibine ne kadar vurursan o kadar prim kazanırsın? şeklindeki bir prensibe hala inanıyorlar demek ki. Öyle olmasa bu tavırlarını sürdürmekte niçin ısrar etsinler ki?

2001 yılından önce ?AKP? diye bir parti yokken de aynı prensibe sıkı sıkıya bağlıydılar. Kim iktidarda ise anasından emdiği sütü burnundan fitil fitil getirtecek yöntemleri ısrarla uyguluyorlardı. Ama o zamanlar demek ki bu yöntem sahibine fayda sağlayabiliyordu. Bunun ispatı da 1970 yılından 12 Eylül ihtilâlının yapıldığı 1980 yılına kadar yani sadece 10 yılda kurulan hükümet sayısının tam tamına 13 olmasıdır. Her bir hükümet ortalama 7,5 ay iktidarda kalabilmiş. Netice de bu istikrarsızlığı fırsat bilen terör 10 yılda 6.000 vatandaşımızı toprağa düşürmüş,  bu dönem içinde iki tane de darbe yaşamışız. 

Yine 1990 ile 2001 arasında 15 tane hükümet kurulmuş. Bu dönemde de her bir hükümetin ömrü yine 7,5 ay sürmüş. Bu istikrarsız dönemini fırsat bilen terör, yine bu dönemde 35 bin insanımızı yok etmiş, ulusal ve uluslar arası istikrarsızlık merkezleri üç tane büyük ekonomik krizi milletimizin sırtına sarmış ve içerideki figüranlar da bu oyunda rol alarak bu istikrarsız ortamdan kendilerine pay çıkarmaya çalışmış, bunda da önemli başarılar etmişlerdir.

 Bu dönem içinde ekonomistlerin elde ettiği verilere baktığımızda 500 milyar TL?ye yakın paramız heba olup gitmiştir. 10 yıl içinde  15 adet hükümetin kurulup yıkılması ile içerideki figüranlar bu oyunun içinde kendilerine de rol bulmuş ve 7 ay gibi kısa sürelerde de olsa o koltukta oturmayı milletin iradesine rağmen sağlayabilmişlerdir. ?% 12.75 lik başbakanlar?, ?% 21.75?lik hükümetler?,  % 90 ların, % 80 lerin irasesini hiçe sayarak, devletimizi ve milletimiz yönetme hakkını kendilerinde maalesef görebilmişlerdir.  O dönemlerde; ?sizin karşınızda milletin % 90?ı var?, ?milletin % 80?i sizi istemiyor? gibi manşetleri hiç bir gazete atma cesaretini de gösterememişti.

Bu kısa süreli ve iradesiz hükümet dönemlerinde,  kim hükümete vurursa onu düşürüyor ve kendisi iktidar koltuğuna oturuyordu.  Milletin ve devletin menfaati çok geri planlarda beklemeye alınıyordu.  Millet bu dönemlerde yapılan icraatların ızdırabını çok derinden duyduğu ve perişan olduğu için kendi iradesi ile 2001 yılında duruma el koymuş ve istikrarsızlığa dur demesini bilmiştir.  Bunun tespitinin bu şekilde yapılmaması halinde, tespitlerin kendi gurur ve kibirini okşayacak şekilde yapılması halinde emin olabilirsiniz ki daha çok uzun yıllar millet, iradesini tek taraflı olarak kullanacak ve mutlaka sesinin duyulduğu yere kadar bu yetkisini kullancaktır.

Gelmiş geçmiş bütün iktidarlar Avrupa Birliğine tam bir sadakatle bağlı kalmak yeminini ettikleri, parti programlarına AB?ye üye olabilmek adına en etkili şekilde irade beyanında bulundukları ve parti programlarında bu beyanlarını yazdıkları halde kendileri dışında iktidar olanları hep ?AB Uşaklığıyla? suçlamışlardır. Gelen her hükümet; ABD ile ilişkiler de, İsrail ile yapılan anlaşmalarda en üst düzeyde imzalar atarak en etkili savunma sanayi antlaşmalarına olur vererek, ? ne kadar da güzel(!) politikalar yürüttüklerini? göğüslerini gere gere millete anlattıkları halde,muhalefete düştüklerinde ise  kendileri dışında bu politikaları devam ettirenleri hep ?uşaklıkla?, ?işbirlikçilikle? suçlamaya devam etmişlerdir.

2001 yılında ?keser dönüp sap dönünce? ?AKP? nin tek başına iktidara gelmesi ile birlikte ?irtica? yaygaralı ve ?Türkiye?nin artık yüzünü batıdan doğuya döneceğini ? ve ?İranlaşma Süreci?nin başlayacağını? 24 saat dillendirir oldular. AKP? hükümetinin ise beklenenin tam aksine doğu yerine AB ile hızlı bir görüşme trafiği başlatması üzerine şok olan bu çevreler, bu defa bildik alışkanlıklarına devam ederek ?Türkiye?nin Batı yerine Doğu ile yani Rusya ve İran ile ittifak arayışına girmesi gerektiğini? yazıp çizmeye, dillendirmeye başladılar. ?Malezya Modeli?ne neredeyse sempati ile bakmaya başladılar. Yani AKP nereye dönerse hangi icraatı yapmaya çalıştı ise onun tam ters istikametinde yer alarak, riyakârlık yeteneklerini göstermeye devam ettiler.   Ben, ?AKP? nin bu manevralarının kendilerinin AB sevdalarından kaynaklanmadığını, gerçekte bu çevrelerin durumlarının millet tarafından daha açık bir şekilde görülmesi için yapılan ustaca manevralar olduğuna inanıyorum.

?AKP heyulasını? ne yapsalar yıkamıyorlar, ne etseler başını ezemiyorlar, onlar dövdükçe, onlar kanadını kolunu kırdıkça, bu heyulanın ömrünün uzamasına, bedeninin büyümesine ve güçlenmesine sebep oluyorlar.  Onlar vurmaya ama ?AKP? büyümeye devam ediyor. Önce şok eden % 34 lük bir oran, hemen arkasından yerel seçimlerde neredeyse belediyelerin tamamı, sonra % 47?lik bir oy oranı yine belediye seçimlerinde üstün bir başarı,  bütün partilerin ittifakla rekabet etmesine rağmen, referandumda % 70 lik bir başarı ve en sonunda da her iki kişiden bir tanesinin oyunu alan bir AKP gerçeğini karşımıza oturttular. Kolay kolay da kalkacağına artık kendileri bile inanmıyorlar. Bendeniz de  bu seçim sonuçlarını her defasında,  kendisini ?profesyonel anketçi? olarak tanıtanıp da her defasında dumura uğrayanların aksine, çok küçük hatalarla da olsa tahmin eden bir aciz ademim. Elbette bu sonuçlar benim tahminlerime uysun diye doğmadı. Elbette millet beni çok sevdiği için ve moralimi düzgün tutmak adına kullanmadılar oylarını. Bendeniz muhalefetin takip ettiği politika yollarının yanlışılığını bilen bir halk adamı olarak, halkın temayül ve tercihlerini çok iyi analiz eden birisi olarak, bu tahminleri yapmış olduğum için tutuyordu tahminlerim. Bu vesileyle şunu da hatırlatmadan geçmeyeyim ki, 10 yıllık bu süreden kimse beni sorumlu tutmasın. Yemin ediyorum ki seçim sonuçlarına ben etki etmiyorum.  Seçim sonuçlarına etki eden en önemli faktör, ?yanlış muhalefet ediş tarzıdır.?

Şaka bir yana bu gerçeklere rağmen,  onlar milleti suçlamaya, ?AKP?ye vurmaya devam ettiler hala da devam etmekteler.  Milletin ne ?cahilliğini?, ne ?ahmaklığını?, ne ?iş bilmezliğini?, ne ?demokrasi kültürsüzlüğünü? bıraktılar hala da bırakmamaya devam ediyorlar.  ?Pirinç ve buğdaydan medet uman bir milletten ne beklenir ki?? diyerek kendi başarısızlıklarını hep millete yüklemeye devam ettiler. % 60 aptal sözü yanlıştır, % 90 olanı doğrudur? diyerek aslında kendilerinin pozisyonunu belirlediler. Millet de her defasında onları hayal kırıklığına uğratmaya devam etti. ?Her seçimde ?cahilleşen? bir millet, ?fakirleşen? bir millet, ?mankafalaşan? bir millet olabilir mi?? diye hiç akıl etmediler.  Halinden memnun olmayan bir milletin, ısrarla aynı partiye oy vermesini ?Muhalefetin Çaresizlik Sendromu? şeklinde tarif etmek yerine yerine, ? Milletin Stocholm Sendromu? ile açıklamaya çalışmaları akıl alacak bir şey midir? Söylesenize ?cahil bir millet?, ?Stocholm Sendromu?nu nereden bilebilir ki? Cahile sorsanız ?Stocholm Neresidir?? diye, o da büyük bir  ihtimalle; ?Chekgith olm, kaphayı mı yedinholm?? diyerek cevap verecektir.

Sen parti kur, iktidara aday ol, ama seni iktidar yapacak millete demediğini bırakma. Ne ?cahilliğini? bırak, ne ?ahmaklığın?ı, ne ?göbeğini?, ne de ?bidonluğunu? bırak. Sonra da çık karşısına; ?ben seni severim?, ?sen büyüksün?, ?sen akıllısın? diyerek oy iste. Size soruyorum? Birisi size ?ahmak? dese, ?oyunu bir kilo bulgura satıyorsun? dese, sonra da gelip sizden bir şeyler istese tavrınız milletin tavrından farklı olur muydu?

Türkiye Cumhuriyeti Devleti?nde son 10 yıldır iktidar değişmiyorsa, sürekli olarak oy oranını artıran bir parti defalarca iktidara geliyorsa, bunda o partinin başarısından çok, muhalefetin başarısızlığının rolü yok mudur sizce de?  Her seçim sonrasında milleti suçlama yerine ?AKP? nin başarılarını sıralayıp, yapamadıklarından yola çıkılıp, daha güzelini yapma vaadiyle politika yapılsa eminim ki ?AKP?den kurtulmaları çok daha kolay olacaktır. Çünkü millet seçiyor ve millete rağmen muhalefet, milletin seçtiklerine hakaret ediyor. Millet de şöyle diyor:

?Ey muhalefet ben seçiyorum, sense benim seçtiklerime olmadık hakaretleri yağdırıyorsun. Yaptıklarının muhatabının ben olduğumu nasıl görmezsin? Halbuki sen de benden bir şeyler istiyorsun. Hem hakaret edip hem de benden bir şeyler istemeye nasıl cüret ediyorsun?? diyerek ikazını yapıyor ama kimse anlamıyor. Emin olun ki millet AK Parti?ye ?AKP? dendiği için bile muhalefet partilerini cezalandırıyor. Muhalefetin, ?AKP?ye ?AK Parti ? demeye başlaması bile inanın ki oy oranını lehine çecirmesi konusunda müsbep etki yapar. Şaka falan söylemiyorum bunu...

Böyle düşünenleri  de  hemen ?AKP?li olmakla suçlayarak kendi hatalarını, gerçekleri dillendirenlerin üzerine yamayıp, kendi kısır döngülerinin etrafında dönmeye devam ediyorlar. Buradan açık ve net olarak söyleyeyim ki. Mesela MHP?yi barajın altında kalmaktan kurtaranlar, yukarıdaki analizi yapanlardır ve bu gerçekleri görenlerdir. Yani MHP?yi her türlü kepazeliği ve ahlaksızlığı kullanarak barajın altında bırakmaya çalışanların oyunlarını bozan, yine bu Asil Milletin ta kendisidir. Bizler de bu Asil Milletin birer neferiyiz. Bu Asil Milletin nmeferleri olarak olarak, fikriyatını savunduklarımın ama icraatlarını ve politika ediş tarzlarını savunamadıklarımın, daha ayağı yere basan politikalar ve yöntemler üreterek bizlerin de yüzünün gülmesini sağlamalarını yürekten arzu ediyor ve milletimin büyüklüğüne, milletimin kararına, milletimin olaylara bakışına laf etmeden kendilerine çeki düzen vermelerini bekliyorum. Hamasetten öte milletle birlikte politika üretmelerini temenni ediyorum.

Yoksa ?AKP?nin sürekli olarak büyümesinin müsebbibi devamlı surette suçladığınız halk değil, mütemadiyen yanlış politikalar üreten, yanlış muhalefet tarzı uygulayan sizlersiniz. Bu gerçeği gördüğünüzde;  ?AKP? küçülmeye, sizler büyümeye başlayacak ve ülkem için zarar verdiğine eğer yürekten inanıyorsanız, şu an hükümet edenler tarihteki atıl yerlerini alacak, geleceğimizi  yeni ufuklar aydınlatacak ve bu aydınlıkta hep birlikte yürümeye devam edeceğiz. Mevcut halinizi devam ettirdiğiniz müddetçe, eğer ülkemizin başına bir hal gelecekse de bundaki en büyük vebal  ?AKP?nin bu kadar büyümesine en büyük katkıyı yapan başarısız muhalefetler olacaktır. 

Vebalin en büyüğü de her dönemde devam eden ve hedefi kesinlikle  devletin kendisi olan terör konusunda birlik olmayışınızdan dolayı zuhur edecektir. Terör falanca partiye karşı yapılan bir hareket değil, 27 yıldır sürdürülen ve devletin yıkılmasına karşı yapılan bir olgudur. Eğer böyle olmasaydı , 27 yıldır iktidar olmuş 16 adet hükümetlerin bazıları iş başına geldiklerinde terör sona ermiş olurdu.

 Her terör olayından sonra birlik ve beraberlik mesajı veren partiler ve liderler geleceğin partileri ve geleceğin liderleri olacaklardır. Her terör olayından sonra mevcut hükümetlerin suçlanmasına millet olumlu bakmamaktadır. Hatta gerçeği ayan ve beyan bildiği için bu suçlamayı yapanları mütemadiyebn oylarıyla cezalandırmaktadır. ?Siz de yönettiniz bu ülkeyi. Sanki sizin zamanınızda 35 bin insan ölmemiş gibi davranamazsınız? demektedir. Hem bu gerçek varken hem de ısrarla aynı yönteme başvurmak; ?AKP?ye çalışmak değil de nedir? Terörü bitirecek olan tek yöntem birlik ve beraberlik içine hareket etmektir.

Her terör olayından sonra partilerin bir birini suçlaması acaba kimleri güldürmekte, kimleri sevindirmekte,  kimlerin ekmeğine yağ sürmektedir? Bir terör olayından sonra ?hükümetin arkasındayız? demek bu kadar zor, gururu bu kadar inciten bir hal midir? Bir terör vakasından sonra,, ?bu konuda hükümetimizin sonuna kadar arkasındayız? cümlesinin kurulması bile ?AKP?nin 10 puanının silinmesi ve muhalefetin hanesine yazılması anlamına gelir. Böyle bir cümle,  milletin gönlünü ferahlatır, söyleyene sempati kazandırır, geçmişteki husumetlerin bir anda ortadan kalkmamsına yol açar. İsterseniz bir deneyin ve canlı canlı test edin bakalım sonuç nasıl olacaktır? Böyle bir ifade mevcut hükümetten çok bu cümleyi kullanana yarayacaktır.

Hala bunu anlamayanlar ise, ?Stocholm Sendromu? gibi, millete hakaret içen sendromlar  uydurmakla kalmayacaklar,  asıl onlar, ?kronik muhalefet sendromu? içinde korkarım ki kıvrana kıvrana yok olacaklardır.

 Allah Muhafaza etsin. Amin.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.